ISSN: 1300-4182
e-ISSN: 2651-4648
Nanomalzemeler Harikalar Yaratıyor: Biyomedikal, İlaç Taşınması ve Farmasötik Analizde Dönüştürücü Gelişmeler
Amaresh PRUSTY*°, Sasmita Kumari PADHİ**
ÖZ
Nanoparçacıklar, 10 ila 1000 nm boyutlarında, biyolojik sistemlerle etkin etkileşime olanak tanıyan büyük yüzey alanı-hacim oranına sahip olan katı kolloidal parçacıklardır. Nanoparçacıklar, daha büyük partiküllerle karşılaştırıldığında, artan yüzey-hacim oranının artması ve manyetik özelliklerin artması gibi bir çok avantaj sunmaktadır. Nanomalzemeler, Biyomedikal, İlaç Taşınması ve Farmasötik Analiz gibi kritik alanlarda devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Bu
parçacıklar, hastalıklı hücreleri veya dokuları hedeflemek için belirli moleküllerle işlevselleştirilebilir, böylece ilaçların etkinliği artırılırken yan etkiler en aza indirilebilir. Örneğin, antikorlarla konjuge edilmiş altın nanoparçacıklar, hedefli kanser tedavisi için kullanılabilir ve terapötik ajanları doğrudan tümör hücrelerine iletebilir. Benzer şekilde, nanoparçacıkların içine kapsüllenmiş ilaçlar, erken bozunmaya karşı korunabilir ve hedef bölgeye kontrollü bir şekilde
salınabilir, böylece ilaç çözünürlükleri iyileştirilebilir ve hücresel tutulum artırılabilir, bu da tedavi stratejilerinde daha iyi terapötik etkiye yol açabilir. Polimerik nanoparçacıklar, lipozomlar ve miseller, ilaç taşınması için yaygın olarak kullanılan nano taşıyıcıların bazı örnekleridir. Nanomalzemeler, farmasötik analizlerde giderek daha fazla uygulama alanı bulmakta olup ilaçlar, metabolitler ve biyobelirteçler için son derece hassas tespit probları olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca nanomalzemeler biyomoleküllerin ayrıştırılması ve saflaştırılmasında da kullanılabilir, bu da doğru ve etkili analizlerin yapılmasını kolaylaştırır. Bu derlemede biyomedikal, ilaç taşınması ve farmasötik analiz alanlarındaki yeni gelişmeleri ve uygulamaları keşfederek farklı tipteki nano malzemelerin kullanımı ele alınmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Biyomedikal, Nanopartiküller, Karbon nanotüpler, İlaç Taşınması.
Oküler İlaç İletim Yolları: Hastalıklara Genel Bakış ve İleri Uygulama Yöntemleri
Ceren YETGIN*, Fatma Nur TUĞCU-DEMİRÖZ**, Sevgi TAKKA***°
ÖZ
Görmeyi sağlayan göz, diyabetik retinopati, yaşa bağlı makula dejenerasyonu, glokom ve kuru göz sendromu gibi hastalıklara karşı hassastır. Bu durumlar yaşam kalitesini önemli ölçüde bozabilir ve körlüğe yol açabilir. Göz hastalıkları için geleneksel tedaviler, özellikle göz damlaları, düşük biyoyararlanım ve göz yüzeyinde kısa tutulma sürelerine sahiptir. Bu durumların üstesinden gelmek için ilaç penetrasyonunu artırmak ve terapötik etkileri sürdürmek için
hidrojeller, kontakt lensler, mikroiğneler ve nanosistemler gibi yeni ilaç taşıyıcı sistemleri geliştirilmiştir. Göze ilaç iletilmesi, her biri farklı avantajlara ve sınırlamalara sahip olan sistemik, topikal, intravitreal, intrakorneal, subkonjonktival ve suprakoroidal yollarla gerçekleşebilir. Sistemik uygulama genellikle düşük oküler ilaç konsantrasyonlarına ve sistemik yan etkilere neden olur. Topikal göz damlaları uygulaması kolay ve lokalizedir ancak emilim ve
tutulmada zorluklarla karşı karşıyadır. İntravitreal ve suprakoroidal enjeksiyonlar, arka segmente hedefli uygulama sağlar ancak invazivdir ve enfeksiyon riskleri taşır. Subkonjonktival ve intrakorneal yollar, iyileştirilmiş hedefleme yetenekleriyle daha az invaziv alternatifler sunar. Nanosistemler ve kontrollü salım teknolojileri, mevcut engellerin üstesinden gelmede umut vadediyor ve ilaç biyoyararlanımını artırmayı, salım sürelerini uzatmayı ve hasta uyumunu iyileştirmeyi amaçlıyor. Genel olarak, ilaç iletme yöntemlerini ilerletmek, hem ön segment hem de arka segment göz hastalıklarının etkili tedavisi için öneme sahiptir.
Anahtar Kelimeler: Göz, intravitreal, nanosistem, hidrojel
Tiyazolün Sentetik Türevlerine ve Tedavideki Rollerine Genel Bir Bakış
Manoj KASHYAP*, Muslek Uddin MAZUMDER**°, Pooja PATOWARY***, Apurba TALUKDAR****, Bhargab Jyoti SAHARIAH*****, Manish MAJUMDER******
ÖZ
Tiyazol türevleri, çeşitli farmakolojik aktivitelerinden dolayı medisinal kimyada büyük ilgi görmüştür. Bu çalışma, tiyazolün en yeni sentetik türevlerine ve bunların terapötik uygulamalarına genel bir bakış sunmaktadır. Tiyazol bazlı bileşiklerin yapısal çeşitliliğini artırmak ve farmakolojik özelliklerini optimize etmek için yenilikçi metodolojiler benimsenmiştir. Bu sentetik türevler geniş bir yelpazede terapötik aktivite göstermektedir ve gözlemlenen farmakolojik etkilerden sorumlu olan temel özelliklerin anlaşılması, yapı-aktivite ilişkisi çalışmalarında önemli bir rol oynamıştır. İlaç geliştirme çalışmaları, iyileştirilmiş biyoyararlanım, seçicilik ve azaltılmış toksisite için tiyazol türevlerinin
modülasyonuna odaklanmıştır. Bu özet tiyazol türevlerinin spesifik biyolojik aktiviteyi hedeflemedeki potansiyelini vurgulayarak, yenilikçi terapötik ajanların geliştirilmesinin önünü açmaktadir. Heterosiklik bir bileşik olarak tiyazol, farklı farmakolojik etkileri açısından incelenmiştir. Tiyazolden elde edilen türevler, antimikrobiyal, antitüberküloz, antidiyabetik, antikonvülsan, antiinflamatuvar ve antitümör aktiviteler dahil olmak üzere çeşitli terapötik etkilere sahiptir. Tüm bu aktivitelerin etki mekanizmaları, aktivitelerin bilimsel kanıtlarını ve geçerliliğini sağlamak için araştırmacılar tarafından da incelenmiştir. Tiyazol türevlerinin çeşitli farmakolojik potansiyellerinin araştırılması için sentetik kimyanın kullanılması, geleceğin farmakologlarını yeni ilaç keşfinde daha yeni bir boyuta taşıyacak ve ayrıca bu türevler, çeşitli hastalıkların tedavisi için alternatif seçeneklerin geliştirilmesi amacıyla daha da optimize edilebilecektir. Tiyazol halkasının çok yönlülüğü, etkinliği artırılmış ve farmakokinetik profilleri iyileştirilmiş yeni ilaçların keşfedilmesi için umut verici fırsatlar sunmaktadır. Araştırmacılar tiyazol türevlerinin sentezi ve farmakolojik değerlendirmesi üzerinde
çalışmaya devam ettikçe, bunların modern ilaç tasarımı ve tedavisindeki önemi giderek daha belirgin hale gelmektedir.
Anahtar Kelimeler: Tiyazol, heterosiklik, antitüberküloz, antimikrobiyal, antiinflamatuvar.
Yapay Zekanın Eczacılıkta Yükselişi: İlaç Keşfinin Geleceğini Şekillendirmek
Ayca DEDEOGLU-ERDOGAN*°, Armanc MAT**, Enise Ece GURDAL***, Meric KOKSAL****
ÖZ
İnsan sağlığına ve refahına hizmet eden önemli bir bilimsel alan olan ilaç keşfi, yaşam kalitesinin ve hayatta kalma oranlarının iyileştirilmesi için sürekli ilerlemeyi gerektirmektedir. Ancak ilaç keşfi uzun ve pahalı bir süreçtir. Bu sorunların üstesinden gelmeye yönelik çalışmalar, yapay zekanın ilaç geliştirme süreciyle birleştirilmesini sağlamıştır. Ar-Ge sürecinin her adımında yapay zeka, işi kolaylaştırma ve hızlandırma konusunda hayati bir rol oynar. Öncelikle, bazı yapay zeka yöntemleri (derin ögrenme ve evrişimsel sinir ağları), ilaç molekülünün belirli bir proteini hedeflemesini kolaylaştırmak için proteinin 3 boyutlu yapısını tahmin etmeye yardımcı olmaktadır. Protein yapısının modellenmesiyle beraber, rastgele orman gibi yapay zeka algoritmalarından yararlanılarak protein-ligand etkileşimlerinin belirlenmesi de mümkün olmaktadır. Takip eden aşamada, öncü bileşiklerin keşfi de derin sinir ağları gibi yapay zeka destekli QSAR modellerinin kullanılmasıyla sağlanmaktadır. Ayrıca, öncü bileşiği optimize etmek amacıyla ADMET tahminine yardımcı birçok yapay zeka yöntemi de (k-en yakın komşuluk, and destek vektör makineleri) bulunmaktadır. Bunun yanı sıra yapay zeka teknikleri en uygun sentez planının seçilmesinde de yol göstericidir. Güncel gelişmelerin ışığında yapay zeka, ilaç sektörünün odak noktası haline gelmiştir. Ancak, ilaç keşfinde yapay zekanın potansiyel faydalarına rağmen, uygun verilerin mevcudiyeti ve biyoetik konular da dahil olmak üzere dikkate alınması gereken çeşitli zorluklar da vardır. Bu makale, yapay zekanın ilaç keşfinin çeşitli aşamalarındaki yararları
ve uygulamalarını kapsamlı bir şekilde incelemektedir.
Anahtar Kelimeler: Yapay zeka, ilaç keşfi, makine öğrenmesi, derin öğrenme
Mirtazapin Dağıtımında Yenilikçi Yaklaşımlar: Farmakokinetik Simülasyonlar, Hızlı Salımdan Kontrollü Salım Tabletlerine, D-Optimal Karışım Tasarımı Yoluyla Formülasyon Optimizasyonu
Srk Raju SAGIRAJU*°, Pankaj Kumar SHARMA**, Jaya SHARMA***
ÖZ
Bu çalışma, terapötik etkinliği ve hasta uyumunu iyileştirmeyi amaçlayan Mirtazapin Kontrollü Salım (CR) Tabletlerinin formülasyonunu ve değerlendirilmesini açıklamaktadır. USFDA onaylı Remeron Hızlı Salımlı (IR) Tabletlerden elde edilen farmakokinetik verileri kullanarak bir plazma profil eğrisi oluşturduk ve farmakokinetik parametreleri Cmax, Tmax, AUC, Vd ve Ke olarak hesapladık. Kararlı durum plazma konsantrasyonlarını (Css) simüle etmek için süperpozisyon yöntemi prensibi kullanıldı ve hedef Cssmax ve Cssmin değerleri belirlendi. Bu hedefler, sıfır-dereceli bir salım mekanizması elde etmek üzere tasarlanan kontrollü salım formülasyonunun geliştirilmesine rehberlik etmiştir. Önerilen kontrollü salım sağlayan tabletlerin dozu ve salım hızı, hedeflenen Css max ve Css min konsantrasyonlarını karşılayacak şekilde hassas bir şekilde ayarlanmıştır. Formülasyon stratejimiz doğrultusunda, sağlam bir ER matrisi oluşturmak için HPMC, Karbopol ve Polietilen oksit gibi farklı hidrofilik polimerleri kullandık; bu üç kritik formülasyon değişkeninin konsantrasyonunu optimize etmek için D Optimal Karışım Tasarımını kullandık. İlaç salım hızını,
miktarını ve ilaç salım kinetiğini değerlendirmek amacıyla 0.01 N HCl, pH 4.5 Asetat tamponu ve pH 6.8 Fosfat tamponu gibi farklı ortamlarda 14 saat süreyle çözünme hızı çalışmaları yapıldı. Plazma konsantrasyonlarının başarılı bir şekilde simülasyonu, ardından doz ve salım hızının ayarlanması ve ardından deney tasarımı kullanılarak formülasyon değişkenlerinin optimizasyonu sonucunda IR referansı tarafından belirlenen farmakokinetik uç noktaları karşılayan bir CR tableti elde edilmiştir. Mirtazapin CR tablet formülasyonuna yönelik bu yenilikçi yaklaşım, daha tutarlı ve kontrollü bir ilaç iletim sistemi sağlayarak, hasta uyumunu önemli ölçüde artırabilir.
Anahtar Kelimeler: Farmakokinetik Simülasyonlar, Süperpozisyon prensibi, Sıfır-dereceli salım ve absorpsiyon modeli, IR-CR dönüşümleri, Dalgalanma indeksi, Kararlı durum plazma konsantrasyonu tahmini.
Yeni Bir Potansiyel MAO-B İnhibitörü Olarak Bir (hetero) ariliden-(4-sübstitüe-tiyazol-2-il) hidrazin. Hesaplamalı Çalışma and in-Silico Tahmin
Moulay Ahfid El ALAOUY*, Marwa ALAQARBEH**°, Abdelouahid SBAI***, Hamid MAGHAT****, Tahar LAKHLIFI*****, Mohammed BOUACHRINE******
ÖZ
Yapı-aktivite-ilişkisini anlamak amacıyla 44 hidrazin türevi (4-sübstitüe-tiyazol-2-il) bileşiğin hMAO-B’ye karşı inhibitör etkisi değerlendirilmiştir. Sonuçlar CoMFA/SE modelinin yüksek kararlılığa and tahmin edilebilirliğe sahip olduğunu göstermektedir (Q2 = 0.608; R2 = 0.933; R2 Test = 0.70). CoMFA/SE vakum alanı and elektrostatik alandan elde edilen sınır haritaları, bu inhibitörlerin modülasyonu hakkında daha fazla bilgi sağlar. Etkileşimler moleküler yerleştirme yöntemi ile incelenmiş and biyolojik alanda önemli roller oynayan Ile14, Ser15, Gln206, Met436, Tyr435, Tyr60 and Ser59 kalıntılarıyla geleneksel bir hidrojen bağının varlığı gösterilmiştir. Bileşik 26 and önerilen bileşik M1’in hMAO-B ile MD bağlanma serbest enerjileri sırasıyla -134.288 kJ/mol and -150.506 kJ/mol’dür. Bu nedenle, M1 bileşiği hMAO-B reseptörünün aktif bölgesinde bileşik 26’dan daha aktiftir.
Anahtar Kelimeler: ADMET, 3D-QSAR, Moleküler Yerleştirme, Moleküler Dinamik, hMAO-B
Juglans regia Yapraklarında Eriophyidae Akarının Neden Olduğu Gallerin Antioksidan, Sitotoksik Etkileri ve Fitokimyasal Profillerinin Değerlendirilmesi
Semih BULUT*°, Burçin ÖZÜPEK**, Sultan PEKACAR***, Aysun ÖZDEMİR****, Didem DELİORMAN ORHAN*****
ÖZ
Bu araştırma Juglans regia L. yapraklarında Eriophyidae akarlarının neden olduğu gallerin fitokimyasal içerikleri ile antikanser ve antioksidan aktivitelerine ilişkin ilk çalışma bulgularını sunmaktadır. Türkiye’nin farklı bölgelerinden toplanan ve farklı polaritedeki çözücüler ile hazırlanan gal ekstrelerinin hem antioksidan hem de sitotoksik aktiviteleri araştırılmıştır. Sitotoksik aktivite çalışmaları, MCF-7 kanser hücrelerinin, sağlıklı HUVEC hücre hatlarına
kıyasla 100 μg/mL konsantrasyondaki WLAA ekstresine daha duyarlı olduğunu göstermiştir. LC-QTOF-MS analiz sonuçları tüm ekstrelerin klorojenik asit, kersetin 4’-O-glukozit/kersetin 3-O-galaktozit, kersetin 7-ksilozit/kersetin 3-O-arabinozit, kersetin 7-O-ramnozit, kemferol 3-O-ksilozit/kemferol 3-O-arabinozit ve kemferol türevleri içerdiğini göstermiştir. J. regia yapraklarında oluşan gallerden elde edilen polifenolik ekstrelerin, antioksidan ve sitotoksik etkileri nedeniyle ilaç geliştirme çalışmaları için yeni bir potansiyel doğal kaynak olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Antioksidan, sitotoksisite, galler, Juglans regia, fitokimyasal profil
Erişkin Sıçan İzole Torasik Aortunda Perivasküler Adipoz Doku Fonksiyonu Azalır mı?
Gaye OZTURK*, Melike Hacer OZKAN**°
ÖZ
Perivasküler adipoz doku (PVAD) parakrin faktörler salıvererek kasılma-karşıtı etki ile damar tonusunu düzenler. Yaşlanma, insanlarda ve kemirgenlerde damar yapısını ve işlevini bozan bağımsız bir risk faktörü olarak kabul edilir. Yaşlanmanın PVAD işlevi üzerine etkilerini inceleyen sınırlı sayıda çalışma vardır. Biz bu çalışmada, 10-12 haftalık genç ve 52 haftalık erişkin Wistar erkek sıçanların izole torasik aortasında PVAD varlığında ve yokluğunda noradrenalin kasılmalarını ve asetilkolin ile elde edilen endotele bağlı gevşemeleri inceledik. Noradrenalin kasılmaları hem genç hem de erişkin gruba ait PVAD’ı sağlam torasik aorta halkalarında PVAD’ı sıyrılmış olanlara göre düşüktü. PVAD yokluğunda erişkin sıçan torasik aortunda elde edilen noradrenalin kasılmalarının boyu genç sıçan aortuna kıyasla anlamlı derecede yüksekti. Ancak bu arterlerde PVAD sağlam bırakıldığında, noradrenalin kasılma boyu ve duyarlılığı genç ve erişkin grupta benzerdi, bu da PVAD’ın erişkin sıçanlarda kasılma-karşıtı işlevinin devam ettiğini gösterdi. Genç sıçan torasik aortunda noradrenalin kasılmaları, nitrik oksit (NO) sentaz inhibitörü L-NAME varlığında güçlenerek arttı ve bu artış oranı PVAD varlığında daha düşüktü. Ancak, L-NAME’in erişkin grupta noradrenalin -aracılı kasılmalardaki güçlendirici etkisi PVAD varlığında değişmedi. Asetilkolin-kaynaklı ve endotel-bağımlı gevşemeler erişkin grupta genç gruba kıyasla önemli ölçüde azaldı. PVAD’ın sağlam bırakılması genç sıçan aortunda endotele bağlı gevşemeleri etkilemezken, yaşlı sıçan aortunda azalmış asetilkolin gevşemeleri daha da azaldı. Sonuç olarak, PVAD’ın kasılmakarşıtı
işlevinin erişkin sıçanlarda devam ettiği ve tonik inhibitör etkiyle damardaki kasılmayı sınırladığı belirlenmiştir. Ancak PVAD’ın yaşlanmayla birlikte azalan endotele bağlı gevşemeleri geri çeviremediği söylenebilir.
Anahtar Kelimeler: Kasılma-karşıtı, aorta, endotel, NO, PVAT, sıçan.
Olanzapin ve Essitalopramın Yapay Tükürükte Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi ile Eşzamanlı Tayini için Yeni Bir Yöntem
Aysun DİNÇEL*°, Selin ŞAMİL**, E. Damla GÖK-TOPAK***
ÖZ
İlaç seviyelerinin izlenmesi, etkili ilaç tedavisi için çok önemli olabilir. Bu amaçla analitik kimyada başta plazma olmak üzere çeşitli biyolojik sıvılardan ilaç analizine yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Birçok ilaç için tükürük, ilaç konsantrasyonu tayini, ilaç seviyesi takibi için alternatif olarak kullanılabilir. Bilişsel işlev bozukluğu olan hastalar normal yaşam standartlarını sürdürmekte ve topluma uyum sağlamakta zorluk çekerler. Bu tür bozuklukları olan bireylerin uygun bir ilaç rejimi ile tedavi edilmesi gerekir. Genellikle tedavi ağız yoluyla sağlanır ve en yaygın kullanılan antipsikotik ilaçlar olanzapin (OLZ) ve essitalopramdır (ESC). OLZ ve ESC’nin tükürük ilaç konsantrasyonunun ölçülmesi hastalıkların tedavisi için yararlı olabilir. Bu çalışmada, OLZ ve ESC’nin yapay tükürükte eş zamanlı olarak belirlenmesini sağlayacak yeni bir HPLC yönteminin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Ayırma işlemi XBridge, C18 kolonunda diyot dizi
dedektör (DAD) (240 nm) ve asetonitril ve fosfat tampon karışımı (20 mM NaH2PO4, pH 4.6) 35:65 (h/h) içeren mobil fazın izokratik elüsyonu ile 0,9 mL/dak akış hızında gerçekleştirilmiştir. Yapay tükürükten ilaç ekstraksiyonu, metanol ve asetonitril (1:1; v/v) karışımı kullanılarak uygulanmıştır. Yapay tükürükten geri kazanım değerleri OLZ ve ESC için sırasıyla %97.508 ve %104.49 (ortalama) aralığında bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Olanzapin, Essitalopram, Tükürük, HPLC, Validasyon
99mTc İşaretli Mikro Boyutlu Lipozomlar
Helin HEKIMOGLU*+, Merve KARPUZ**°+, Emre OZGENC***, Evren GUNDOGDU****
ÖZ
Solunum yolu hastalıkları erken teşhis edilmediği takdirde hastanın ölümüne neden olabilir. Nükleer tıp görüntüleme teknikleri bu hastalıkların tanısında sıklıkla tercih edilmektedir. Radyofarmasötikler akciğerin perfüzyon veya ventilasyon kapasitesinin değerlendirilmesinde kullanılabilmektedir. Lipid katmanlar ve sulu bir çekirdekten oluşan lipozomlar, mikro veya nanometre boyutuna sahip veziküler sistemlerdir. Yüzey ve fizikokimyasal özellikleri nedeniyle akciğer kılcal damarlarında pasif olarak birikebilirler. Bu bilgiler ışığında çalışmamızda, akciğer hastalıklarının görüntülenmesinde 99mTc ile radyoişaretleme için DTPA-PE şelatör ajanı içeren, mikrometre partikül büyüklüğünde lipozom formülasyonları tasarlanmıştır. Lipozomların hazırlanmasından sonra, karakterizasyon çalışmalarında, optimum formülasyon uygun partikül boyutu (~5 μm) ve zeta potansiyeli (~-6 mV) değerlerini sergilerken, veziküler bütünlük SEM ile görüntülenmiştir. Radyoaktif işaretlemeye uygun soğuk kit formülasyonları elde etmek için lipozomlar liyofilizasyon yoluyla kurutulmuş ve liyofilizasyon işleminin veziküllerin karakterizasyon özellikleri üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir. Tüm lipozom formülasyonları, 1 mCi radyoaktivite, 250 μg.ml-1 kalay klorür ve 15 dakikalık inkübasyon süresi içeren optimal radyoaktif işaretleme koşullarında yüksek verimle işaretlenmiştir. Ayrıca radyoişaretli lipozomların 6 saat boyunca %90’ın üzerinde radyoişaretleme verim değerlerine sahip olması nedeniyle stabil olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak geliştirilen Tc-99m işaretli formülasyon, in vitro ve in vivo çalışmalar ve klinik deneylerin ardından, akciğer perfüzyon için potansiyel bir görüntüleme ajanı olma potansiyeline sahiptir.
Anahtar Kelimeler: Teknesyum-99m, lipozom, akciğer perfüzyon görüntüleme, kapiller blokaj
Prunus x domestica L. Olgunlaşmamış Meyvelerinin Antioksidan, Antiproliferatif ve Antitirozinaz Potansiyellerinin Değerlendirilmesi
Zühal BAYRAKÇEKEN GÜVEN*°, Neslihan YUCE**, A. Ahmet BASARAN***
ÖZ
Prunus x domestica L., Rosacea familyasına ait olan ve dünya çapında yaygın bulunan değerli bir bitkidir. Bu çalışmanın amacı; bugüne kadar sınırlı sayıda çalışılan P. domestica olgunlaşmamış yeşil meyvelerinin biyolojik etkisinin incelenmesidir. Meyve ekstraktlarının antioksidan kapasiteleri DPPH, TEAC, CUPRAC yöntemleriyle incelendi. Antiproliferatif aktivite L929, CaCo-2 ve PC-3 hücre hatlarına karşı araştırıldı. Kanser hücre hatlarına karşı en yüksek
antiproliferatif etki meyve etilasetat alt fraksiyonunda bulunurken, tüm ekstreler L929 sağlıklı hücre hattında sitotoksik etki gösterdi. Meyve etilasetat fraksiyonu standart olarak kullanılan kojik asitle (IC50: 21 μg/mL) kıyaslandığında IC50: 51.83 μg/mL değeri ile güçlü tirozinaz enzim inhibisyonu gösterdi. Olgunlaşmamış meyve metanol ekstresi ile etilasetat ve sulu alt fraksiyonların güçlü antioksidan aktiviteye sahip olduğu, PC-3 ve CaCo-2 hücreleri üzerinde konsantrasyona bağlı olarak sitotoksik aktivite gösterdiği, ancak sağlıklı L929 hücreleri üzerinde sitotoksisite etkisi olmadığı görüldü. Meyvelerin yüksek antioksidan kapasitesi, prostat ve kolon kanser hücreleri üzerindeki seçici sitotoksik etkisi ve güçlü tirozinaz enzim inhibitör etkisi ile ilaç ve kozmesötik endüstrisi için yeni, toksik olmayan ve ucuz bir kaynak olabileceğini düşündürmektedir.
Anahtar Kelimeler: Prunus domestica L., olgunlaşmamış meyve, antioksidan, antiproliferatif, tirozinaz inhibisyonu.
4-(Naftalen-1-iloksi)but-2-in-1-il)-İçeren Piperidin Türevlerinin Deneysel Hayvan Modellerinde Lokal Anestezik Aktivitesi
Malika KHAIITOVA*°, Yelena SYCHEVA**°, Vasiliy TRUBACHEV***, Elmira SATBAYEVA****, Valentina YU*****, Talgat NURGOZHIN******, Edgaras STANKEVIČIUS*******, Yeskendir GASSANOV********, Zauresh UTELBAYEVA*********, Khaidar TASSIBEKOV**********
ÖZ
Piperidin türevleri, piperidinleri yeni bileşiklerin sentezi için etkili bir iskelet olarak gören araştırmacıların ilgisini çekmektedir. Bu araştırma, yeni sentezlenen 4-(Naftalen-1-iloksi)but-2-in-1-il) içeren β-siklodekstrin ile inklüzyon kompleksleri halindeki piperidin türevlerinin akut toksisitesini ve lokal anestezik aktivitesini araştırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca piperidin halkasının azot atomundaki sübstitüentin 1. konumunda hidrojen veya 3-metoksifenil bulunmaktadır. Akut toksisite testleri, artan konsantrasyonlarda test solüsyonlarının deri altına uygulanması yoluyla fareler üzerinde gerçekleştirildi. İnfiltrasyon anestezisi sırasında lokal anestezik aktiviteye ilişkin ilk çalışma, Bulbring & Wajda hayvan modeli kullanılarak kobaylar üzerinde gerçekleştirildi. Elektriksel stimülasyon sırasında nosisepsiyon eşiğinin belirlenmesiyle tavşanın karın duvarına uygulanan infiltrasyon anestezisi modelinde en aktif bileşiğin etkinliğine ilişkin derinlemesine bir çalışma gerçekleştirildi. İncelenen yeni piperidin türevlerinin düşük toksisiteli maddeler olduğu, bir akut toksisite çalışmasının sonuçlarıyla da doğrulandı. Deneysel Bulbring ve Wajda modelinde infiltrasyon anestezisi sırasında lokal anestezik aktivitenin birincil çalışması aşamasında, LAS-251 bileşiği, anestezi indeksi, tam anestezi süresi ve toplam anestezi süresi açısından referans ilaçlardan üstün olan en yüksek aktiviteyi gösterdi. Derinlemesine çalışma aşamasında, daha uzun bir gecikme süresine rağmen, LAS-251’in prokainden daha uzun süreli ve lidokainden biraz daha düşük bir lokal anestezik aktiviteye sahip olduğu görüldü. Bu çalışmanın sonuçları umut vericidir, çünkü 1-(4-( naftalen-1-iloksi)but-2-in-1-il)-4-fenilpiperidin (LAS-251) ile siklodekstrin kompleksi yüksek lokal anestezik aktivite gösterdi. Bu yeni piperidin türevi, gelecekte terapötik kullanım için potansiyel bir ilaç olarak diğer anestezi türleriyle ilgili ileriye yönelik çalışmalar yapılması için umut vericidir.
Anahtar Kelimeler: Piperidin türevleri, lokal anestezik aktivite, akut toksisite, infiltrasyon anestezisi
Selperkatinibin Genotoksik Safsızlıklarının HPLC ile Değerlendirilmesi ve Selperkatinib Stres Bozulma Ürünlerinin LC-MS/MS Tanımlaması
Bheemireddy DIVYA*, J Murali PRAKASH**, Eevana Venkata CHIRANJEEVI***, Bhaskara Rao TADIBOINA****°
ÖZ
Mevcut araştırma, sıvı kromatografi-tandem kütle spektrometrisi kullanılarak selperkatinibin farklı stres koşullarında oluşan beş bozunma ürününün (DP’ler) karakterizasyonunu içerir. Ek olarak, selpercatinibin genotoksik safsızlıklarının kesin olarak ölçülmesi için yüksek performanslı sıvı kromatografisi (HPLC) yöntemi geliştirilmiştir. Selperkatinibin stabilite profilini araştırmak için asidik, bazik, oksidatif, fotolitik ve termal stres dahil olmak üzere zorunlu bozunma deneyleri yapılmıştır. Bu deneyler, selpercatinibin bazik, asidik ve fotolitik koşullar altında bozunduğunu ve bunun sonucunda beş farklı DP’nin oluştuğunu ortaya çıkarmıştır. Selperkatinib ve safsızlıklarının DP’lerle birlikte kromatografik ayrımı, mobil faz olarak %0.1 formik asit, izokratik olarak 0,9 mL/dak ve 226 nm dalga boyunda pompalanması ile pH 4.5’te 70:30 (h/h) sulu amonyum asetat ve metanol kullanılarak Zorbax C18 (250 mm x 4.6 mm, 5 μm) kolonunda etkin bir şekilde sağlanmıştır. Yaklaşım, selperkatinib için 15-120 μg/mL aralığına ve safsızlıklar için LOQ (0.015 μg/mL) 0.12 μg/mL aralığına kabul edilebilir hassasiyet, doğruluk ve geri kazanımla doğru bir şekilde uyan kesin bir kalibrasyon eğrisi oluşturmuştur. Bu yöntemin etkinliği, selpercatinibin yeni üretilen bozunma ürünlerinin kimyasal yapılarının doğrulanmasına olanak tanıyan LC-MS/MS aracılığıyla doğrulanmıştır. Dolayısıyla bu yaklaşım, selperkatinibin genotoksik safsızlıklarının ayrımı ve miktarının belirlenmesi için uygun olabilir ve aynı zamanda stres bozunma ürünlerinin değerlendirilmesi için de uygulanabilir.
Anahtar Kelimeler: Selperkatinib, HPLC yöntemi geliştirme, safsızlıkların ölçümü, zorunlu bozunma çalışmaları, bozunma ürünleri, yapısal karakterizasyon.
Fenetil izotiyosiyanat SNU449 hepatoselüler karsinom hücrelerinin kanser kök hücre fenotipini STAT3-CD44 yolu ile düzenler
Basri SATILMIŞ*º
* ORCID: 0000-0002-2538-5774, Hepatology Research Laboratory, Liver Transplant Institute, Inonu University, Malatya, Turkey.
° Corresponding Author; Basri SATILMIŞ
Phone: +90 422 34106660/6060, e-mail:basri.satilmis@inonu.edu.tr
ÖZ
Kanser kök hücreleri tedavi direnci, invazyon, metastaz ve nükste önemli rol oynar. Hepatoselüler karsinom için bilinen yüzey belirteçlerinden biri olan CD44’ ün ekspresyon seviyesi hayatta kalma süresinin kısalması ve yüksek nüks oranı ile ilişkilidir. Fenetil
izotiyosiyanatın (PEITC) SNU449 hepatoselüler karsinom hücre hattı kanser kök hücreleri üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı, PEITC’nin SNU449 hücrelerinin kanser kök hücre fenotipini nasıl düzenlediğini araştırmaktır. Çoğalma ve göç özelliklerini belirlemek için hücre canlılık, koloni oluşum ve yara iyileşme testleri gerçekleştirilmiştir. Kaspaz 3, CD44, Akt/mTOR ve p38/STAT3 protein ekspresyonları Western blotlama ile ölçülmüştür. PEITC uygulanan hücrelerde hücre yoğunluğu, boşluk doldurma ve göç hızı artarken, yarı boşluk zamanının azaldığı bulunmuştur. PEITC uygulanan hücrelerde, CD44 protein seviyesi 3.2 kat ve p-STAT3 protein seviyesi 2.4 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu çalışmanın sonuçları, PEITC uygulanan SNU449 hücrelerinin kanser kök hücre fenotipini kazanmasına STAT3-aracılı olarak artan CD44 seviyelerinin neden olduğunu göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Fenetil izotiyosiyanat, kanser kök hücre, hepatoselüler karsinoma
Hidrojen Sülfür Hiperglisemik Koşullar Altında Fibroblastlarda Reaktif Oksijen Türevlerini Azaltarak Yara İyileşmesini Destekler
Merve DENİZALTI *º
* ORCID: 0000-0001-5363-606X, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmacology, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Merve Denizaltı
Phone: +90 312 305 2131,E-mail: denizalt@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Kronik yaralar, topluma ciddi mali yük getiren, yaygın ve ciddi diyabet komplikasyonlarından biridir. Kronik yaraların kapsamlı bir tedavisi henüz bulunamamıştır ve yeni tedavi önerilerine ihtiyaç vardır. Hidrojen sülfürün (H2S) yara iyileşmesi üzerindeki faydalı etkileri daha önce sağlıklı veya diyabetik hayvan modellerinde gösterilmiştir. H2S’nin ayrıca hücrelerde ve hayvan modellerinde yara kapanmasını hızlandırdığı da bulunmuştur. H2S’nin diyabetik yara iyileşmesinde faydalı olduğu gösterilmiştir ancak diyabetik koşullar altında yara iyileşmesi üzerindeki etkisi henüz açıklanmamıştır. Bu çalışmada; H2S ve reaktif oksijen türevlerinin (ROS) yüksek glukoz koşullarında fibroblasttaki yara iyileşmesi üzerindeki etkilerini araştırdık. Fibroblast hücre canlılığını ve yara iyileşmesi göçünü araştırmak için 2,3-bis-(2-metoksi--nitro-5-sülfofenil)-2H-tetrazolyum-5-karboksanilid (XTT) ve “scratch migration assay” kullandık. H2S’nin yüksek glikozla inkübe edilmiş fibroblastlarda hücre canlılığını, çoğalmasını, göçünü artırarak ve ROS’ u zayıflatarak yara iyileşmesini arttırdığını gösterdik. Sonuçlarımıza göre eksojen H2S yara onarımı sırasında oksidatif stresi azalttı. Sonuç olarak H2S, oksidatif stresin inhibisyonu ile ilişkili olarak yara iyileşmesini hızlandırdı.
Anahtar Kelimeler: Yara iyileşmesi, fibroblast, yüksek glukoz, hidrojen sülfür
Merkezi ve Periferik Erken Ergenliği Olan Kız Çocuklarında Metabolomik Çalışmalar
Aylin BALCI OZYURT*, Tuba REÇBER**, Emirhan NEMUTLU***, Ayse Derya BULUS****, Sedef KIR*****, Belma KOCER-GUMUSEL******°, Pinar ERKEKOGLU*******°
* ORCID:0000-0002-0060-271X: Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Toxicology, Ankara, Turkey; Bahçeşehir University, School of Pharmacy, Department of Toxicology, İstanbul, Turkey
** ORCID: 0000-0001-8257-7628: Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Analytical Chemistry, Ankara, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-7337-6215: Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Analytical Chemistry, Ankara, Turkey
**** ORCID: 0000-0003-2865-4420: The Ministry of Health, Keçiören Training and Research Hospital, Pediatric Endocrinology Clinics, Ankara, Turkey
***** ORCID: 0000-0003-1322-1665: Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Analytical Chemistry, Ankara, Turkey
****** ORCID: 0000-0003-4311-2291: Lokman Hekim University, Faculty of Pharmacy, Department of Toxicology, Ankara, Turkey
******* ORCID: 0000-0003-4713-7672: Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Toxicology, Ankara, Turkey
° Corresponding Author;Pınar ERKEKOĞLU
Phone: 0312 305 2178, e-mail: erkekp@yahoo.com, erkekp@hacettepe.edu.tr
° Corresponding Author; Belma KOCER-GUMUSEL
Phone: 0312 502 8558, e-mail: belmagumusel@yahoo.com, belma.gumusel@lokmanhekim.edu.tr
ÖZ
Puberte prekoks (PP), kızlarda sekonder cinsel özelliklerin sekiz yaşından önce başlamasıdır. Hipotalamus hipofiz-gonad ekseninin erken aktivasyonu nedeniyle “merkezi puberte prekoks (CPP)” meydana gelir. “Periferik puberte prekoks (PPP)” hipotalamushipofiz-
gonad (HPG) aksına bağlı olmayan daha nadir görülen farklı bir durumdur ve periferik nedenlere bağlıdır. Metabolomiks, küçük molekül metabolitlerinin (<1000 Da) belirli bir süre içinde tanımlanması ve nicelendirilmesidir. Bu çalışmada CPP (n=50) ve PPP (n=47) tanısı alan kız çocukların plazma ve idrar metabolik profillerinin belirlenmesi ve sonuçlarının kontrol grubu (n=50) ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Metabolomik analiz, gaz kromatografisi-kütle spektrometresi kullanılarak yapılmıştır. Karmaşık kromatogramlar ayrıştırıldıktan ve düzenlendiken sonra, metabolitler tutunma indeksi kitaplıkları kullanılarak tanımlanmıştır. Sonuçlar, tek değişkenli ve çok değişkenli analiz kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Gruplar arasında ikili karşılaştırmalar yapılmış ve amino asitlerin metabolitlerinin gruplar arasında önemli ölçüde farklı olduğu bulunmuştur. Bu metabolitlerdeki değişiklikler potansiyel PP biyobelirteçleri olarak önerilebilir; ancak bu verileri doğrulamak ve validasyon için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Gelecekte, farklı hastalıkların, özellikle endokrin kaynaklı olanların altında yatan metabolik değişikliklerin, mekanistik toksikolojik çalışmalarla değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu, araştırmacıların özellikle PP için yeni tedavi seçenekleri geliştirmelerine yardımcı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Merkezi puberte prekoks, gaz kromatografisi gaz kromatografisi-kütle spektrometrisi, metabolomik, periferal puberte prekoks.
Kafeik Asit Fenetil Ester’in Pankreas Adenokarsinom Hücreleri Üzerine In Silico ve In Vitro Antikanser Etkileri
Zübeyde TANRIVERDİ*, Burak KUZU**, Ergül EYOL***, Fuat KARAKUŞ****°
* ORCID:0000-0002-1170-181X: Independent Researcher, Gaziantep/Türkiye.
** ORCID: 0000-0002-7305-7177: Department of Pharmaceutical Chemistry, Faculty of Pharmacy, Van Yuzuncu Yil University, 65080 Tuşba-Van/Türkiye.
*** ORCID: 0009-0000-3699-6725: Independent Researcher, Mannheim /Germany.
**** ORCID: 0000-0002-5260-3650: Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Van Yuzuncu Yil University, 65080 Tuşba-Van/Türkiye.
° Corresponding Author; Fuat Karakuş
Tel.: +90 432 444 5065 Extension: 2118, E-mail:fuatkarakus@yyu.edu.tr
ÖZ
Pankreas adenokarsinomu erken tanı eksikliği ve tedaviye verilen zayıf yanıt nedeniyle agresif ve ölümcül bir malignitedir. Bu noktada toksik olmayan doğal bileşiklerin antikanser potansiyelinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Kafeik asit fenetil ester, farklı aktivitelere sahip biyoaktif bir bileşiktir. Bu çalışmada kafeik asit fenetil esterin toksisitesi in siliko yöntemlerle 14 pankreas adenokarsinomu hücresinde tahmin edildi ve antikanser aktivitesi sıçan adenokarsinom hücrelerinde değerlendirildi. İn siliko sonuçlara göre kafeik asit fenetil ester, tehlikeli toksisiteye neden olmadan antikanser özelliklere sahipti. Daha sonra kafeik asit fenetil esterinin sıçan pankreas kanser (ASML) hücreleri üzerindeki etkilerini araştırdık. Kafeik asit fenetil ester, ASML hücre canlılığını doz (5, 10, 20, 40 ve 80 μM) ve zamana bağlı (24, 48 ve 72 saat) bir şekilde %27’ye kadar azalttı. Yara iyileşme deneyinde yalnızca 80 µM kafeik asit fenetil ester, 24 saatte ASML hücre göçünü istatistiksel olarak anlamlı düzeyde inhibe etti. Öte yandan hücre migrasyonu 48. saatte tüm kafeik asit fenetil ester dozlarında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde inhibe edildi. Kafeik asit fenetil ester ayrıca kontrole kıyasla 5 µM ve 10 µM dozlarda ASML koloni sayısını azalttı ve ≥ 20 µM dozda koloni oluşumunu tamamen bastırdı. Sonuçlarımız, kafeik asit fenetil esterin in siliko olarak insan ve fare pankreas kanseri hücrelerine karşı antikanser potansiyel gösterdiğini ve in vitro olarak da ASML hücrelerinin canlılığını, hücre göçünü ve koloni oluşumunu önemli ölçüde inhibe ettiğini ortaya çıkardı.
Anahtar Kelimeler: pankreas kanseri, kafeik asit fenetil ester, ASML hücreleri, antikanser aktivite, sitotoksisite.
Mide Kanseri Hastalarında İnflamatuvar Parametrelerin Subtotal ve Total Gastrektomi Sonrası Sağkalımla İlişkisi
Bercis Imge UCAR*°, Muhammed Alperen TAŞ**, Hüseyin Emre ARSLAN***, Mehmet Fatih EKICI****, Sezgin ZEREN*****
* ORCID: 0000-0003-0229-5589, Department of General Surgery, Faculty of Medicine, Kutahya Health Sciences University, 43000 Kutahya
** ORCID: 0000-0002-4060-121X, Department of General Surgery, Faculty of Medicine, Kutahya Health Sciences University, 43000 Kutahya
*** ORCID: 0000-0002-3937-825X, Department of General Surgery, Faculty of Medicine, Kutahya Health Sciences University, 43000 Kutahya
**** ORCID: 0000-0002-3937-825X, Department of General Surgery, Faculty of Medicine, Kutahya Health Sciences University, 43000 Kutahya
***** ORCID: 0000-0002-9342-1706, Department of General Surgery, Faculty of Medicine, Kutahya Health Sciences University, 43000 Kutahya
° Corresponding Author; Bercis Imge UCAR
Phone: +902742316660, e-mail: bercis.imge@gmail.com
ÖZ
Bu çalışma, subtotal veya total gastrektomi uygulanmış mide kanseri tanılı hastalarda inflamatuar belirteçlerin ve modifiye Glasgow prognostik skorunun (mGPS) farklılık gösterip göstermediğini ve bu belirteçlerin prognozu tahmin etmedeki tanısal performansını değerlendirmeyi amaçlamıştır. Çalışmaya, subtotal (n: 48) veya total gastrektomi (n: 55) uygulanmış mide kanseri tanılı 103 hasta dahil edildi. İnflamatuar belirteçler sırasıyla şu şekilde hesaplandı: nötrofillenfosit oranı (NLR) = nötrofil sayısı / lenfosit sayısı, trombositlenfosit oranı (PLR) = trombosit sayısı / lenfosit sayısı, sistemik immün-inflamatuar indeks (SII)= trombosit sayısı × nötrofil sayısı / lenfosit sayısı, C-reaktif protein (CRP) - albümin oranı (CAR) = CRP / albümin düzeyleri. mGPS, CRP ve albumin düzeylerine göre belirlenen kriterlere göre belirlendi. Sonlanım noktası, tüm hastaların 3 yıllık sağkalım sonuçları idi. Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş
ortalaması 65.9±9.7 yıldı ve çoğunluğu erkekti (%68.9). İnflamatuar belirteçler, subtotal ve total gastrektomi grupları arasında anlamlı farklılık göstermedi. Çoklu Cox regresyon analizi, yüksek SII’nin (HR = 1.12, p < 0.001) 3 yıllık mortalitenin bağımsız belirleyicisi olduğunu gösterdi. 3 yıllık mortaliteyi tahmin etmede, SII düzeyleri diğer inflamatuar belirteçlere göre üstün tanısal performans sergiledi (Eğri altı alan: 0.843, Duyarlılık: %90.5 ve Özgüllük = %67.1).
Subtotal ve total gastrektomi uygulanmış mide kanseri hastalarında, SII cerrahi prosedürden bağımsız olarak uzun vadeli prognozu tahmin etmede önemli bir tarama aracı olarak hizmet edebilir.
Anahtar Kelimeler: Mide kanseri, gastrektomi, iltihaplanma, prognoz.
Yoğun Bakım Ünitesinde Beslenme Tüpüyle İlaç Uygulaması: Kesitsel Bir Çalışma
Nursel SÜRMELİOĞLU*°, Yaren İLERİ**, Murat GÜNDÜZ***, Dilek ÖZCENGİZ****
* ORCID:0000-0001-7758-7100, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Çukurova University, Adana, Türkiye, e-mail: nurselisci@gmail.com
** ORCID:0009-0008-1014-3474, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Marmara University, İstanbul, Türkiye, e-mail: yarenileri01@gmail.com
*** ORCID:0000-0003-0006-8796, Department of Anesthesia and Reanimation, Faculty of Medicine, Çukurova University, Adana, Türkiye, e-mail: hmuratgunduz@gmail.com
**** ORCID:0000-0002-2598-0127, Department of Anesthesia and Reanimation, Faculty of Medicine, Çukurova University, Adana, Türkiye, e-mail: dilekozcengiz@gmail.com
° Corresponding Author; Nursel SÜRMELİOĞLU
Phone: +905330546901, e-mail: nurselisci@gmail.com
ÖZ
Bu çalışmada, enteral beslenme desteği alan kritik hastalarda ilaç uygulamalarının uygunluğunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Prospektif, gözlemsel ve tanımlayıcı bu çalışma, bir üniversite hastanesinin reanimasyon ünitesinde gerçekleştirilmiştir. Yoğun bakım ekibine dahil olan bir klinik eczacı, günlük vizitlerle enteral beslenen hastaların ilaç uygulamalarını değerlendirmiştir. Hastanın tedavisinde tespit edilen beslenme tüpünden yanlış ilaç uygulamasına yönelik yapılması gereken müdahaleler sorumlu hekime bildirilmiştir. Çalışmaya 6 Aralık 2021- 1 Nisan 2022 tarihleri arasında ilgili kriterleri sağlayan 30 hasta dahil edilmiştir. Hastaların 15’i (%50) kadın olup, tüm hastaların yaş ortalaması 49,16±20,23 olarak hesaplanmıştır. Hastaların %76’sının beslenme desteğinin beslenme tüpünden sağlandığı tespit edilmiştir. Bu hastalara beslenme tüpünden uygulanan 36’sı farklı olmak üzere 74 adet ilacın uygunluğu değerlendirilmiştir. Bu ilaçların 33’ü katı dozaj, 3’ü sıvı dozaj formundadır. Tüpten uygulanan ilaçların çoğunun (%94,6) tüpten uygulamaya uygun dozaj formunda olduğu ancak, %17,56’sının uygulama tekniğinin uygun olmadığı tespit edilmiştir. Beslenme tüpünden yapılan ilaç uygulamalarında, önerilerin aksine çoğunlukla katı dozaj formları uygulanmaktadır. Kısıtlı sayıdaki uygulamaya elverişli ilacındoğru yöntemle uygulanması için klinik pratikte kullanılabilecek algoritmaların oluşturulmasının tedavinin etkinliği ve güvenliğine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Enteral beslenme, beslenme tüpü, ilaç uygulama, ilaç ilişkili sorunlar.
Romatoid Artrit Hastalarının Periferik Kan Mononükleer Hücrelerinde NLRP3 Ekspresyonu
Sezen Yılmaz SARIALTIN*°, Orhan KÜÇÜKŞAHIN**, Cemil NURAL***, Leyla Didem KOZACI****, Pınar KAYGIN*****, Gülçin GÜLER ŞİMŞEK******, Serpil OĞUZTÜZÜN*******, Tülay ÇOBAN ********
* ORCID: 0000-0002-8387-4146: Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Ankara University, Ankara, Turkiye
** ORCID: 0000-0003-4530-2304: Division of Rheumatology, Department of Internal Medicine, Ankara Yıldırım Beyazıt University, Ankara, Turkiye
*** ORCID: 0000-0002-7867-7615: Department of Biochemistry, Hatay Training and Research Hospital, Hatay, Turkiye
**** ORCID: 0000-0001-5422-1640: Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Ankara Yıldırım Beyazıt University, Ankara, Turkiye
***** ORCID: 0000-0003-0127-1753: Department of Biology, Faculty of Art and Sciences, Kırıkkale University, Kırıkkale, Turkiye
****** ORCID: 0000-0001-7710-4631: Department of Pathology, Gülhane Training and Research Hospital, University of Health Sciences, Ankara, Turkiye
******* ORCID: 0000-0002-5892-3735: Department of Biology, Faculty of Art and Sciences, Kırıkkale University, Kırıkkale, Turkiye
******** ORCID: 0000-0002-9696-6613: Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Ankara University, Ankara, Turkiye
° Corresponding Author;Sezen YILMAZ SARIALTIN
Phone: +903122033121, e-mail: sezen.yilmaz@ankara.edu.tr
ÖZ
Romatoid artrit (RA), esas olarak ağrılı, şiş ve iltihaplı eklemlerle karakterize sistemik bir otoimmün hastalıktır. Sadece eklemlerde değil diğer eklem dışı dokularda da tutuluma neden olan hastalığın gelişiminde bireysel, genetik ve çevresel faktörler etkilidir. Ancak hastalığın etiyopatogenezi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Doğuştan gelen bağışıklık sisteminin önemli bir bileşeni olan NLRP3, tekrarlayan ve kronik iltihaplanmaya katkıda bulunarak iltihaplanma ile ilişkili hastalıklara neden olabilir. Bu nedenle, bu çalışmada RA’lı hastalardan izole edilen periferik kan mononükleer hücrelerinde NLRP3’ün ekspresyon profilini immünositokimyasal yaklaşımlar kullanarak araştırmayı amaçladık. Bulgularımız RA’lı hastalarda NLRP3 ekspresyonunun sağlıklı kontrollere göre anlamlı düzeyde yüksek olduğunu gösterdi (p<0.01). Hasta grupları arasında en yüksek ekspresyon hastalığın aktif döneminde olan vakalarda bulundu ve bu ekspresyon kontrol grubuna göre oldukça artmıştı (p<0.01). Remisyon dönemindeki hastalar, hasta grupları arasında en düşük ekspresyona sahipti. Kadın cinsiyet hastalık için bağımsız bir risk faktörü olarak düşünüldüğünden, cinsiyetin ekspresyon üzerindeki etkisi de araştırıldı. NLRP3 kadın hastalarda erkeklerden daha yüksek seviyelerde eksprese oldu; ancak bu fark anlamlı değildi (p>0.05). Hasta ve kontrol gruplarının ekspresyon paternleri, NLRP3’ün hastalığın başlangıcında ve ilerlemesinde rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Bildiğimiz kadarıyla çalışmamız, RA’lı hastalardan elde edilen periferik kan mononükleer hücrelerde immünositokimyasal yaklaşımlar kullanılarak NLRP3 ekspresyon profilinin araştırıldığı ilk araştırmadır. Çalışmamızın sonuçları önemli hususları vurgulamaktadır. Ancak, RA’da NLRP3’ün işlevini açıklamak ve mekanizmaya daha derin bir bakış açısı sağlamak için daha fazla sayıda vakayla daha hassas yöntemler kullanarak yürütülecek yeni araştırmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: İnflamazom, inflamasyon, NLRP3, romatoid artrit.
Üçlü-Negatif Meme Kanseri Hücrelerine Folik Asit-Polietilenimin Polipleksleri ile Gen Aktarımı
Devrim DEMIR-DORA *,**,***º
* ORCID: 0000-0002-6610-2507, Department of Medical Pharmacology, Faculty of Medicine, Akdeniz University, Antalya, Turkey,
** ORCID: 0000-0002-6610-2507, Department of Gene and Cell Therapy, Health Sciences Institute, Akdeniz University, Antalya, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-6610-2507, Department of Medical Biotechnology, Health Sciences Institute, Akdeniz University, Antalya, Turkey
° Corresponding Author; Devrim DEMİR-DORA
Phone: +90-532-4133477, e-mail: dedemir@yahoo.com
ÖZ
Üçlü-negatif meme kanseri (TNBC), meme kanserlerinin en agresif alt tipidir ve diğer meme kanseri türleri tarafından yaygın olarak eksprese edilen hormonal ve büyüme faktörü reseptörlerinden yoksundur, bu durum mevcut tedavilerle tedavi edilmesini zorlaştırmaktadır. Gen tedavisi terapötik bir seçenek olabilse de, genlerin TNBC hücrelerine aktarılması hala bir engeldir. Bu çalışmada, TNBC hücrelerinde aşırı eksprese edildiği bildirilen folat reseptörünü hedefleyen, folik asit (FA) konjuge edilmiş polipleks formülasyonları ile bu engelin aşılması amaçlandı. FA ve doğrusal polietilenimin (LPEI) poliplekslerinin (FA-polipleksleri) kovalent olmayan kompleksleri altı farklı oranda hazırlandı. Karakterizasyon çalışmalarından sonra, hücre toksisitesi ve transfeksiyon yeteneği değerlendirildi. Folik asitin artan miktarlarda LPEI polipleksleri ile konjugasyonu, boyutu 204.1 nm’den 469.8 nm’ye yükseltti. PDI değerleri 0.31-0.51 arasında olup, zeta potansiyelleri pozitifti. Hücre canlılığı, polipleks formülasyonları uygulandıktan sonra, 3:1 (a/a) LPEI:pDNA oranından ve 3:3:1 (a/a/a) FA:LPEI:pDNA oranından başlayarak anlamlı oranda azaldı. 5:1 (a/a) LPEI:pDNA
oranının üzerinde, hücre canlılığı %70’in altına düştü. Polipleks formülasyonlarına FA eklenmesi, P3, P4 ve P5 formülasyonlarının sitotoksisitesini tersine çevirdi. LV-RFP pDNA, tüm formülasyonlar tarafından 4T1 hücrelerine başarılı bir şekilde aktarıldığı halde, floresan mikroskop görüntüleri optimum formülasyonların FA-P3 ve FA-P4 olduğunu gösterdi. Folik asidin poliplekslere kovalent olmayan konjugasyonu ile hazırlanan bu gen taşıyıcı sistem, LPEI poliplekslerinin
hücre içine alımını arttırdı ve sitotoksisitesini azalttı. FA-PEI poliplekslerinin kovalent olmayan kompleksleri, folat reseptörünü eksprese eden kanser hücrelerine gen aktarımında kullanılabilecek gelecek vaadeden taşıyıcı sistemlerdir.
Anahtar Kelimeler: Üçlü-negatif meme kanseri, gen tedavisi, taşıyıcı sistem, folik asit, polietilenimin, polipleks
Potansiyel Lipaz İnhibisyon Aktiviteli Bazı Yeni Schiff Baz Türevi 5-Sübstitüe-4-Amino-1,2,4-Triazol-3-on Bileşiklerinin Sentezi
Yaren KAHVECİ*, İnci Selin DOĞAN**°, Şeyda KANBOLAT***, Bahittin KAHVECİ****
* ORCID: 0000-0002-4709-2278, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Ankara, Turkey
** ORCID:: 0000-0003-4949-1747, Karadeniz Technical University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Chemistry, Trabzon, Turkey
*** ORCID:: 0000-0001-7261-7067, Karadeniz Technical University, Faculty of Pharmacy, Department of Biochemistry, Trabzon, Turkey
**** ORCID:: 0000-0001-7394-0552, Karadeniz Technical University, Faculty of Health Sciences, Department of Nutrition and Dietetics, Trabzon, Turkey
° Corresponding Author;Assoc. Prof.Dr. İnci Selin DOĞAN
Phone: 0532 609 28 85, E-mail: isdogan@ktu.edu.tr, selinci@gmail.com
ÖZ
Bu çalışmada, triazol-imidazol halkaları içeren 5 yeni Schiff bazı bileşiği sentezlenmiştir. Bu ikili sistemi içeren bileşikler, heterosiklik imin türevi bileşiklerdir. Literatür bilgilerine göre, elde edilen bu bileşiklerin antikonvülsan ve antimikrobiyal aktiviteler gibi potansiyel biyolojik aktivitelere sahip olması beklenmektedir. Sentezin birinci basamağında, aril/alkil nitril bileşiklerinden Pinner yöntemi ile iminoster türevi bileşikleri (1a-e) elde edilmiştir. İkinci aşamada, aril/alkil iminoester (1a-e) bileşiklerinin etoksikarbonil hidrazin bileşiği ile reaksiyonu sonucu ester etoksikarbonil türevi bileşikler (2a-e) elde edilmiştir. Ortaya çıkan ester etoksikarbonil hidrazonlar, hidrazin hidrat ile reaksiyona sokularak ve literatürde verilen yöntem kullanılarak karşılık gelen triazol-amin (3a-e) bileşikleri elde edilmiştir. Çalışmanın orijinal basamağında, 5-sübstitüe-4-amino-1,2,4-triazol-3-on bileşikleri (3a-e), 4-imidazol karboksialdehit ve beş yeni Schiff bazı 4-{[((1H-imidazol-4-il)metilen]amino}-5-substitue-2,4- dihidro-3H-1,2,4-triazol-3-on bileşikleri (4a-e) elde edilmiştir. Bu çalışmada, 5 yeni 5- substitue-4-{[(1H-İmidazol-4-il)metilen] amino}-2,4-dihidro-3H-1,2,4-triazol-3-on (4a-e) bileşikleri sentezlenmiş ve fiziksel özellikleri ve yapılarının aydınlatılması için IR, 1H-NMR ve 13C-NMR spektral analizleri yapılmıştır. Elde edilen yeni Schiff bazı bileşiklerinin pankreatik lipaz enzim inhibisyon aktiviteleri incelenmiştir. Pozitif kontrol “Orlistat”a karşı ortalama bir aktivite göstermişlerdir.
Anahtar Kelimeler: İminoester, Schiff bazı, triazol-imidazol, ester etoksikarbonil hidrazon, pankreatik lipaz enzim inhibisyonu
Yeni Nanoemüljel Formülasyonlarının Melanomada Antikanser Potansiyeli
Selin Seda TİMUR°*
* ORCID: 0000-0001-9010-3457, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, 06100-Ankara, Turkey.
° Corresponding Author;Selin Seda TİMUR
Telephone: +903123051241; E-mail: selins.dogan@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Melanoma görülme sıklığı giderek artan kanser türleri arasında yer almakta ve istenmeyen etkilerle gelen konvansiyonel tedavi seçenekleri hastaların yaşam kalitelerini düşürmektedir. Bu çalışmada, sistemik uygulama için alternatif bir tedavi seçeneği olarak, lokal uygulanan Carbopol bazlı nanoemüljel formülasyonları tasarlanmıştır. Kolorektal kanserlerin tedavisinde kullanılan, sisplatin türevi bir antikanser ilaç olan Oksaliplatin içeren topikal ilaç taşıyıcı sistemlerin melanoma tedavisindeki potansiyeli değerlendirilmiştir. Çalışma sonunda partikül boyutu 300 nm’nin altında olan nanoemüljel formülasyonları elde edilmiş ve formülasyonların damlacık boyutu, zeta potansiyeli ve sıvı kristal oluşumu değerlendirilmiştir. Topikal ilaç taşıyıcı sistemler için kritik bir özellik olarak viskozite değerlendirmesi yürütülmüş ve söz konusu yeni ilaç taşıyıcı sistemlerin psödoplastik davranışı gösterilmiştir. In vitro ilaç salım çalışmaları, hazırlanan formülasyonların çözelti halinde uygulanan oksaliplatine kıyasla önemli bir farkla kontrollü ilaç salım davranışı gösterdiğini doğrulamıştır. Hazırlanan formülasyonların biyouyumluluğu L929 fare fibroblast hücre hattı ile gerçekleştirilen in vitro hücre canlılığı değerlendirmesi ile gösterilmiş ve nanoemülgel formülasyonlarının antikanser etkisi, B16-F10 fare melanoma hücre hattında doğrulanmıştır. Sonuç olarak bu çalışmada melanoma için bir tedavi seçeneği olarak Oksaliplatin nanoemüljellerin in vitro antikanser potansiyeli gösterilmiştir ve melanoma tedavisi için emülsiyon ve jel bazlı ilaç taşıyıcı sistemlerin üstünlükleri nanoteknoloji temeli bir yaklaşımla kombine halde hastaya sunularak etkili ve hasta uyuncunu artıracak bir uygulama sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Nanoemülsiyon, nanoemüljel, melanoma, kanser, ilaç taşıyıcı sistemler
Anhidritten Dihidrat Karbamazepin’e Faz Dönüşümü: Hazırlanışı ve Karşılaştırmalı Karakterizasyonu
Kamlesh WADHER*°, Vaishnavi RAUT**, Keshav HIRAVE***, Sagar TRIVEDI****, Milind UMEKAR*****
* ORCID:0000-0002-3782-3380, Department of Pharmaceutics, Smt. KishoritaiBhoyar College of Pharmacy, Kamptee, Nagpur, Maharashtra, India 441002.
** ORCID: 0009-0002-2936-1849,Department of Pharmaceutics, Smt. KishoritaiBhoyar College of Pharmacy, Kamptee, Nagpur, Maharashtra, India 441002.
*** ORCID: 0000-0001-5673-3105 ,Department of Pharmaceutics, Smt. KishoritaiBhoyar College of Pharmacy, Kamptee, Nagpur, Maharashtra, India 441002.
**** ORCID: 0000-0001-6764-0019,Department of Pharmaceutics, Department of Pharmaceutical Sciences, RashtrasantTukadoji Maharaj Nagpur University Campus, Nagpur, India
***** ORCID: 0000-0002 2170-0896,Department of Pharmaceutics, Smt. KishoritaiBhoyar College of Pharmacy, Kamptee, Nagpur, Maharashtra, India 441002.
° Corresponding Author; Prof. Kamlesh Wadher
Mob. No. +91 9960099619, Email ID: kamleshwadher@gmail.com
ÖZ
Antikonvülsan bir ilaç olan Karbamazepin, kristal ve polimorfizm çalışması için uygun etkin maddelerden biridir. Verilen hidratın hidrat formasyonu veya dehidrasyonu sonuç formülasyonun genel performansını etkileyebilir ve mevcut etkin maddenin %30’undan fazlasının bir hidrat oluşturabileceği tahmin edilmektedir. Bileşiğin anhidrat formu hidratlara kıyasla her zaman daha yüksek suda çözünürlük ve çözünme hızı parametreleri göstermiştir. Bu durum sonuç olarak absorpsiyon için hız sınırlayıcı adımın çözünme hızı olması durumunda biyoyararlılığın artmasına yol açmıştır. Mevcut araştırmanın amacı, anhidratlardan Karbamazepin dihidrat oluşumuna yönelik çeşitli teknikleri karşılaştırmak ve ayrıca Karbamazepin kristal formlarını Erime noktası, FTIR, DSC, Toz X-ışını difraktometre analizi, NMR, taramalı elektron mikroskobu, çözünürlük ve intrinsik çözünme hızı testi ile ayırt etmektir. Karbamazepinin katı halinin faz dönüşümü ilacın ve formülasyonların performansını etkileyebilecek çevresel koşullara maruziyet sonucu ortaya çıkar.
Anahtar Kelimeler: Karbamazepin, dihidrat, çözünürlük, intrinsik çözünme hızı, polimorfizm
Potansiyel Antioksidan İlaç Adayları Olarak 3H-Tiazolo[4,5-b] piridin-2-on Türevlerinin QSAR Tabanlı Sanal Taraması için Yorumlanabilir QSAR Modellemesi
Olena KLENINA*°
* Orcid ID: 0000-0002-8946-3698, Department of General, Bioinorganic, Physical and Colloidal Chemistry, Faculty of Pharmacy, Danylo Halytsky Lviv National Medical University, Lviv, Ukraine; Departament of Chemistry and Biochemistry, Faculty of Pharmacy, University San Pablo-CEU, Urbanización Montepríncipe, 28668 Boadilla del Monte, España
° Corresponding Author; Olena Klenina
Phone: +380 980 519 298, E-mail: olena_klenina@yahoo.com
ÖZ
Potansiyel antioksidan ilaç adayları olarak 32 N3 sübstitüe 3H-tiazolo[4,5-b]piridin-2-on türevleri için kantitatif yapı-aktivite ilişkisi (QSAR) çalışması yapılmıştır. Tanımlayıcı seçimi ve korelasyon modelleri oluşturmak için uygun teknikler olarak genetik algoritma (GA) ve çoklu doğrusal regresyon analizi (MLRA) kullanıldı. DPPH radikalini temizleme yeteneğinin tahmini için en iyi dört regresyon, en yüksek istatistiksel özelliklere ve öngörü yeteneğine sahip üç parametreli QSAR modelleri olarak üretildi. Bir dizi 2D, 3D ve Moleküler özellik tanımlayıcılarının, antioksidan aktiviteyi artırmada çok önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. Belirli atomların ve fragmanların kütle merkezinden minimum uzaklığa sahip olduğu küçük hidrofilik moleküller, uzak atomlar arasındaki ihmal edilebilir elektron yoğunluğu dağılımı ve 1. ana bileşen ekseni boyunca elektronegatif atomların güçlü simetrisini koruyan moleküller daha yüksek aktivite sergiler. Oluşturulan modellerin doğrulama parametreleri, bunların mevcut aşırı uyum olmadan uyumun iyiliği için istatistiksel gereksinimleri karşıladığını belirtmemize olanak tanır. Oluşturulan modellerin tahmin yeteneği, hem iç hem de dış doğrulama yaklaşımıyla değerlendirildi ve birini dışarıda bırak ve grubu dışarıda bırak çapraz doğrulama katsayıları (Q2 LOO ve Q2 LGO) ile tahmin edildi. Q2 LOO (0.7060 0.7480) ve Q2 LGO (0.6647 0.7711) değerleri makul olup, modellerin hem eğitim hem de doğrulama setlerinden bileşiklerin serbest radikal yakalama aktivitesini tahmin etmek için anlamlı ve sağlam olduğunu göstermektedir. Elde edilen modellerde uygulanabilirlik alanı tanımlama tekniği kullanılmış ve çoğu yapının modellerin kimyasal uzayı tarafından yeterince temsil edildiği belirtilmiştir.
Anahtar Kelimeler: 3H-tiazolo[4,5-b]piridin-2-on, QSAR, çoklu doğrusal regresyon (MLR), antioksidan aktivite, uygulanabilirlik alanı
Yeni Parasetamol-Triazol Konjugatlarının Sentezi ve Biyolojik Değerlendirmesi
Necla KULABAŞ*, Merve GÜRBOĞA**, Özlem BİNGÖL ÖZAKPINAR***, Jianyang LIU****, Per-Johan JAKOBSSON*****, Özkan DANIŞ******, Ayşe OGAN*******, İlkay KÜÇÜKGÜZEL********°
* ORCID: 0000-0003-2273-5094, Department of Pharmaceutical Chemistry, Faculty of Pharmacy, Marmara University, Başıbüyük, İstanbul, Türkiye
** ORCID: 0000-0003-4614-7094, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Marmara University, Başıbüyük, İstanbul, Türkiye
*** ORCID: 0000-0003-0287-563, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Marmara University, Başıbüyük, İstanbul, Türkiye
**** ORCID: 0000-0002-8683-1109, Rheumatology Division, Department of Medicine, Solna, Karolinska Institutet & Karolinska University Hospital, Stockholm, Sweden
***** ORCID: 0000-0001-7665-9715, Rheumatology Division, Department of Medicine, Solna, Karolinska Institutet & Karolinska University Hospital, Stockholm, Sweden
****** ORCID: 0000-0003-1781-0520, Department of Chemistry, Faculty of Science, Marmara University, İstanbul, Türkiye
******* ORCID: 0000-0002-8973-9762, Department of Chemistry, Faculty of Science, Marmara University, İstanbul, Türkiye
******* ORCID: 0000-0002-7188-1859 Department of Pharmaceutical Chemistry, Faculty of Pharmacy, Fenerbahçe University, Ataşehir, İstanbul, Türkiye
° Corresponding Author; İlkay KÜÇÜKGÜZEL
Tel: +90 216 910 1907 , E-mail: kucukguzel@hotmail.com, ilkay.kucukguzel@fbu.edu.tr
ÖZ
Başlangıç maddesi olarak parasetamol kullanılarak bazı yeni triazol içeren asetamid türevleri 9-20 sentezlendi ve yapıları FTIR, NMR (1H and 13C) ve kütle spektral verileri ile karakterize edildi. Beş insan kanser hücre hattına (akciğer kanseri A549, kronik miyelojenöz lösemi K562, meme kanseri MCF-7, prostat kanseri PC-3, nöroblastoma SH-SY5Y hücre hatları) karşı sentezlenen tüm moleküllerin in vitro sitotoksik aktiviteleri incelendi ve ayrıca seçiciliği tanımlamak için fare embriyonik fibroblast hücreleri (NIH/3T3) üzerinde sitotoksik etkileri MTT yöntemiyle test edildi. Ek olarak, on iki hedef bileşik 9-20, mPGES-1 ve COX-1/2 inhibe edici etkileri açısından tarandı. Sentezlenen bileşiklerin hiçbiri hem kanser hücrelerine hem de mPGES-1 ve COX-1/2 enzimlerine karşı anlamlı bir inhibisyon göstermezken, sağlıklı hücrelere karşı da sitotoksik olmadıkları belirlendi. Son olarak yeni sentezlenen bileşiklerin ADMET özellikleri in siliko yöntemler kullanılarak tahmin edildi.
Anahtar Kelimeler: Parasetamol, 1,2,4-triazol, kanser, mPGES-1, COX-1/2.
Bukkal Uygulamaya Yönelik Sertralin İçeren Nanofiber Şerit Geliştirilmesi ve Karakterizasyonu
Kutsal ÖZCAN*, Eylül Su SARAL ACARCA**, Sibel ILBASMIS-TAMER***°
* ORCID: 0000-0001-5047-7251: Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Türkiye, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, Karadeniz Technical University, Trabzon, Turkey
** ORCID: 0000-0002-6497-1645: Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Türkiye
*** ORCID: 0000-0003-0361-7105: Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Türkiye
° Corresponding Author; Sibel İLBASMIŞ TAMER
Phone: 0 312 202 3056, E-mail: ilbasmis@gazi.edu.tr, ilbasm@yahoo.com
ÖZ
Sertralin, majör depresif bozuklukta belirtilen seçici serotonin geri alım inhibitörlerinden biridir. Şizofreni, sık sık depresif belirtiler gösteren bir ruhsal bozukluktur. Sertralinin şizofrenide depresif semptomların tedavisinde faydalı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, şizofreni hastalarının kullanımına uygun, elektroeğirme işlemi ile üretilmiş, bukkal yolla kolaylıkla dağılabilen, sertralin içerikli nanolif stripler geliştirmektir. Burada çeşitli oranlarda (%5, %7.5
ve %10) polivinil pirolidon (PVP) polimer çözeltileri hazırlanmış ve polimer çözeltileri üzerinde elektriksel iletkenlik, viskozite ve yüzey gerilimi karakterizasyon çalışmaları yapılmıştır. Karakterizasyon çalışmalarından sonra, optimum nanolifleri hazırlamak için %5 PVP içeren bir polimer çözeltisi seçilmiştir. Her strip 5 mg sertralin içeren elektroeğirme yöntemi kullanılarak nanolifler elde edilmiştir. Optimum formülasyon seçilen nanofiberin SEM görüntüsünde ortalama 371-439 nm partikül çapına sahip olduğu gözlenmiştir. %5 PVP-sertralin nanoliflerinin gerilme direnci ve kopma yüzdesindeki uzama değerleri sırasıyla 0.449±0.284 (Mpa) ve 22.6±3.66 (%)’dir. Formülasyonun yükleme kapasitesi ve kapsülleme verimliliği sırasıyla %4.53±0.31 ve %79.61±10.56’dır. İn vitro ilaç çözünme hızı çalışmaları, sertralin içeren bukkal nanoliflerin Hixson-Crowell kinetik modeline uygun olduğunu göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Nanolif, elektroeğirme, sertralin, polivinil pirolidon(PVP), bukkal şerit
Topotekan, Karvakrol, Epigallokateşin Gallat ve Kombinasyonlarının Nöroblastom ve Astrosit Hücrelerinde Apoptotik Süreç Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi
Çağatay OLTULU*°, Melek AKINCI**, Elvan BAKAR***
* ORCID: 0000-0002-6051-3479, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Trakya University, Edirne, Turkey.
** ORCID: 0000-0003-3879-4232, Department of Pharmacology, Faculty of Pharmacy, Trakya University, Edirne, Turkey.
*** ORCID: 0000-0001-5703-3469, Department of Basic Pharmaceutical Sciences, Faculty of Pharmacy, Trakya University, Edirne, Turkey.
° Corresponding Author: Çağatay OLTULU
Phone: +90 (284) 235 01 80, E-mail: cagatayo@trakya.edu.tr
ÖZ
Nöroblastom, sempatik sinir sistemi kanseridir. Genellikle 5 yaş altındaki çocukları etkiler ve çocukluk çağının en yaygın solid tümörüdür. Topotekan, topoizomeraz 1 inhibitörüdür. Karvakrol ve epigallokateşin gallat ise doğal kaynaklı maddeler olup antikanser, antioksidan ve apoptotik özelliklere sahiptir. Bu çalışmanın amacı, topotekan, karvakrol, epigallokateşin gallat, topotekan+karvakrol ve topotekan+epigallokateşin gallat kombinasyonlarının apoptotik sinyal yolakları üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. MTT testi kullanılarak nöroblastom ve sağlıklı astrosit hücrelerinde IC50 değerleri belirlenmiştir. Nöroblastom IC50 dozunda, astrosit ve nöroblastom hücrelerinde apoptotik mRNA ifadeleri (topoizomeraz 1 ve 2, p53, BCL2, BAX, kaspaz 9, kaspaz 3, IL1, TNFα) kantitatif gerçek zamanlı PCR yöntemiyle analiz edilmiştir. Topotekan ve karvakrolün, sağlıklı astrositlerle ve nöroblastom hücreleriyle arasında seçici sitotoksik etkiler sergilemediği bulunmuştur. Ancak, epigallokateşin gallat ile birlikte topotekan+karvakrol ve topotekan+epigallokateşin gallat kombinasyonlarının, astrosit hücrelerine göre nöroblastom hücre hattında seçici sitotoksik etkiler gösterdiği bulunmuştur. Elde edilen mRNA sonuçları topotekan, karvakrol, epigallokateşin gallat, topotekan+epigallo kateşin gallat gruplarında apoptozun nöroblastom hücrelerinde başlatıldığı şeklinde yorumlanabilir. Bu konuyu daha detaylı araştırmak için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: Topotekan, karvakrol, epigallokateşin gallat, apoptoz, sitotoksisite
Meloksikam için Mikroemülsiyon Tabanlı Transdermal İlaç Taşıyıcı Sistemin Tasarımı ve Değerlendirilmesi; Formülasyon Bileşenlerinin İncelenmesi
Anayatollah SALIMI*, Ramin NOORAFROOZ**, Maryam FOULADI***, Saeed Mohammad SOLEYMANI****º
* ORCID: 0000-0003-1505-7969, Department of Pharmaceutics, Faculty of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran., Nanotechnology Research Center, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz,
** ORCID: 0000-0000-0000-0000, Department of Pharmaceutics, Faculty of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran
*** ORCID: 0000-0000-0000-0000, Department of Pharmaceutics, Faculty of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
**** ORCID: 0000-0003-1462-3930, Department of Clinical Pharmacy, School of Pharmacy, Shahid Beheshti University of Medical Sciences, Tehran, Iran.
° Corresponding Author; Saeed Mohammad SOLEYMANI
Telephone number: +98-21-66355959,Email Address: mamsoloni@gmail.com
ÖZ
Meloksikam yüklü formülasyonların geliştirilmesindeki amaç meloksikamın deri permeabilitesinin artırılmasıdır. Hazırlamak üzere üçgen faz diyagramı yorumlaması ve tam faktöriyel tasarım kullanılarak üç bağımsız değişken (su yüzdesi, yağ yüzdesi ve sürfaktan/ko-sürfaktan yüzdesi) içeren sekiz formülasyon seçilmiştir. Bu araştırma, damla boyutu, viskozite ve salım profili de dahil olmak üzere formülasyonun karakteristiklerini değerlendirmiştir. Mikroemülsiyon bileşenlerinin sıçan abdomen derisi üzerine etkisini incelemek için FT-IR ve DSC teknikleri de uygulanmış ve meloksikam yüklü mikroemülsiyonların sıçan abdomen derisinden permeabilitesi Jss, Dapp, T1ag, ERakı, ERD ve ERp permeabilite parametreleri hesaplanarak değerlendirilmiştir. Referans olarak meloksikamın doygun sulu çözeltisi ile karşılaştırıldığında sonuçlar tüm mikroemülsiyon (ME) formülasyonlarının meloksikamın sıçan derisinden permeabilitesini büyük ölçüde artırdığını göstermiştir. Analiz regresyonuna göre su yüzdesinin Jss ile ve yağ yüzdesinin Dapp ile direkt belirgin bir ilişkisi vardır. ME bileşenleri ayrıca derinin lipoprotein çift tabakasında değişikliklere neden olarak formülasyonun deriden permeasyonunu artırabilir.
Anahtar Kelimeler: Meloksikam, Mikroemülsiyon, Formulasyon, NSAİİ, Permeabilite
Statinlerin Greyfurt Suyu ile Etkileşimi
Müge ATEŞ*, Selma SAHIN**°
* ORCID: 0000-0001-9533-5791, Inonu University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, Malatya, Turkey
** ORCID: 0000-0001-5736-5906, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Selma Sahin, Ph.D.
Tel: + 90 312 310 15 24 , Fax: + 90 312 310 09 06, e-mail: sahin.selma@gmail.com
ÖZ
İlk kez felodipin ile etkileştiği keşfedilen greyfurt suyunun günümüzde 80’den fazla ilaçla etkileştiği bilinmektedir. Statinler de greyfurt suyuyla etkileşen ilaçlar arasında yer almaktadır. Greyfurt suyustatin etkileşimleri ilk olarak 1998 yılında lovastatin ve simvastatin ile insanlarda yapılan farmakokinetik çalışmalarla araştırılmıştır. Yapılan çalışmalarda etkileşimin farmakokinetik ve farmakodinamik temeli kapsamlı bir şekilde araştırılmıştır. Greyfurt suyunun ana bileşenleri olan flavonoidler ve furanokumarinlerin ilaç etkileşimlerine neden olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, statin-greyfurt suyu etkileşimleri çoğunlukla sitokrom-3A4’ün (CYP3A4) inhibisyonu yoluyla, daha az oranda P-glikoprotein (P-gp) ve organik anyon taşıyıcı polipeptitlerinin (OATPler) inhibisyonu yoluyla meydana gelmektedir. Etkileşim sonucu plazma ilaç seviyelerindeki değişiklikler, statinlerin yan etkilerini artırabilir veya terapötik etkinliklerini azaltabilir. Bu nedenle statin kullanan hastaların genellikle greyfurt suyu tüketiminden uzak durmaları önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Greyfurt suyu, ilaç etkileşimi, statinler, CYP3A4, P-gp, OATP
Kemik Metastazlarının Tedavisinde Radyofarmasötiklerin Rolü
Hümeyra BATTAL*, Suna ERDOĞAN**°
* ORCID: 0000-0003-1588-7735, Hacettepe University Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, 06100, Ankara
** ORCID: 0000-0003-4634-0097, Hacettepe University Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, 06100, Ankara
° Corresponding Author; Suna Erdoğan
Tel: 0312 305 2152/2196, Fax: 0312 311 47 77, e-posta: serdogan@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Kanser, morbidite ve mortalite oranları yüksek olan ve son yıllarda büyük bir halk sağlığı sorunu haline gelen bir hastalıktır ve dünyada kalp hastalıklarından sonra ölüm nedenleri arasında 2. sırada yer almaktadır. Metastazlar kanserin en ciddi komplikasyonlarından biri olup kemik metastazları, metastatik kanser olgularının 2/3’ sinde saptanmaktadır. Kemik metastazlarında genel tedavi yaklaşımları, cerrahi, bifosfanatlarla tedavi, radyoterapi ve radyonüklid tedavi olarak sınıflandırılabilir. Radyonüklid tedavinin diğer lokal ve sistemik tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldığında daha seçici ve etkili olması yöntemi avantajlı hale getirmektedir. Alfa ve beta partikülü yayan radyonüklidlerin kullanıldığı bu tedavi yöntemi, kemik metastazı olan hastalarda sıklıkla görülen ağrının azaltılmasında, tümör hücrelerinin öldürülmesinde, yaşam süresinin uzatılmasında ve yaşam kalitesinin artırılmasında etkili bir yöntemdir. Son yıllarda alfa partikülü yayan; Radyum-223 (Ra-223) klorür, beta partikülü yayan; Stronsiyum-89 (Sr-89) klorür, Lutesyum-177 (Lu-177) işaretli Etilendiamin Tetra Metilen Fosfonik Asit (EDTMP) ve Samaryum-153 (Sm-153) işaretli EDTMP başta olmak üzere çok sayıda radyofarmasötik kemik metastazlarının tedavisinde klinik kullanıma girmişken Aktinyum-225 işaretli prostat spesifik membran antijeni-617 (PSMA-617) gibi yeni radyofarmasötiklerin geliştirilmesi üzerine de çalışmalar yoğun şekilde devam etmektedir. Yapılan birçok çalışma kemik metastazı tedavisinde radyofarmasötiklerin kullanımının hastanın genel sağlık durumunu iyileştirdiğini,
ağrıları ve patolojik kırık riskini azalttığını ve sağkalımı artırdığını kanıtlamıştır. Bu derlemede kemik metastazı tedavisinde kullanılan radyonüklid tedaviye genel bir bakış açısı sunulmuştur. Bu kapsamda klinikte kullanılan ve araştırmaları devam eden radyofarmasötiklerle ilgili genel bilgiler verilmiş, deneysel ve klinik çalışma örnekleriyle kemik metastazı tedavisinde radyofarmasötiklerin kullanımının önemi açıklanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kanser, Kemik metastazı, Radyonüklid Tedavi, Radyofarmasötik
Üçüncü El Dumanı Maruziyeti ve Toksikolojik Etkileri: Hedef Organa Yönelik Çalışmalara İlişkin Bir Derleme
Kübra KOLCİ*, Sena Nur GARİPKUŞ**, Rengin REİS***º
* ORCID: 0000-0003-4228-6564, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar University, Faculty of Pharmacy, Department of Toxicology, Atasehir/ Istanbul, Turkey
** ORCID: 0000-0002-8110-0112, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar University, Faculty of Pharmacy, Department of Toxicology, Atasehir/ Istanbul, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-3484-2201, Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar University, Faculty of Pharmacy, Department of Toxicology, Atasehir/ Istanbul, Turkey
° Corresponding Author; Rengin Reis
e-mail: rengin.reis@acibadem.edu.tr
Phone number: +90 216 500 42 59
ÖZ
Üçüncü el duman (THS), sigara içilen ortamda ikinci el dumanının (SHS) toksinlerinin birikmesi nedeniyle oluşan “artık sigara dumanı” olarak tanımlanabilecek kısmen yeni bir çevresel sağlık tehlikesidir. Ayrıca, THS’nin kimyasal dinamiği, çevrede bulunan diğer gazlar ve kimyasallarla etkileşime bağlı olarak değişebilmektedir. THS akciğer, karaciğer, cilt, kalp ve sinir sisteminde de ciddi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Bu nedenle, el-ağız transferi yoluyla THS’ye maruz kalan, bu yüzeylerle daha sık etkileşime girerek THS’ye maruz kalan insanlar ve özellikle çocuklar için büyük bir sağlık tehlikesi oluşturduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada, hedef organ toksisitesine dayalı in vitro ve in vivo çalışmalara dayalı olarak söz konusu toksisite mekanizmalarının özetlenmesi amaçlanmıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalar THS’nin solunum, kardiyovasküler, sinir, hematopoietik ve iskelet sistemi ve cilt üzerinde olumsuz etkileri olduğuna yönelik bulgular rapor etmektedir. Literatür verileri, özellikle THS aracılı oksidatif hasarın tetiklenmesinin ve inflamatuvar yanıtın artışınının gelecekte başta hedef organ akciğer olmak üzere, kardiyovasküler ve nörodavranışsal hastalıkların patojenezinde önemli rol oynayabileceği ve THS’nin önlenebilir bir çevresel risk faktörü olarak tanımlanabileceğine işaret etmektedir. Bu nedenle THS’nin toksisite mekanizmasının belirlenmesi, toplumsal farkındalığın ve yasal düzenlemelerin artırılması için daha kapsamlı ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Üçüncü el duman, sigara, oksidatif stres, akciğer, nikotin
Parazit Kaynaklı MikroRNA’lar: Kistik Ekinokokkoz’un Laboratuvar Tanısında Potansiyel Alternatif Hedefler
Serra ÖRSTEN*°, İpek BAYSAL**, Salih MAÇİN***
* ORCID: 0000-0002-9216-5413, Hacettepe University, Vocational School of Health Services, Ankara, Turkey
** ORCID: 0000-0002-9607-4199, Hacettepe University, Vocational School of Health Services, Ankara, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-1871-3629, Selçuk University, Faculty of Medicine, Medical Microbioloy, Konya, Turkey
° Corresponding Author; Serra Örsten, PhD
Phone: +90 312 305 14 33 Fax: +90 312 311 27 30
ÖZ
Kistik Ekinokokkoz (KE), Echinococcus granulosus sensu lato adlı parazitin larva formunun neden olduğu bir tür zoonotik enfeksiyondur. Çoğunlukla, KE tanısı için görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. Serolojik testler yalnızca görüntüleme bulguları atipik olduğunda tanıya yardımcı olmakta, tedavi sonrası tanının doğrulanmasında direkt mikroskopi ve PCR gibi laboratuvar tetkikleri de kullanılmaktadır. Ancak bu testlerle elde edilen negatif sonuçlar tanıyı dışlamamaktadır. Parazit tarafından üretilen spesifik mikroRNA’lar (miRNA), KE’yi teşhis etmek ve hastaları tedavi etkinliği açısından takip için belirteçler olarak kullanım potansiyeli taşımaktadır. Bu araştırmanın amacı, hayvan kaynaklı hidatik kist örneklerinde protoskoleks varlığına kıyasla parazit kaynaklı miRNA’ların teşhis potansiyelini araştırmaktır. Buna göre egrlet-7-5p, egr-miR71-5p ve egr-miR-9-5p, 30 örneğin sırasıyla 26, 25 ve 11’inde (%86,6, %83,3 ve %36,6) pozitif bulunmuştur. Protoskoleks varlığı ile egr-let-7-5p veya egr-miR-9-5p’nin saptanması arasında anlamlı bir ilişki (p>0.05) olmamasına karşın egr-miR71-5p pozitifliği ise protoskoleks varlığına göre istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,04). Sonuç olarak, egr-miR-71, KE tanısı için umut verici bir potansiyel hedef olarak görülmektedir. İleri çalışmalarda, daha büyük bir örneklem kullanarak KE tanısında parazit kaynaklı miRNA’ların tanısal değerinin değerlendirilmesi gereklidir.
Anahtar Kelimeler: Echinococcus granulosus, kistik ekinokokkoz, tanı, mikroRNA
Tavşan plazmasındaki ketokonazol’un belirlenmesi için RPHPLC UV yönteminin doğrulanması: Farmakokinetik çalışma için bir uygulama
Viviane ANNISA*, Teuku Nanda SAIFULLAH SULAIMAN**, Akhmad KHARIS NUGROHO***, Agung ENDRO NUGROHO****°
* ORCID: 0000-0003-4035-7306, Program Doctoral Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia.
** ORCID: 0000-0001-6733-0221, Departement of Pharmaceutics, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia.
*** ORCID: 0000-0003-4277-5413, Departement of Pharmaceutics, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia.
**** ORCID: 0000-0002-1785-4008, Departement of Pharmacology and Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia
° Corresponding Author; Agung Endro Nugroho
Address: Yogyakarta, Indonesia, Phone: +62 85643929723, E-mail: nugroho_ae@ugm.ac.id
ÖZ
Tavşan plazmasında ketokonazol tayini için doğrulanmış yöntem henüz bildirilmemiştir. HPLC-UV yöntemi basit, hızlı, uygun maliyetli, hassastır ve yalnızca küçük bir kan örneği gerektirir. Kromatografik sistem, NaH2PO4:asetonitril (30:70) içeren bir mobil faz ve sabit faz olarak ters faz bir C18 kolon (250 x 4.6 mm, 5 μm) kullanıldı. işlemde akış hızı 1 ml/dk, saptama dalga boyu 240 nm olarak ayarlandı ve dahili standart olarak alıkonma süresi yaklaşık 5 dakika olan ketokonazol ve 11 dakika olan itrakonazol kullanıldı. Ketokonazol piki diğer piklerden ayrılabilir olması ve dilüe ediciden etkilenmemesi bu yöntemin ketokonazolü saptamak için seçici olduğunu gösterir. Kalibrasyon eğrisi, iyi doğrusallığı gösteren R2=0.9969 ile 0.05-8 μg/ml’de doğrusallık gösterdi. Yöntemin kesinliği ve doğruluğu elde edildi. Sonuç, LLOQ için %9.47 fark ve %10.13-12.08 RSD ve düşük, orta ve yüksek seviyeler için %0.59- 3.94 fark ve %1.82-13.56 RSD <%20’dir. Bu yöntemdeki LLOQ 0.05 μg/mL’dir. Üç gün boyunca bir dondurucuda (-20°C) depolama altında plazma stabilitesi incelenmiştir. Doğrulanmış analitik yöntem, tek bir oral uygulamadan sonra KTZ’nin farmakokinetik parametresini belirlemek için başarıyla uygulandı.
Anahtar Kelimeler: Kromatografi, imidazol, plazma, farmakokinetik, validasyon yöntemi
Glycosmis mauritiana (Lam.) Tanaka’nın Fitokimyasal ve Antimikrobiyal Çalışması
Arifa MEHREEN*, Shagufta KAMAL**, Sevinj MUSAYEVA VAGİF***, Abdur Rahman SIDDIQUE****, Rida JABBAR*****, Sumia URAİNAB******°
* ORCID: 0000-0001-5899-8027,Department of Zoology, Wildlife and Fisheries, University of Agriculture, Faisalabad, Pakistan
** ORCID: 0000-0003-4073-2583, Department of Biochemistry, Government College University, Faisalabad, Pakistan
*** ORCID: 0000-0002-3957-8825, Institute of Molecular Biology and Biotechnologies, Baku, Azerbaijan
**** ORCID: 0000-0003-4517-3725, Institute of Molecular Biology and Biotechnology, University of Lahore, Pakistan
***** ORCID: 0000-0002-5074-1478, Institute of Molecular Biology and Biotechnology, University of Lahore, Pakistan
******° ORCID: 0000-0003-1066-9894, Department of Biochemistry, Government College University, Faisalabad, Pakistan
° Corresponding Author; Sumia Urainab
E-mail: sumiaurainab23@gmail.com, Phone: 00923204222032
ÖZ
Glycosmis mauritiana’nın kök kabuklarından başarılı bir şekilde yeni bir geranil flavanon elde ettik. Bu bileşiğin yapısı, 6-geranil-5-hidroksi-3’-metoksi-7,8-(2”,2”-dimetil piran)flavanon-4’-OD-glukopiranozit (GM-1) olarak aydınlatılmıştır. Ayrıca, çeşitli spektroskopik tekniklerle yapıları tanımlanmış olan 1-hidroksi-2,3-dimetoksi-10-metilakridin-9-on (GM-2), 1,3,5-trihidroksi-10-metil-4-(3-metilbut-2-enil)akridin-9-on (GM-3), 6,11-dihidroksi-3,3-dimetil-12H-pirano[2,3-c]akridin-7-on (GM-4) adlı üç bilinen bileşik bulunmuştur. Dört farklı bakteriye karşı inhibisyon aralığı 4-25 mm olarak gösterilmiş olup, GM-1 önemli bir inhibisyon bölgesi göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Rutaceae, Glycosmis mauritiana, Flavanon
Smilax myosotiflora Metanol Ekstresinin Toksikolojik Değerlendirmeleri ve Subakut Çalışmada Erkek Sıçanların Testosteron Düzeyine Etkisi
Rasmaizatul Akma ROSDI*, Mohd Dasuki SUL’AIN**°, Deny Susanti DARNIS***, Bibi Nur Bazlini BAHARUN****, Nur FATIHAH AHMAD***** & Wan Rosli Wan ISHAK******
* ORCID: 0000-0002-0630-9303, Biomedicine Program, School of Health Sciences, Universiti Sains Malaysia (Health Campus), 16100 Kubang Kerian, Kelantan, Malaysia
** ORCID: 0000-0002-0063-7648, Biomedicine Program, School of Health Sciences, Universiti Sains Malaysia (Health Campus), 16100 Kubang Kerian, Kelantan, Malaysia
*** ORCID: 0000-0002-5345-1150, Department of Chemistry, Kulliyyah of Science, International Islamic University of Malaysia, 25200 Kuantan, Pahang, Malaysia
**** ORCID: 0000-0002-0947-9746,Biomedicine Program, School of Health Sciences, Universiti Sains Malaysia (Health Campus), 16100 Kubang Kerian, Kelantan, Malaysia
***** ORCID: 0000-0002-1164-9492,Biomedicine Program, School of Health Sciences, Universiti Sains Malaysia (Health Campus), 16100 Kubang Kerian, Kelantan, Malaysia
****** ORCID: 0000-0001-7650-0499, Nutrition and Dietetics Program, School of Health Sciences, Universiti Sains Malaysia (Health Campus), 16100 Kubang Kerian, Kelantan, Malaysia
° Corresponding Author; Mohd Dasuki SUL’AIN,
Telephone: +609-767 7581, Fax: +609 767 7515, Email: drdasuki@usm.my
ÖZ
S. myosotiflora A. DC., popüler bir erkek afrodizyağı, enerji artırıcı ve geleneksel tıpta bel ağrısını giderici olarak tüketilen tropikal bir sürünücü bitkidir. Bilimsel çalışmalar, bitkinin erkek sıçanlarda cinsel davranışları ve testosteron seviyesini artırabildiğini göstermiştir. Bununla birlikte, toksisitesi hala bilinmemektedir. Bu nedenle, bu çalışmada S. myosotiflora metanol ekstresinin (SMME) toksisitesinin in vitro ve in vivo çalışmalarla araştırılması amaçlanmıştır. SMME, LC50’yi belirlemek için tuzlu su karidesi ölüm testine (BSLT) tabi tutuldu. Akut ve subakut toksisite çalışmaları OECD yönergelerinin 425 ve 407 nolu testleri ile oral gavaj kullanılarak gerçekleştirildi. SMME’nin LC50’sinin 674.4ppm olduğu, akut toksisite testi ile LD50’sinin ise 5000 mg/kg’dan fazla olduğu bulundu. Subakut kontrol ve tedavi edilen gruplar arasında erkek sıçanlarda AST ve testosteron ve dişi sıçanlarda sodyum ve trigliseritler dışında, ne toksisite belirtisi ne de gıda alımı, kilo alımı, makroskopik otopsi, hematolojik ve biyokimyasal analizler ve histolojik değerlendirmelerde anlamlı fark kaydedilmedi. SMME kadınlarda hormon seviyesini artırmadığı için, erkeklerde testosteron artışı, belirli bir yolakla gerçekleşiyor olabilir. Küresel Uyumlaştırılmış Sistem (GHS) sınıflandırmasına göre SMME, bu çalışmada Kategori 5 (Güvenli) ve toksik olmayan olarak sınıflandırılabilir. Bu çalışmadan elde edilen veriler, insan denemeleri için S. myosotiflora tüketiminin etkinliğini ve güvenliğini değerlendirmede gelecekteki araştırmalar için birincil tahmin kılavuzu olarak kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Smilax myosotiflora, afrodizyak, akut, subakut, toksisite, BSLT.
Salvia sclarea L.’nin Antioksidan Aktivitesi ile Asetilkolinesteraz ve Monoamin Oksidaz-A Üzerindeki İnhibitör Etkilerinin Belirlenmesi
Yasemin Yücel YÜCEL*°, Ebru ÖZDEMİR NATH**
* ORCID: 0000-0002-6595-6850, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Altınbaş University, İstanbul, Türkiye.
**ORCID: 0000-0002-0250-9084, Natural Products Research and Development Center (DÜAGEM), Altınbaş University, İstanbul, Türkiye.
° Corresponding Author;Yasemin Yücel Yücel
Phone: + 90 532 653 71 00, E-mail: yasemin.yucel@altinbas.edu.tr
ÖZ
Son yıllarda nörodejeneratif hastalıkların tedavisine odaklanan araştırmalarda önemli bir artış yaşanmıştır. Bu çalışmada amacımız, Salvia sclarea L.’nin etanolik ve metanolik ekstrelerinin bazı biyolojik aktivitelerini belirlemektir. Ekstreler elde edildikten sonra, öncelikle DPPH radikal süpürücü aktiviteleri test edilmiş ve sonra ekstrelerin toplam fenolik içerikleri (TPC) tespit edilmiştir. Daha sonra ekstreler hem asetilkolinesteraz (AChE) hem de monoamin oksidaz-A (MAO-A) üzerindeki etkileri açısından değerlendirilmiştir. Bu iki enzim nörodejeneratif rahatsızlıkların tedavisinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Metanolik ekstrenin DPPH aktivitesi etanolik ekstreninkinden daha yüksek bulunmuştur; TPC ise etanolik ekstre için daha yüksek olarak tespit edilmiştir. AChE için etanolik ekstre ve metanolik ekstre için IC50 değerleri sırasıyla; 0,27±0,005 mg/mL ve 1,19±0,037 mg/mL; MAO-A için ise etanolik ekstre ve metanolik ekstre için IC50 değerleri sırasıyla; 6,53±0,72 mg/mL ve 3,03±0,05 mg/mL olarak hesaplanmıştır. Yapılan çalışama sonucunda Salvia sclarea’nın antioksidan özelliği belirlenmiş; bu özelliğin total fenolik içerik ile uyumlu olarak değiştiği görülmüş; ekstrelerin her iki enzim üzerine de inhibitör etkileri olduğu gösterilmiş ve bu elde edilen verilerin ilerideki ilaç geliştirme çalışmaları için ümit verici oldukları tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Salvia sclarea L., DPPH, total fenolik içerik, asetilkolinesteraz, monoamin oksidaz-A, nörodejeneratif bozukluklar.
Moringa oleifera Yaprağı Ekstresinin Staphylococcus aureus’a Karşı Antibiyofilm Etkisi, Sitotoksisitesi, Biyokimyasal Yönleri, Anti-inflamatuar Potansiyeli ve Antimikrobiyal İlaçların Aktivitesi Üzerinde Etkileşimi
Lorena Kimberly Silva ALCÂNTARA*, Luiz Felipe CARREIRO MACHADO**, Isabela Penna CERAVOLO***, Renan Martins DOS SANTOS****, Marcus Vinícius DIAS-SOUZA*****°
* Orcid ID: 0000-0001-6218-1503, Pitágoras College, Ipatinga, MG, Brazil.
** Orcid ID: 0000-0002-7474-7452, Pitágoras College, Ipatinga, MG, Brazil.
*** Orcid ID: 0000-0002-1374-2703, René Rachou Institute, FIOCRUZ MINAS, Belo Horizonte, MG, Brazil.
**** Orcid ID: 0000-0002-6689-1972, Central Pharmaceutical Group, Ipatinga, MG, Brazil and Integrated Pharmacology and Drug Interactions Research Group (GPqFAR), Brazil.
***** Orcid ID: 0000-0001-5723-5095 Pitágoras College, Ipatinga, MG, Brazil, and Integrated Pharmacology and Drug Interactions Research Group (GPqFAR), Brazil.
° Corresponding Author; Marcus Vinícius Dias-Souza
Phone: +5531987063642, E-mail: souzamvd@gmail.com
ÖZ
Biyofilm oluşumu gibi antimikrobiyal ilaçlara karşı bakteriyel direnç nedeniyle infeksiyon hastalıklarının tedavisinde teknik zorluklar artış göstermektedir. Burada, geleneksel olarak kardiyovasküler ve endokrin hastalıklar gibi bozuklukları tedavi etmek için kullanılan Moringa oleifera yapraklarının sulu etanol ekstresinin Staphylococcus aureus’un klinik izolatları üzerindeki antimikrobiyal potansiyeline dair kanıtlar sunuyoruz. Bitki ekstresi, klasik teknikler ve ultra performanslı sıvı kromatografisi (UPLC) kullanılarak kimyasal olarak karakterize edilmiştir. Minimum inhibitör konsantrasyon testleri, minimum bakterisidal konsantrasyon ve minimum biyofilm eradikasyon konsantrasyon testleri gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, anti-inflamatuar potansiyeli test ettik ve ekstrenin bufalo yeşil maymunu (BGM) hücreleri üzerindeki toksisitesini değerlendirdik. Ekstreyi klinik olarak ilgili antimikrobiyal ilaçlarla kombine etmenin etkilerini (yani sinerjistik veya antagonistik etkileşimler) de araştırdık. Ekstre, planktonik hücreler ve biyofilmler için sırasıyla 8 g/mL ve 16 g/mL’de aktif bulundu. Anti-inflamatuar potansiyeli doğrulandı ve sitotoksik değildi. Ekstrenin antimikrobiyal ilaçlar üzerinde önemli bir etkileşimi gözlenmedi. Ekstrede flavonoidler, tanenler, proteinler, karbonhidratlar ve C vitamini tespit edildi. Verilerimiz, in vivo antimikrobiyal testler yapmak için ekstraktın izole edilmiş molekülleri ile daha ileri çalışmalar için kapılar açmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Moringa oleifera, Staphylococcus aureus, antimikrobiyal, biyofilmler.
Beligo Tohumlarının (Benincasa hispida (Thunb.) Cogn.) L-NAME ile İndüklenen Hiperlipidemik Sıçanlarda Antihiperlipidemik Olarak Potansiyeli
Nur ALIM*°, Haerani RASYID**, Agussalim BUKHARI***, Natsir DJIDE****, Sartini*****, Rusman HASANUDDIN******
* ORCID: 0000-0002-3575-9573, Makassar Islamic University, Department of Pharmacy, Mathematic and Natural Science Faculty, Makassar, Indonesia
**ORCID: 0000-0001-7404-2973, Hasanuddin University, Doctoral Program, Medicine Faculty, Makassar, Indonesia
*** ORCID: 0000-0002-6340-8615, Hasanuddin University, Doctoral Program, Medicine Faculty, Makassar, Indonesia
**** ORCID: 0000-0001-9224-5782, Hasanuddin University, Department of Pharmacy, Pharmacy Faculty, Makassar, Indonesia
***** ORCID: 0000-0001-8155-4467, Hasanuddin University, Department of Pharmacy, Pharmacy Faculty, Makassar, Indonesia
****** ORCID: 0000-0003-1473-8754, Makassar Islamic University, Department of Pharmacy, Mathematic and Science Faculty, Makassar, Indonesia
° Corresponding Author;Nur Alim
Tel. +62 0411 588167, 590023, e.mail: nuralim1983@yahoo.com
ÖZ
Beligo veya Bligo, Endonezce’de kolesterol ve hipertansiyon tedavisinde ampirik olarak kullanılan Benincasa hispida (Thunb.) Cogn.’un adıdır. Bitkinin kullanılan kısmı tohumlarıdır. Bu çalışma, L-NAME ile indüklenen hiperlipidemik sıçanlarda beligo tohumlarının
antihiperlipidemik aktivitesini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmanın yönteminde, erkek Wistar albino sıçanlarının (n = 25) başlangıç total kolesterol (TK), yüksek dansiteli lipoprotein (YDL), trigliserit (TG), çok düşük dansiteli lipoprotein (ÇDDL) ve düşük
dansiteli lipoprotein (DDL) seviyeleri bir insan analizörü (Thermo Scientific Indico®) kullanılarak ölçülmüştür. Tüm sıçanlar, dört hafta boyunca L-NAME 40 mg/kg BW ile uyarılmış ve ardından TK, YDL, TG, ÇDDL ve DDL seviyeleri tekrar ölçülmüştür. L-NAME
uygulaması kesildikten sonra tedaviye devam edilmiş ve negatif kontrol olarak sodyum karboksimetilselüloz CMC %1 verilen I. grup; her bir dozu 100 mg/kg vücut ağırlığı (VA), 200 mg/kg VA, 300 mg/kg VA olan beligo tohumları etanol ekstresi (BSEE) verilen
gruplar II, III ve IV. grup; Simvastatin 10 mg/kg VA verilen pozitif kontrol grubu V. grup olmak üzere tüm sıçanlar beş gruba ayrılmıştır. Sonuçlar, beligo tohumları etanol ekstraktının (BSEE), 100 mg/kg VA, 200 mg/kg VA ve 300 mg/kg VA dozlarının antihiperlipidemik aktiviteye sahip olduğunu, TK, YDL, TG, ÇDDL, DDL düzeylerini önemli ölçüde azaltabileceğini (p<0.05) ve YDL düzeylerini önemli ölçüde artırabileceğini (p<0.05) göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Benincasa hispida (Thunb.) Cogn., Hiperlipidemik, L-NAME, Lipit profili
Vajinal İlaç Taşıyıcı Sistem Olarak Polivinil Alkol Nanoliflerinin Mekanik ve Mukoadezif Özelliklerinin Değerlendirilmesi
Sinem SAAR*, Fatmanur TUĞCU-DEMİRÖZ **°
* ORCID: 0000-0001-6892-5497, Gazi University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, 06330- Etiler, Ankara, TURKEY
** ORCID: 0000-0002-9468-3329, Gazi University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, 06330- Etiler, Ankara, TURKEY
° Corresponding Author; Fatmanur TUĞCU-DEMİRÖZ
Phone: +903122023043; Fax: +903122127958; e-mail: fatmanur@gazi.edu.tr
ÖZ
Elektroçekim, nanoliflerin üretilmesi için çok yönlü ve ucuz bir tekniktir. Nanolifler, yüksek yüzey alanı/hacim oranı, yüksek kapsülleme etkinliği ve mukoadezif özellikleri nedeniyle vajinal uygulamalarda klasik dozaj formlarına iyi bir alternatif olabilir. Polivinil alkol (PVA), endüstriyel, ticari ve tıbbi uygulamalarda kullanılan, biyouyumlu, kolay parçalanabilen ve mukoadezif özelliklere sahip esnek bir polimerdir. Bu çalışmanın kapsamı vajinal kullanım için farklı PVA tipleri ile üretilen elektropsun nanoliflerini karakterize etmektir. PVA nanolifleri, elektroeğirme yöntemi kullanılarak üretildi. Nanolif formülasyonları, PVA’nın dimetilformamid (DMF):saf su (1:1) solvent sisteminde çözülmesiyle hazırlandı. Nanolifler, %5, %7,5 ve %10 konsantrasyonlarında üç farklı tipte PVA ile üretilmiştir. Elektroçekim işlemi için polimer karışımlarının yüzey gerilimi, viskozite ve iletkenlik özellikleri ölçülmüş ve bu parametreler nanolif üretimi için uygun bulunmuştur. Artan polimer konsantrasyonu ile viskozite artarken, solvent sistemi aynı olduğu için yüzey gerilimi değerlerinin birbirine yakın olduğu görülmüştür. Nanoliflerin mekanik ve mukoadezif özellikleri incelenmiş ve karşılaştırılmıştır. Nanolif formülasyonlarının mukoadezif ve mekanik özellikleri moleküler ağırlık ve elektroeğirme işlemine bağlı olarak farklılık göstermiştir. Polyviol 13/140 ile üretilen nanolif formülasyonları, mekanik ve mukoadezif özellikleri açısından vajinal uygulamalar için uygun bulunmuştur. PVA nanolifleri, vajinal uygulamalarda ilaç taşıyıcı sistem olarak iyi bir alternatif
olabilir.
Anahtar Kelimeler: Nanolif, Polivinil alkol, Vajinal uygulama, Electroçekim.
Yogyakarta, Bantul Bölgesinde Eklem Ağrısı Tedavisi Olarak Geleneksel Şifacıların Etnomedikal Bir Çalışması
Retno WIDYOWATI*°, Neny PURWITASARI**, Wiwied EKASARI***, Mangestuti AGIL****, Ram Kumar SAHU*****, Zalza Billa AROSA******, Irawati SHOLIKHAH*******
* ORCID: 0000-0002-6166-1289, Airlangga University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Sciences, 60115, Surabaya, Indonesia
** ORCID: 0000-0003-0817-7065, Airlangga University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Sciences, 60115, Surabaya, Indonesia
*** ORCID: 0000-0003-3163-5829, Airlangga University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Sciences, 60115, Surabaya, Indonesia
**** ORCID: 0000-0002-2300-9214, Airlangga University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Sciences, 60115, Surabaya, Indonesia
***** ORCID: 0000-0001-5671-6591, Assam University, Department of Pharmaceutical Sciences, 788011, Assam, India
****** ORCID: : 0000-0002-8274-0322, Airlangga University, Faculty of Pharmacy, Undergraduate Progam, 60115, Surabaya, Indonesia
******* ORCID: 0000-0002-0124-8302, Airlangga University, Faculty of Sains and Technology, Department of Chemistry, 60115, Surabaya, Indonesia
° Corresponding Author: Retno WIDYOWATI
Tel. +6281615886978, e.mail: rr-retno-w@ff.unair.ac.id
ÖZ
Eklem ağrısı, kas-iskelet sistemi bozukluklarının bir işaretidir. Eklem ağrılarında genellikle hareket kısıtlılığına neden olan rahatsızlık, şişlik, iltihaplanma ve sertlik vardır. Bantul, Yogyakarta’da eklem hastalığı prevalansının en düşük olduğu bölgedir. Eklem hastalığının düşük prevalansı, hastalığı tedavi etmek için geleneksel bitkileri kullanan toplumun kültürü ile ilgili olabilir. Bu çalışmanın amacı, eklem ağrısı şikayetlerini tedavi etmek için geleneksel bitkisel ilaç yapımında kullanılan bitki türlerini, kullanılan bitkilerin nasıl işlendiğini ve eklem ağrılarını tedavi etmek için şifalı bitkilerin nasıl kullanıldığını belirlemektir. Kullanılan yerel bitkiler hakkında geleneksel bilgiler saha araştırmaları ile toplanmıştır. Yogyakarta, Bantul Mahallesi’ndeki 3 mezradan kartopu örnekleme tekniği ile 48 şifacı bulunmuştur. Eklem ağrısı tedavisi için uygulanan 47 adet geleneksel bitkisel ilaç kaydedilmiştir. Geleneksel bitkisel ilaçlar arasında tespit edilenler 18 familyaya ait 33 bitki kullanılmaktadır ve en çok kullanılan familya Zingiberaceae’dir. Ham materyallerin yıkanarak, kaynatılarak, dövülerek, öğütülerek, toz haline getirilerek ve sıkılarak işlendiği ve dahilen ve haricen (kompres) kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu çalışma, Bantul Mahallesi’ndeki insanların çoğunun hastalıkları tedavi etmek için hala şifalı bitkilere bağımlı olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, sadece birkaç geleneksel şifacı kalmıştır. Genç nesil bu geleneği sürdürmekle ilgilenmediği için geleneksel bilginin yakında kaybolma tehlikesi söz konusudur.
Anahtar Kelimeler: Geleneksel bitkiler, eklem ağrısı, Kiringan, Mangunan, Kunden
Erkek Farelerde Trokserutinin İntraperitoneal Uygulamasının Morfin Yoksunluk Sendromu Belirtileri Üzerine Etkisi
Nasrin Hosseinzad MANIE*, Ramin Ghasemi SHAYAN**o
* ORCID: 0000-0001-6895-4271, Faculty of Pharmacy, Tabriz University of Medical Sciences, Tabriz, Iran,
** ORCID: 0000-0002-7850-0756, Radiology Department, Paramedical Faculty, Tabriz University of Medical Sciences, Tabriz, Iran,
° Corresponding Author;Ramin Ghasemi Shayan
raminghasemi1377@gmail.com, +989145755109
ÖZ
Kronik morfin kullanımı artmış oksidatif stres ve inflamatuar faktörler ile ilişkilidir. Trokserutin doğal bir biyoflavonoiddir ve morfin yoksunluk sendromunu hafifletebilecek antioksidan etkilere sahiptir. Amaç, trokserutinin farelerde morfin bağımlılığı üzerindeki etkilerini incelemektir. Trokserutin, normal salin solüsyonu ile üç doz (50, 100 ve 200 mg/kg) halinde hazırlanmıştır. Deney, 7’şer fareden oluşan beş grupta gerçekleştirildi. Bir grup sekiz gün artan dozlarda (10, 20, 30, 40, 50 ve 60 mg/kg) subkütan morfin ve intraperitoneal normal salin (10 ml/kg) aldı. Bir grup sadece normal salin aldı. Diğer üç grup morfin ile birlikte normal salin içinde çözülmüş üç farklı doz trokserutin aldı. Dokuzuncu gün nalokson enjeksiyonu sonrası yoksunluk belirtileri kaydedildi ve kan örnekleri incelendi. Sonuç olarak, toplam yoksunluk skoru 50 mg/kg’da p<0,001*** ve 100 mg/kg Trokserutin-morfin grubunda p<0,01** hesaplandı, morfinsalin grubuna göre anlamlı derecede düşük bulundu. Antioksidan
testleri, her üç trokserutin dozunda da Toplam Antioksidan Kapasitesi (TAC) seviyesinde önemli bir artış (p<0.001***) ve serum Malondialdehit (MDA) seviyesinde bir düşüş (p<0.001***) gösterdi. Hareket testinde trokserutin kullanıldıktan sonra farelerde belirgin bir motilite disfonksiyonu veya felç gözlenmedi. (Hepsi P>0.05).
Kısaca, trokserutin, morfin yoksunluk sendromu belirtilerini azalttı. Antioksidan testlerinin sonuçları, trokserutinin muhtemelen antioksidan özelliklerinden dolayı fare serumundaki TAC seviyesini artırdığını ve MDA seviyesini düşürdüğünü ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: Morfin, trokserutin, yoksunluk sendromu, bağımlılık, MDA, TAC
Monoklonal Antikorlar ve Immuno-PET Görüntülenmesi: Genel Bakış
Elif Tugce SARCAN*, Asuman Yekta ÖZER**º
* ORCID: 0000-0002-7323-6044, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, 06100-Ankara, Turkey.
** ORCID: 0000-0001-6707-247X, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, 06100-Ankara, Turkey.
° Corresponding Author; Asuman Yekta Ozer
E-mail: ayozer@hacettepe.edu.tr, Phone: 0312 310 2152
ÖZ
Radyofarmasötikler, radyonüklidik ve farmasötik kısımlardan oluşan görüntüleme ve/veya tedavi amaçlı kullanılan radyoaktif ilaçlardır. Görüntüleme amaçlı pozitron emisyon tomografisi (PET) ve tek foton emisyon tomografisi (SPECT) yöntemleri kullanılırken, son zamanlarda immuno-PET görüntüleme yöntemi de popülerlik kazanmıştır. PET radyonüklidleri ve biyomoleküllerin, özellikle monoklonal antikor (mAb), protein, peptit kombinasyonları olan immuno-PET görüntüleme ajanları ve yöntemi özellikle farklı kanser türlerinin görüntülenmesinde sıklıkla kullanılmaktadır. İmmuno-PET görüntülenmesinde sıklıkla uzun yarılanma ömrüne sahip radyonüklidlerden yararlanılmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise uzun biyolojik yarılanma ömrüne sahip mAb’ların immuno-PET görüntülenmesinde sıklıkla tercih edilmeleridir. Günümüzde uzun yarılanma ömrüne sahip Zirkonyum-89 (Zr-89), Iyot-124 (I-124) ve nispeten uzun yarılanma ömrüne sahip Bakır-64 (Cu-64) ile İtriyum-86 (Y-86) radyonüklitleri tercih edilmektedir. Bu çalışmada, kullanımı ve popüleritesi giderek artan mAb’ların immuno-PET görüntülenmesinde kullanımları ve uzun yarılanma ömrüne sahip klinik ve preklinik çalışmaları süren Zr-89, Cu-64, I-124 ve Y-86 ile işaretli mAb’ların çalışmaları derlenmiştir, özellikle mAb’ların, işaretlenmesinde sıklıkla kullanılan bu 4 radyonüklidin karşılaştırılmasına yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İmmuno-PET, zirkonyum-89, bakır-64, itriyum-86, iyot-124, monoklonal antikor, görüntüleme
Sağlıklı Yaşlanma Sıçan Modelinde Beyin ve Serum Örneklerinde Yaşa Bağlı Değişikliklerin Araştırılması
Eda ÖZTURAN ÖZER*º
* ORCID: 0000-0001-6543-4043, Department of Biochemistry, Faculty of Medicine, Başkent University, 06530 Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Eda Özturan Özer
eozer@baskent.edu.tr, Tel: 0.312.246 66 66/1561 Fax: 0.312.246 66 89
ÖZ
Çalışmada 24 adet Wistar albino cinsi sıçan, serum ve beyin örneklerinde yaş-ilişkili değişiklikleri değerlendirmek için kullanılmıştır. Sıçanlar her grupta sekiz adet olacak şekilde GRP I (2 aylık), GRP II (9 aylık)ve GRP (III) (15 aylık) olarak ayrılmıştır. Beyin dokularında ise malondialdehit (MDA), indirgenmiş glutatyon (GSH) derişimleri, asetilkolinesteraz (AChE) ve paraoksonaz (PON) aktiviteleri ile serbest ve fibriler amiloid-β-1-42 peptid düzeyleri belirlenmiştir. Dokularda ayrıca kongo kırmızı boyaması ile fibrilasyon görüntülenmiştir. Serum trigliserit, kolesterol ve asit ile PON enzim aktiviteleri analiz edilmiştir. Serum örneklerinde GRP III sonuçlarında azalan ürik asit derişimleri (p<0.01) ile değişen lipid içerikleri (p<0.05) yaşa bağlı gelişen sistemik bir oksidatif stres varlığını işaret etmiştir.Beyin dokularında MDA ve GSH derişimlerinde gruplar arası anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Serbest ve fibrile amiloid-β-1-42 seviyeleri ise GRP III beyin dokularında diğer gruplara önemli derecede artış göstermiştir (p<0.05). Doku AChE aktiviteleri yaş ile azalırken PON aktiveleri değişmemiştir. Sonuçlarımız yaşlanma ile birlikte sistemik oksidatif
stres gelişimini kanıtlamıştır. Beyin dokularında lipid peroksidasyonu bağlamında gruplar arası bir bir değişiklik gözlenmemiş ancak azalan AChE aktiviteleri,değişmeyen PON düzeyleri ile birlikte artan amiloid-β-1-42 derişimleri beyin dokusunda yaşlanmaya bağlı nörodejenerasyonunun erken bir yanıtı olarak değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yaşlanma, oksidatif stres, asetilkolinesteraz, paraoksonaz, amiloid-β-peptit
Dimetoat Toksisitesinin Sıçan Beyninde Araştırılması ve Laurocerasus officinalis Roem. Meyve Ekstresinin Oksidatif Stres, DNA Hasarı ve Apoptoza Karşı Koruyucu Etkisi
Burcu ÜNLÜ ENDİRLİK*, Elçin BAKIR**, Arzu Hanim YAY***, Fazile Cantürk TAN****, Ayşe BALDEMİR KILIÇ*****, Ayşe EKEN******°
* ORCID: 0000-0001-5960-1036, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Erciyes University, Kayseri, Turkey
** ORCID: 0000-0001-5333-8273, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Erciyes University, Kayseri, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-0541-8372, Department of Histology and Embryology, Faculty of Medicine, Erciyes University, Kayseri, Turkey
**** ORCID: 0000-0002-0747-2209, Department of Biophysics, Faculty of Medicine, Erciyes University, Kayseri, Turkey
***** ORCID: 0000-0003-2473-4837, Department of Pharmaceutical Botany, Gülhane Faculty of Pharmacy, University of Health Sciences, Ankara, Turkey
****** ORCID: 0000-0003-4830-5770, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Erciyes University, Kayseri, Turkey
° Corresponding Author; Ayşe Eken
Phone: 035220766-28325, E-mail: aeken@erciyes.edu.tr
ÖZ
Dimetoat dünyada tarımda yaygın olarak kullanılan organofosfatlı bir insektisittir. Bir çok çalışmada dimetoatın negatif sağlık etkileriyle ilişkili olduğu belirtilmiştir. Beyin, dimetoat maruziyeti için başlıca hedef organlarından birisidir. Bu çalışmadaki amacımız dimetoatın (7 mg/kg vücut ağırlığı) sub-kronik (60 günlük) toksisitesini, sıçan beyin dokuları üzerindeki oksidatif stres, DNA hasarı ve apoptoz indükleyici etkilerini ve histopatolojik değişiklikleri araştırarak değerlendirmektir. Ayrıca Laurocerasus officinalis Roem. (taflan) meyve ekstresinin koruyucu etkilerinin incelenmesi hedeflenmektedir. Oksidatif stres değerlendirmesi için malondialdehit düzeyleri (MDA) ile birlikte süperoksit dismutaz (Cu-Zn SOD), glutatyon peroksidaz (GPx) ve katalaz (CAT) antioksidan enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Deney sonuçları dimetoat muamelesinin MDA’yı arttırdığını ve Cu-Zn SOD, GPx ve CAT enzim aktivitelerini azalttığını göstererek, sıçan beyin dokularında etkin bir oksidatif stres indükleyici olabileceğini ortaya koymaktadır. Ayrıca comet ve TUNEL deney sonuçları da dimetoatın DNA hasarı ve apoptozu arttırdığını göstermiştir. Taflan ekstresi verilmesi, dimetoat tarafından indüklenen oksidatif stres, DNA hasarı ve apoptoza karşı koruyucu etki sağlamıştır. Bu çalışmada elde edilen bulgular, beynin oksidatif strese duyarlılığı ve dimetoatın yaygın kullanımı göz önüne alındığında, L. officinalis ekstresinin dimetoat toksisitesine karşı beyinde faydalı etkilerini göstermesi açısından önem taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Dimetoat, nörotoksisite, Laurocerasus officinalis Roem., in vivo, DNA hasarı, oksidatif stres
Organik Tarım ile Yetiştirilen Salvia officinalis ve Salvia triloba’nın Fitokimyasal İçeriklerinin ve Biyolojik Aktivitelerinin Değerlendirilmesi
Burçin ÖZÜPEK*, Sultan PEKACAR**, Didem DELİORMAN ORHAN***°
* ORCID:0000-0003-2159-9860, Gazi Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Ana Bilim Dalı, 06510, Ankara, Türkiye,
** ORCID:0000-0002-7782-9832 , Gazi Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Ana Bilim Dalı, 06510, Ankara, Türkiye
*** ORCID:0000-0003-3916-4048, Gazi Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Ana Bilim Dalı, 06510, Ankara, Türkiye
° Corresponding Author; Didem Deliorman Orhan
Tel. +90 3122023173, Fax: +90 3122023173, e.mail: didem@gazi.edu.tr, didemdeliorman@gmail.com
ÖZ
Tıbbi adaçayı olarak bilinen Salvia officinalis L. ve Anadolu adaçayı olarak bilinen Salvia triloba L., Lamiaceae familyasına ait olup, genellikle Akdeniz bölgesinde yetişen türlerdir. Bu çalışmada organik tarım yöntemleri ile yetiştirilmiş S. officinalis ve S. triloba’dan infüzyon tekniği ile hazırlanan ekstrelerinin in vitro antidiyabetik, antiobezite ve antioksidan potansiyellerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bunların yanı sıra ekstrelerin pankreatik kolesterol esteraz enzimi üzerindeki etkileri de incelenmiştir. Ekstrelerin fitokimyasal içeriklerini analiz etmek için Ters Faz-Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi (YPSK) tekniği kullanılmıştır. α-Glukozidaz enzimi üzerinde 2 mg/mL konsantrasyonda S. officinalis %64.69 ± 0.23, S. triloba ise %47.78 ± 2.11 inhibisyona neden olmuştur. α-Amilaz ve pankreatik lipaz enzimi üzerinde sadece S.triloba inhibitör etki oluşturmuştur. Pankreatik kolesterol esteraz enzimi üzerinde ise S.triloba ekstresinin test edilen tüm konsantrasyonlardaki inhibisyon değerlerinin S. officinalis ekstresinden daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. S. officinalis ekstresinin en yüksek indirgeme gücü potansiyeline sahip olduğu gözlemlendi. Her iki ekstrenin 2 mg/mL konsantrasyonda metal bağlama kapasitesi %100 olarak hesaplanmıştır. Ekstrelerin ABTS radikal süpürücü aktivitesinin ise doz bağımlı olarak arttığı sonucuna varılmıştır.Ters Faz-YPSK tekniği ile S. officinalis ekstresinde rosmarinik asit ve hesperidin miktarları S. triloba ekstresine göre daha yüksek bulunmuştur. S. triloba’da hesperidinin varlığı ilk kez bu çalışmada tespit edilmiştir. Tüm bu bulgular göz önüne alındığında, organik tarım yöntemiyle yetiştirilen bu iki türün güçlü α-glukozidaz enzim inhibitör ve antioksidan etkilere sahip olmasından dolayı üzerlerinde aktivite yönlendirmeli izolasyon ve in vivo aktivite çalışmalarının yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Antioksidan, enzim inhibisyonu, fitokimya, ters faz-YPSK, Salvia officinalis, Salvia triloba
Ketoprofen’in Transdermal Uygulanması İçin Nanoyapılı Lipid Taşıyıcıların Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesi
Thulasi SATHYANARAYANANA*, Preethi SUDHEER**°, Elsa JACOB***, Merlin Mary SABU****
* ORCID:0000-0002-5126-5813, Department of Pharmaceutics, Krupanidhi College of Pharmacy, Chikka Bellandur, Carmelaram post, Varthur Hobli, Bangalore- 560035, India
** ORCID:0000-0002-7041-8993, Department of Pharmaceutics, Krupanidhi College of Pharmacy, Chikka Bellandur, Carmelaram post, Varthur Hobli, Bangalore- 560035, India
*** ORCID:0000-0003 -4890-6867, Department of Pharmacy practice, Krupanidhi College of Pharmacy, Chikka Bellandur, Carmelaram post, Varthur Hobli, Bangalore- 560035, India
**** ORCID:0000-0002-4052-4533, Department of Pharmacy practice, Krupanidhi College of Pharmacy, Chikka Bellandur, Carmelaram post, Varthur Hobli, Bangalore- 560035, India
° Corresponding Author; Dr. Preethi Sudheer
Email: preetisudheer@gmail.com, Phone: 919449822912
ÖZ
Ketoprofen, oral yoldan uygulandığında önemli gastrointestinal yan etkiler gösteren ve düşük deri permeasyon profiline sahip, nonsteroidal antiinflamatuar bir ilaçtır. Mevcut çalışmanın amacı, ketoprofenin transdermal iletimi için taşıyıcı sistem olarak nanoyapılı lipid taşıyıcıları (NLT) kullanmaktır. NLT’ler, balmumu, karnauba mumu, gliserl monostearat (katı lipidler), keten tohumu yağı (sıvı lipid) ve poloksamer188 (yüzey aktif madde) kullanılarak sıcak homojenizasyon tekniği ile hazırlanmıştır ve JMP aracılığıyla özel tasarım kullanılarak optimize edilmiştir. İlaç tutma etkinliği, parçacık boyutu ve ilaç salım profili yanıtları değerlendirilmiştir. Deney tasarımı, varyans analizi yardımıyla model uygunluğu için değerlendirilmiştir. Partikül boyutu, zeta potansiyeli, taramalı elektron mikroskobu (SEM), diferansiyel taramalı kalorimetre, Fourier dönüşümlü kızılötesi (FTIR) için optimum formülasyonlar karakterize edilmiş ve ayrıca ilaç içeriği, tuzak etkinliği, in vitro ilaç salınımı, ex-vivo ilaç salım profili incelenmiştir. Formülasyonlar arasında ilaç yükleme etkinliği 34±0.03-95.06±0.01% aralığındadır. 24 saatlik bir çalışma boyunca formülasyonlardan ilaç salınımının
%80±0.09 ila %95±0.06 olduğu bulunmuştur. Maksimum arzu edilirlik 0.91 olarak bulunmuştur. Optimum formülasyon, 425.8 nm’lik bir ortalama parçacık boyutu ve -45mV’lik bir zeta potansiyeli göstermiştir. SEM sonuçları, düzgün olmayan yüzeylere sahip hafif aglomere partiküller ortaya çıkarmıştır. NLC ile optimize edilmiş yama formülasyonunun ex-vivo deri geçirgenliği, saf ilaç yama formülasyonuna kıyasla daha yüksek bir akış ve geçirgenlik katsayısı göstermiştir ve ticari jel (%2,5 a/a) FTIR spektrumları, kimyasal ve fiziksel uyumluluğu desteklemektedir. Ketoprofenin NLC’ler yoluyla transdermal olarak verilmesi, deri geçirgenliğini iyileştirmek için umut verici bir yaklaşım olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ketoprofen, permeasyon, NLT, Deri, yağlar, optimizasyon, ex-vivo, akım
Kafein, meme kanseri hücrelerinde katlanmamış protein tepkisini ve otofajiyi indükleyerek dosetakselin kemoterapötik etkisini artırabilir
Yalcin ERZURUMLU*°, Deniz CATAKLI**, Hatice Kubra DOGAN***, Esra AYDOGDU****
* ORCID: 0000-0001-6835-4436, Suleyman Demirel University, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Isparta, Turkey
** ORCID: 0000-0001-7327-5396, Suleyman Demirel University, Department of Pharmacology, Faculty of Medicine, Isparta, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-6061-1300, Suleyman Demirel University, Department of Bioengineering, Institute of Science, Isparta, Turkey
**** ORCID: 0000-0003-0666-2067, Suleyman Demirel University, Department of Pharmaceutical Research and Development, Institute of Health Sciences, Isparta, Turkey
° Corresponding Author; Yalcin ERZURUMLU
Tel. +90 0246 311 0345 / +90 544 88 78 439, e.mail:yalcin.erzurumlu@gmail.com, yalcinerzurumlu@sdu.edu.tr
ÖZ
Meme kanseri, kadınlar arasında en sık teşhis edilen kanser türüdür. Kemoterapötik ajanlar meme kanseri tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak kazanılmış ilaç direnci etkinliklerini sınırlamaktadır. Bu nedenle, daha az yan etkiye sahip ve daha etkili tedavi yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Kahve çekirdeklerinde doğal olarak bulunan ksantinlerden biri olan kafein, dünya çapında en yaygın kullanılan psikoaktif maddedir. Çok sayıda çalışma, kalp hastalığı ve bazı kanser risklerinde azalma da dahil olmak üzere kahve tüketiminin sağlığa faydalarına dikkat çekmiştir. Dosetaksel, taksan ailesinden ikinci nesil bir antineoplastik ajandır ve meme kanseri gibi çok sayıda kanserin tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada kafein ve dosetaksel kombinasyonunun MCF-7 meme kanseri hücreleri üzerindeki etkisini değerlendirdik. Kafeinin dosetaksel ile kombinasyonunun etkisini test etmek için otofaji, ubikitin-proteazom sistemi (UPS), katlanmamış protein yanıtı sinyali (UPR) ve apoptozisle ilgili protein seviyelerini immünoblotlama ile inceledik. Hücre canlılığı WST-1 yöntemi ile ölçüldü. Hücrelerdeki morfolojik değişiklikler mikroskopi ile değerlendirildi. Kafeinin dikkat çekici bir şekilde UPR sinyalini uyardığını, otofajik akışı hızlandırdığını ve UPS’ye bağlı protein dönüşümünü uyardığını belirledik. Kafein ve dosetakselin birlikte uygulanması, dosetakselin sitotoksik etkisini UPS aracılı protein işlenmesini hızlandırarak, UPR ve otofajiyi uyararak ve apoptotik protein seviyelerini doz bağımlı bir şekilde arttırarak MCF-7 hücrelerinin canlılığını güçlü bir şekilde azalttı. Sonuçlarımız, dosetaksel ile kafein takviyesinin meme kanserinde dosetakselin kemoterapötik etkinliğini genişletebileceğini düşündürmektedir.
Anahtar Kelimeler: Otofaji, Apoptozis, Meme Kanseri, Kafein, Katlanmamış Protein Yanıtı, Dosetaksel
Kitosan Bazlı Jel Formülasyonlarında Mikonazol Nitrat ve Klorheksidin Diglukonatın Eşzamanlı Tayini için Bir HPLC Yönteminin Geliştirilmesi ve Validasyonu
Ece TÜRKMEN*, Selin PARMAKSIZ**, Mustafa ÇELEBİER***, Sevda ŞENEL****°
* ORCID: 0000-0003-0365-2306, Hacettepe University, Department of Pharmaceutical Technology, Ankara, Turkey
** ORCID: 0000-0002-3798-7537, Hacettepe University, Department of Pharmaceutical Technology, Ankara, Turkey
*** ORCID: 0000-0001-7712-5512, Hacettepe University, Department of Pharmaceutical Technology, Ankara, Turkey
**** ORCID: 0000-0002-1467-3471, Hacettepe University, Department of Analytical Chemistry, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Sevda Şenel
Tel. +90 312 310 12 41, Fax: + 90 312 310 09 06, e.mail: ssenel@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Mikonazol nitrat (MN) ve klorheksidin diglukonat (CHX), dermal enfeksiyonların topikal tedavisi için yaygın olarak kullanılan antimikrobiyallerdir. Tedavinin etkinliğini arttırmak için antimikrobiyallerin kombinasyonu araştırılmıştır. Bu ilaçların taşınması için biyoadezif polimer bazlı jel formülasyonları tercih edilmektedir. Kitosan, penetrasyon arttırıcı, antimikrobiyal ve doku iyileştirici özellikleri nedeniyle umut verici bir biyoadezif polimerdir. Jel bazlı formülasyonların çoğu, henüz ilaç içeriğinin test edilmesi sırasında analitik zorluklar göstermektedir. Kitosan bazlı jel formülasyonlarında MN ve CHX’in eş zamanlı tayini için bir YBSK yönteminin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Jellerden ilaçların ekstraksiyonu için farklı çözücü kombinasyonları incelenmiştir. Mobil faz, akış hızı, çalışma süresi, kolon sıcaklığı ve dalga boyu gibi YBSK koşulları incelenmiştir. Yöntem, ICH kılavuzu Q2(R1)’e göre valide edilmiştir. MN ve CHX, mobil faz ile aynı çözücü bileşiminde ekstrakte edilmiştir. Yöntem, metanol:fosfat (75:25 v/v)
tamponundan (trietilamin içeren) oluşan mobil faz kullanılarak izokratik elüsyon ile 40°C’de ACE-C8 kolonunda geliştirilmiştir. Akış hızı 1 mL/dk’dır. İlaçlar 254 nm’de (CHX) ve 230 nm’de (MN) tespit edilmiştir. Her iki ilaç için de 5 ile 80 µg/mL arasında doğrusallık elde edilmiştir. CHX için elde edilen LOD ve LOQ sırasıyla 1.61 ve 4.87 µg/mL, MN için 1.06 ve 3.21 µg/mL’dır. Kitosan bazlı jellerde, yardımcı maddelerle herhangi bir etkileşim olmaksızın %98 - 102 geri kazanım ile CHX ve MN’ nin eşzamanlı tayini için yeni bir valide YBSK yöntemi geliştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: YBSK yöntemi, eşzamanlı analiz, mikonazol nitrat, klorhekzidin diglukonat, kitosan jel, validasyon
Merkezi Kompozit Dizaynı ile Trimetazidin Dihidroklorit Yüklü Hızlı Çözünen Film Geliştirilmesi
Swapnil S. CHOPADE*°, Mangesh A. PAWAR**, Popat S. KUMBHAR***, Arehalli S. MANJAPPA****, John I. DISOUZA*****, Santosh A. PAYGHAN******°, Jagruti L. DESAI*******
* ORCID: 0000-0001-6173-6343 ,Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar (MS, India)
** ORCID: 0000-0002-0108-3149, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar (MS, India)
*** ORCID: 0000-0002-0108-3149, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar (MS, India)
**** ORCID: 0000-0002-8576-6608, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar (MS, India)
***** ORCID: 0000-0002-8576-6608, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar (MS, India)
****** ORCID: 0000-0002-0653-6784, Vasantidevi Patil Institute of Pharmacy, Kodoli (MS, India).
******* ORCID: 0000-0001-7147-5861, Ramanbhai Patel College of Pharmacy, Gujarat (GJ, India)
° Corresponding Author;
1. Dr. Santosh A. Payghan, Email: santos14july@gmail.com
2. Mr. Swapnil S. Chopade, Phone: 02328 223526, Fax: 02328 223501, Email: swapnilchopade.tkcp@gmail.com
ÖZ
Hızlı çözünen dozaj formu, ilk geçiş metabolizmasını elimine ederek ilaç taşıyıcı sistemin terapötik etkinliğini ve biyoyararlanımını geliştirmek amacıyla kullanılan bir yaklaşımdır. Ayrıca, bu yaklaşım etkinin hızlı bir şekilde başlamasıyla sonuçlanabilecek olan mide öncesi bölgeden hızlı ilaç emilimine neden olur. Trimetazidin dihidroklorür (TDC) anti-anjinal bir ilaçtır ve anjina tedavisi için hızlı etki başlangıcı sağlanması bir ön koşuldur. Bu nedenle, mevcut çalışmada hızlı etki başlangıcı sağlamak için TDC’nin hızlı çözünen oral filmlerinin (FDOFs) hazırlanması ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır. FDOF, çözeltinin dökülmesi metodu ile hazırlanmıştır ve merkezi kompozit istatistiksel tasarım (CCD) uygulanarak optimize edilmiştir. HPMC (K4M) (X1) ve PEG 400 (X2) gibi iki bağımsız değişken, üç seviyede değerlendirilen film oluşturma polimerleridir. Katlanma sayısı (Y1), dağılma süresi (Y2) ve % ilaç salımı (Y3) bağımlı değişkenlerdir. Formülasyon hazırlanmış ve optimize edilmiştir. Seri F-4 en kısa dağılma süresini (19 s) ve en yüksek ilaç salımını (%98,55±7,90) göstermiştir. Ayrıca, ex-vivo mukus permeasyonu çalışması, boş ilaç çözeltisine kıyasla daha iyi permeasyon ve tatmin edici fizikokimyasal özellikler ortaya koymuştur. Hazırlanan formülasyonun ilaç taşınmasını ve hasta uyumunu geliştirmek için özgün bir dozaj formu olabileceği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Anti-anjinal, CCD, ex-vivo permeasyon, hızlı çözünen oral film, solvan dökme metodu, trimetazidin dihidroklorür.
Pakistan, Güney Pencap’ta Hemodiyaliz Hastalarının Bakıcılarındaki Kaygı ve Yükün Değerlendirilmesi
Hina RAZA*, Memona NASIR**, Zarmina RASHID***, Rahat SHAMIM****, Bushra ALAM*****, Amjad KHAN***** , Shabnam NAZIR******°
* ORCID: 0000-0002-4733-4089, Bahauddin Zakariya University Faculty of Pharmacy Multan Pakistan
** ORCID: 0000-0003-3069-4990, Bahauddin Zakariya University Faculty of Pharmacy Multan Pakistan
*** ORCID: 0000-0002-6537-6864, The Women University Department of Pharmacy Multan Pakistan
**** ORCID: 0000-0003-3897-9421, University of Punjab Punjab University College of Pharmacy,Lahore Pakistan
***** ORCID: 0000-0002-1274-9233, Kohat University of Science and Technology Department of Pharmacy, Kohat Pakistan
****** ORCID: 0000-0002-4121-4400, Kohat University of Science and Technology Department of Pharmacy, Kohat Pakistan
******* ORCID: 0000-0001-6543-0931, Kohat University of Science and Technology Department of Pharmacy, Kohat Pakistan
° Corresponding Author; Shabnam NAZIR
Email: Shabnammunirmalik@yahoo.com
ÖZ
Bu çalışmada, son dönem böbrek yetmezliğinden (SDBY) muzdarip kronik hemodiyaliz hastalarının ücretsiz bakıcılarının yaşadığı anksiyete ve depresyonu değerlendirmek amaçlanmıştır. Anksiyete, depresyon ve bakım verme yükünü etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi yapıldı. Bu çalışmada, hemodiyaliz alan SDBY’li hastalara bakım veren (en az 6 ay ve 5 yıla kadar) ücretsiz birincil bakıcılarıyla (218 çalışma katılımcısı) Agha Khan Üniversitesi Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (AKÜADÖ) ve periton diyalizi hastalarının bakıcılarının yükü (PDHBY) anketi kullanılarak görüşüldü. AKÜADÖ puanlamasına göre, bakım verenlerin %90.4’ünün önemli düzeyde anksiyete ve depresyon yaşadığı belirlendi. AKUAD ölçeği kullanılarak toplanan demografik faktörlerden, kadın cinsiyetin sayıca daha fazla olduğu (%44), %72.01’inin evli olduğu, ortalama ömrü 38.5 ± 2 (standart hata) yıl olduğu ve aylık gelirinin ortalamanın altında olduğu belirlendi. Bakım verenlerin hastalarla temel ilişkileri hayat arkadaşları (%38) ve ebeveynleri (%18.2) ile olmuştur. En yüksek depresyon düzeyi refakatçi annelerde (%67), 30 yaşından küçük bakım verenlerde (%22) ve yaşlı hasta bakıcılarında (%87) bulunmuştur. Bu çalışmanın sonucu, hastaların yanı sıra ücretsiz bakıcıları desteklemek için politikaların planlanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Anahtar Kelimeler: Bakıcı, anksiyete, depresyon, hemodiyaliz, nesnel yük, öznel yük
İfosfamid Yüklü Kübozomlar: MDA-MB-231 Meme Kanseri Hücrelerine Karşı Sitotoksisiteyi Güçlendirmeye Yönelik Bir Yaklaşım
Popat S. KUMBHAR*° , Vishvajit M. KHADE**, Varsha S. KHADAKE***, Pradnya S. MARALE****, Arehalli S. MANJAPPA*****, Sameer J. NADAF******, Vijay M. KUMBAR*******, Durgacharan A. BHAGWAT********, Ravindra A. MARATHE*********, John I. DISOUZA**********°
* ORCID: 0000-0002-6753-239X, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar, Tal: Panhala, Dist: Kolhapur Maharashtra, India, 416113
** ORCID: 0000-0002-7522-8400, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar, Tal: Panhala, Dist: Kolhapur Maharashtra, India, 416113
*** ORCID: 0000-0003-3623-6595, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar, Tal: Panhala, Dist: Kolhapur Maharashtra, India, 416113
**** ORCID: 0000-0003-2633-5928, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar, Tal: Panhala, Dist: Kolhapur Maharashtra, India, 416113
***** ORCID: 0000-0002-8576-6608, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar, Tal: Panhala, Dist: Kolhapur Maharashtra, India, 416113
****** ORCID: 0000-0002-7132-1886, Sant Gajanan Maharaj College of Pharmacy, Mahagaon, Gadhinglaj, Maharashtra, India
******* ORCID: 0000-0001-6261-1665, Dr. Prabhakar Kore Basic Science Research Centre, KLE Academy of Higher Education & Research, Belagavi, India
******** ORCID: 0000-0002-3993-8851, Bharati Vidyapeeth College of Pharmacy, Kolhapur 416013, Maharashtra, India
********* ORCID: 0000-0002-9807-7932, Tatyasaheb Kore College of Pharmacy, Warananagar, Tal: Panhala, Dist: Kolhapur Maharashtra, India, 416113
********** ORCID: 0000-0002-0180-7266, Bharati Vidyapeeth (Deemed to be University), Yashwantrao Mohite Institute of Management, Karad
° Corresponding Author;
1. Dr. John I. Disouza
Phone: 02328 223526, Fax: 02328 223501
Email: jidisouza@tkcpwarana.ac.in
2. Mr. Popat S. Kumbhar
Phone: 02328 223526, Fax: 02328 223501
Email: pskumbhar@tkcpwarana.ac.in
ÖZ
İfosfamidin (IFS), dünya çapında çok fazla teşhis edilen bir kanser olan meme kanserine karşı etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, hidrofilikliği, daha az stabilitesi ve doza bağlı toksisiteleri nedeniyle IFS’nin klinik etkinliği sınırlıdır. Bu nedenle, mevcut araştırmanın birincil amacı, gelişmiş antikanser etkinliği ve doza bağlı toksisiteleri azaltılmış IFS yüklü kübozomlar geliştirmektir. IFSkübozomları, IFS içeriğine ve zeta potansiyeline dayalı 32 faktörlü bir tasarım kullanılarak optimize edildi. Optimize edilmiş kübozomal dispersiyon ayrıca partikül boyutu, in vitro IFS salımı, hemoliz, sitotoksisite, hücresel alım ve fiziksel stabilite açısından da değerlendirildi. Optimize edilmiş IFS-kübozomal dispersiyonu, maksimum IFS içeriği (%89.75±4.3) ve daha iyi zeta potansiyel değeri (-40.0±1.6 mV) ve nanometre cinsinden boyut sergiledi. Ayrıca , IFS-kübozomlar, IFS salımını (yaklaşık %91) düz- IFS solüsyonuna (2 saat içinde >%99) göre 12 saat geciktirmiştir. IFS-kübozomları, insan RBC’lerine karşı daha düşük hemoliz (%3.7±0.79) gösterdi. Ayrıca, IFS-kübozomların in vitro sitotoksisitesinin, çoklu ilaca dirençli (MDR) meme kanserine (MDA-MB--231 hücreler) karşı düz IFS solüsyonundan (IC50: 1.46±0.21 μM) önemli ölçüde daha yüksek (IC50: 0.64±0.08 μM) olduğu fark edildi. 4’,6-diamidino-2-phenylindole(DAPI) boyaması, IFS-kübozomlarla tedavi edilen hücrelerin başlıca apoptoz yoluyla ölümünü ortaya çıkardı. Kübozomların kanser hücrelerine alımları yüksek
düzeyde gerçekleşti. Ayrıca, IFS-kübozomlarının buzdolabı sıcaklığında oda sıcaklığından daha kararlı olduğu bulundu. Bu nedenlerle IFS-kübozomlar, gelişmiş antikanser etkinliği ve azaltılmış toksisitesi ile meme kanseri tedavisinde yeni bir yol olabilir. Bununla birlikte, bu iddiaları doğrulamak için daha fazla in vivo araştırma istenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, ifosfamid, kübozomlar, hemoliz,
sitotoksisite, hücresel alım.
İki Sefdinir Formülasyonunun Sağlıklı Erkeklerde Açlık Koşulları Altında Bağıl Biyoyararlanım Çalışması
Fırat YERLİKAYA*°, Aslıhan ARSLAN**, Özlem ATİK***, Seda KOZAN****, Ahmet
PARLAK*****, Meltem ÖZEL KARATAŞ******, Onursal SAĞLAM*******, Peri AYTAÇ********
* ORCID: 0000-0003-4648-3258, Elixir İlaç Araştırma ve Geliştirme AŞ, Ankara, Turkey, Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Lokman Hekim University, Ankara, Turkey
** ORCID: 0000-0002-3520-608X, Elixir İlaç Araştırma ve Geliştirme AŞ, Ankara, Turkey
*** ORCID: 0000-0001-7867-6316, İ.E. Ulagay İlaç Sanayii Türk A.Ş. (Istanbul, Turkey)
**** ORCID: 0000-0003-3925-0317, İ.E. Ulagay İlaç Sanayii Türk A.Ş. (Istanbul, Turkey)
***** ORCID: 0000-0002-4921-0004, İ.E. Ulagay İlaç Sanayii Türk A.Ş. (Istanbul, Turkey)
****** ORCID: 0000-0001-9226-2603, İ.E. Ulagay İlaç Sanayii Türk A.Ş. (Istanbul, Turkey)
******* ORCID: 0000-0002-1421-6633, Novagenix Biyoanalitik İlaç Ar-Ge Merkezi San. ve Tic. AŞ, Ankara, Turkey
******** ORCID: 0000-0002-9985-3382, Novagenix Biyoanalitik İlaç Ar-Ge Merkezi San. ve Tic. AŞ, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Fırat YERLİKAYA
Telephone: +90532609463; E-mail: firat.yerlikaya@elixirlabs.com.tr;
ÖZ
600 mg sefdinir içeren yeni bir oral tablet formülasyonu geliştirilmiş ve bu çalışmada bu formülasyonun bağıl biyoyararlanımı halihazırda piyasada bulunan başka bir oral katı dozaj formu olan Sefdinir 300 mg kapsül ile karşılaştırılmıştır. Sağlıklı erkeklerde, açlık koşulları altında açık etiketli, randomize, iki periyotlu, çapraz geçişli bir bağıl biyoyararlanım çalışması İyi Klinik Uygulamaları (İKU) ilkelerine uygun olarak yürütülmüştür. Tek doz uygulanan 600 mg Sefdinir Tablet formülasyonunun farmakokinetik özellikleri, iki doz (tek seferde iki kapsül) olarak uygulanan Sefdinir 300 mg Kapsül ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma çalışması, tek merkezli bir klinik çalışma olarak gerçekleştirilmiştir ve katılımcıların kan örnekleri, dozlamadan önce ve sonra belirtilen zaman noktalarında alınmıştır. Sefdinir formülasyonlarının plazma konsantrasyonları ve farmakokinetik özellikleri, valide edilmiş bir LC-MS/MS analitik yöntemi ile toplanan örnekler kullanılarak değerlendirilmiştir. Çalışmada yeni formülasyonun bağıl biyoyararlanımı gösterilmiş ve her iki ürünün de güvenli olduğu bildirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Biyoyararlanım, sefdinir, sefalosporin, İKU
Phyllanthus muellerianus (Kuntze) Excell (Phyllanthaceae) Yaprak Ekstresinden İzole Edilen Glikozitlerin Hücre-Aracılı Doğuştan Bağışıklığı Yukarı Regüle Etmesi
Martha. N. OFOKANSI*, Ogechukwu N. ISIOGUGU**, Ikechukwu E PETER***,
Matthias O. AGBO****°, Festus B.C. OKOYE*****, Peter A. AKAH******
* ORCID: 0000-0001-7660-6800, Department of Pharmacology and Toxicology, Faculty of Pharmaceutical Sciences, University of Nigeria, Nsukka, 410001, Enugu State Nigeria.
** ORCID: 0000-0003-4285-9860, Department of Pharmacology and Toxicology, Faculty of Pharmaceutical Sciences, University of Nigeria, Nsukka, 410001, Enugu State Nigeria.
*** ORCID: 0000-0003-1223-582X, Department of Pharmacology and Toxicology, Faculty of Pharmaceutical Sciences, University of Nigeria, Nsukka, 410001, Enugu State Nigeria.
**** ORCID: 0000-0001-8210-306X, Natural Products Chemistry Unit, Department of Pharmaceutical and Medicinal Chemistry, Faculty of Pharmaceutical Sciences, University of Nigeria, Nsukka, 410001, Enugu State Nigeria.
***** ORCID: 0000-0001-8414-2329, Department of Pharmaceutical and Medicinal Chemistry, Faculty of Pharmaceutical Sciences, Nnamdi Azikiwe University, PMB 2025 Awka, Anambra State Nigeria.
****** ORCID: 0000-0002-5064-1522, Department of Pharmacology and Toxicology, Faculty of Pharmaceutical Sciences, University of Nigeria, Nsukka, 410001, Enugu State Nigeria.
° Corresponding Author; Matthias Onyebuchi Agbo
Phone: +234 8162661991; e.mail: matthias.agbo@unn.edu.ng
ÖZ
Hücre içi patojenler esas olarak nötrofiller, makrofajlar ve monositler gibi fagositik hücreler tarafından sunulan hücre aracılı bağışıklık tarafından elimine edilir. İki adet tanen glikozit, 1-O-galloil-6- O-luteoil-α-D-glukopiranozit (1) ve 3-O-metilelajik asit 3’-O-α- ramnopiranozit (2) Phyllanthus muellerianus yaprak metanol ekstresinin etil asetat fraksiyonundan (EF) izole edilmiştir. İzole edilen bileşiklerin yapıları, 1H-NMR ve kütle spektroskopisi ile aydınlatılmıştır. İzole edilen bileşiklerin makrofajların ve nötrofillerin fagositik yeterliliği üzerindeki etkileri in vitro modeller kullanılarak değerlendirilmiştir. Bileşik 1 ve 2, nötrofillerin hem fagositik kabiliyetini hem de hücre içi öldürme kapasitesini önemli ölçüde (p<0.05) arttırmıştır. Bu çalışma, tanen glikozitlerin, nötrofillerin fagositik fonksiyonunu artırarak hücre aracılı doğuştan gelen bağışıklığı uyardığını ve bu nedenle hücre içi mikrobiyal enfeksiyonların hem klinik hem de profilaktik tedavisinde yararlı olabileceğini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: Glikozitler, hücre-aracılı bağışıklık,
fagositoz, nötrofiller, makrofajlar.
Karbon Monoksit ve Donörünün (CORM-2), Aquaporin-3’ün Ekspresyonunu Azaltarak Farelerde Cilt Yara İyileşmesinin İyileşme Hızını Değiştirmesi
Serhii BESCHASNYI*°, Olena HASIUK**
* ORCID: 0000-0002-7423-4112, Department of Human Biology and Immunology, Kherson State University, Ukraine
** ORCID: 0000-0003-1055-2848, Department of Human Biology and Immunology, Kherson State University, Ukraine
° Corresponding Author; Serhii BESCHASNYI
Tel. +380954188384, e-Mail: beschasnyis@gmail.com
ÖZ
Karbon monoksit (CO) düşük dozlarda hücreler üzerinde yararlı bir etkiye sahip toksik bir gazdır. Bu gazın düşük konsantrasyonları, hem-içeren proteinlerin çürümesi sırasında vücutta üretilir ve anjiyogenezi uyaran pro-apoptotik, anti-enflamatuar, anti-alerjik ve vazodilatör etkilere sahiptir. Bu gazı kullanmanın tehlikesi, dozajını ayarlamanın zorluğudur. CO donörleri, karbon monoksitin miktarını ve kademeli olarak salınımını kontrol eder. Ana amaç -
CO ve donör trikarbonildiklororutenyum (II) dimer (CORM-2) ile tedavinin laboratuvar farelerinde yara iyileşme süreçleri üzerindeki etkisini incelemektir. İyileşmede en önemli gecikme, yaraları CO ile tedavi edilen hayvanlarda gözlenmiştir. Bu grupta, aquaporin-3 (AQP3) mRNA ekspresyonu diğer tüm hayvanlar arasında en az seviyeye kadar kadar azalmıştır. Büyük olasılıkla skar dokusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. CORM-2 tedavisi ayrıca AQP3
mRNA ekspresyonunda bir azalmaya yol açmıştır, ancak skar dokusu ortaya çıkmamıştır. Alınan veriler, CO’nun yavaş yavaş serbest bırakılması gerçeğiyle açıklanabilir. Yara üzerindeki skar dokusu iyileşme süresini arttırır. Skar dokusunun oluşumu yanıkların iyileşmesinde yardımcı olur, skar dokusu ile inflamasyon oluşumu engellenebilir ve irin görünemez. Bazı yanıklarda inflamasyonu önler ve koruyucu bir bariyer oluşturur. Çalışma, CO ve CORM- 2’nin hasarlı cildin tedavisinden sonra AQP3 ekspresyonunu azalttığı hipotezini doğrulamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Aquaporin-3, CO salan molekül, CORM-2, karbon monoksit, cilt yarası
Biyoparçalanır Doğal ve Sentetik Polimerlerin Yara Örtülerinde Kullanımı
Sümeyra PANCUR*, Erem BİLENSOY **, Sema ÇALIŞ ***°
* ORCID: 0000-0001-6585-3635, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100, Ankara
**ORCID: 0000-0003-3911-6388, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100, Ankara
***ORCID: 0000-0003-1778-5142, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100, Ankara
º Corresponding Author: Sema Çalış
Tel. +90 312 305 3011, Fax: +90 312 310 0906
e.posta: scalis@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Yara iyileşmesi; hemostaz, enflamasyon, hücre çoğalması ve skar dokusunun yeniden şekillendirilmesi aşamalarından oluşan son derece karmaşık bir süreçtir. Bu sürecin gecikmesi ya da bozulması, hastaların yaşam kalitesini düşürerek önemli sağlık sorunlarına yol açmanın yanı sıra, sağlık sistemleri için de sosyo-ekonomik bir yük getirmektedir. Bu nedenle, etkili yara iyileşme sürecinin sağlanabilmesi için farklı yara tiplerine ve iyileşme fazlarına yönelik ihtiyaç duyulan gereksinimleri karşılayabilecek çeşitli yara örtüsü tasarımları geliştirilmektedir. Uyarlanabilen esnek özelliklere sahip, doğal ya da sentetik biyoparçalanır polimerler ise yara iyileştirme uygulamaları için alternatif biyomalzemeler olarak değerlendirilmektedir. Doğal polimerler biyouyumlulukları, ekstraselüler matrikse benzerlikleri ve hücresel etkileşimleri nedeniyle tercih edilmekteyken sentetik parçalanır polimerler düşük immünojenite göstermeleri ve belirlenen spesifikasyonlar doğrultusunda sentezlenebilme üstünlükleri açısından yaygın olarak kullanılmaktadır. Biyoparçalanabilir doğal ya da sentetik polimerlerden üretilen yara örtülerinin çıkarılmaları için ikinci bir işlem gerekmemekte, tedavide yara bölgesiyle temasın en aza indirgenmesi enfeksiyon riskini de azaltmakta ve hasta uyuncunu artırmaktadır. Yara çevresini nemli tutarak yara iyileşmesinde aktif bir rol oynayan, mikrobiyal biyofilmlerin oluşmasını önleyen polimerik yara örtüleri aljinat, hidrojel ya da hidrokolloid yapıda, film ya da köpük formunda hazırlanabilmektedir, ayrıca, keratinosit ve fibroblast hücrelerinin kültüre edildiği polimerik iskelelerden oluşan doku mühendisliği ürünleri de bulunmaktadır. Bu makalede, yara örtülerinde kullanılan biyoparçalanır polimerlerin özellikleri ve yara iyileşmesindeki rolleri özetlenmekte, biyoparçalanır polimerlerden üretilen film, köpük, hidrojel.., hidrokolloid, aljinat yara örtüleri ve doku mühendisliği ürünleri, deri ikameleri, incelenmekte ve ticarileştirilmiş örneklerine yer verilmektedir.
Anahtar kelimeler: Yara iyileşmesi, yara tedavisi, biyoparçalanır polimerler, doğal ve sentetik polimerler, biyoaktif yara örtüleri.
Nörolojik Bozukluklarda Cinsiyetin Etkileri: Otizm Spektrum Bozuklukları ve Tiyomersal Toksisitesine Özel Bir Bakış
Selinay Başak ERDEMLİ-KÖSE*, Aylin BALCI ÖZYURT**, Anil YİRÜN***, Pınar ERKEKOĞLU****º
* ORCID: 0000-0001-8986-585X, Burdur Mehmet Akif Ersoy University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Chemistry, Burdur, Turkey
** ORCID: 0000-0002-0060-271X, Hacettepe University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, Ankara, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-4050-8832, Çukurova University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, Adana, Turkey
**** ORCID: 0000-0003-4713-7672, Hacettepe University Vaccine Institute Department of Vaccine Technology, Ankara, Turkey
º Corresponding Author: Pinar Erkekoglu
Tel: 0 312 309 29 58 Fax: 0 312 311 47 77
E-mail: erkekp@yahoo.com; erkekp@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Östrojen ve testosteron, insanlarda ana seks hormonlarıdır. Ayrıca metabolizmanın düzenlenmesi ve vücut savunması açısından da çok farklı işlevleri vardır. Cinsiyet farkı, farklı sosyal, ekonomik, fizyolojik ve patolojik sonuçlara yol açar. Metallerin farklı cinsiyetlerde farklı toksikokinetiğe sahip olabileceği, cinsiyet farkının özellikle cıva kaynaklı nörolojik bozukluklarda önemli olabileceği bilinmektedir. Tiyomersal, özellikle aşılarda koruyucu olarak kullanılan organik bir cıva bileşiğidir ve tiyomersalin ~%50’si cıvadan oluşur. Otizm spektrum bozuklukları (OSB), son yıllarda aşılardan tiyomersal maruziyeti ile ilişkilendirilmiştir. Son araştırmalar, OSB insidansının erkeklerde kızlara göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ancak, bu alanda çalışmalar ve tartışmalar devam etmektedir. Bu durumun farklı cinsiyetlerde cıvanın toksikokinetiğinin farklı olmasıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Kızlarda OSB’nin erkeklerden farklı bir fenotipe sahip olabileceğine dair endişeler vardır. Araştırmalar OSB’nin kadınlarda tanı koymanın zorluğundan kaynaklanan bir gözden kaçma mı yoksa fizyolojik ve hormonal nedenlerle erkeklerde mi daha sık görüldüğü üzerine odaklanmıştır. Bu derlemede, farklı cinsiyetlerde OSB sıklığını, tiyomersal ile OSB arasındaki ilişkiyi ve aşılardan tiyomersal maruziyetin erkek çocuklarda OSB’nin altında yatan bir faktör olup olamayacağının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Otizm, cinsiyet, nörogelişimsel bozukluklar, cıva, tiyomersal
Heptaptera triquetra (Vent.) Tutin Root’un Asetilkolinesteraz ve Karbonik Anhidraz I-II Enzimlerini İnhibe Edici Etkilerinin Taranması ve Fitokimyasal Analizi
Ayşe ÇİÇEK KAYA*, Hilal ÖZBEK**, Hafize YUCA***°, Gülderen YILMAZ****, Zeynebe BİNGÖL*****, Cavit KAZAZ******, İlhami GÜLÇİN*******, Zühal GÜVENALP********
* ORCID: 0000-0002-3012-1669, Department of Pharmacognosy, Faculty of Pharmacy, Ataturk University, Erzurum, 25240, Turkey
** ORCID: 0000-0002-2378-1896, Department of Pharmacognosy, Faculty of Pharmacy, Ataturk University, Erzurum, 25240, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-0857-4776, Department of Pharmacognosy, Faculty of Pharmacy, Ataturk University, Erzurum, 25240, Turkey
**** ORCID: 0000-0002-6569-4766, Department of Pharmaceutical Botany, Faculty of Pharmacy, Ankara University, 06100, Turkey
***** ORCID: 0000-0003-3373-779X, Vocational School of Health Services, Tokat Gaziosmanpasa University, Tokat, 60250, Turkey
****** ORCID: 0000-0002-5249-0895, Department of Chemistry, Faculty of Sciences, Ataturk University, Erzurum, 25240, Turkey
******* ORCID: 0000-0001-5993-1668, Department of Chemistry, Faculty of Sciences, Ataturk University, Erzurum, 25240, Turkey
******** ORCID: 0000-0002-8803-8147, Department of Pharmacognosy, Faculty of Pharmacy, Ataturk University, Erzurum, 25240, Turkey
° Corresponding Author; Hafize YUCA
Phone: +90 442 231 52 50, Fax: +90 442 231 52 01, E-mail: hafize.yuca@atauni.edu.tr
ÖZ
Alzheimer hastalığı (AH), ilerleyen hafıza kaybı, diğer bilişsel işlevlerde bozulma ve günlük yaşam aktivitelerini yerine getirememe ile karakterizedir. Asetilkolinesteraz (AChE) enziminin inhibe edilmesi, kolinerjik sinapslarda Ach birikimine neden olur. Bu durumun bilişsel işlevleri artırması beklenir. Karbonik anhidraz enzimleri (CA’lar) tüm canlı organizmalarda bulunur. Çok önemli fizyolojik ve patolojik rolleri vardır. CA inhibitörleri, CA izoenzimlerinin aktif bölgesindeki katalitik çinko iyonuna bağlanır ve etkilerini inhibe eder. CA I’lerin klinik kullanımı, dağ hastalığı, mide ve duodenum ülserleri, nörolojik bozukluklar, osteoporoz ve tümörlerin tedavisinde, antiglokom, antikonvülsan, diüretik ve antiobezite ilaçları olarak belirlenmiştir. Heptaptera triquetra kökünden hazırlanan diklorometan ekstresinin biyoaktif profilini değerlendirmek için izolasyon çalışmaları, AChE, insan karbonik anhidraz (hCA) I ve II inhibitör aktivite tayinleri yapılmıştır. İzolasyon çalışmalarına göre, bir yağ asidi, koniferil palmitat (1); dört seskiterpen kumarin, umbelliprenin (2), badrakemin asetat (4), kolladonin (5), karatavisinol (6); ve iki sterol, stigmasterol (3a), β-sitosterol (3b) izole edilmiştir. İzole edilen tüm
bileşikler, standartlarla karşılaştırıldığında (AChE için badrakemin asetat hariç) tüm enzimlere karşı yüksek etki göstermiştir. hCA I’e karşı 31.500 nM IC50 değerine sahip umbelliprenin (2), hCA II’ye karşı IC50 değeri 36.473 nM olan kolladonin (5) ve AChE’ye karşı IC50 değeri 9.000 nM olan stigmasterol (3a) ve β-sitosterol (3b) karışımı en iyi aktiviteyi göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Heptaptera triquetra, Apiaceae, enzim inhibisyonu, asetilkolinesteraz, karbonik anhidraz, izolasyon
177Lutetium-Tedizolid’in Geliştirilmesi ve Radyoişaretlenmesi
Merve KARPUZ*°, Emre OZGENC**, Evren GUNDOGDU***, Zeynep BURAK****
* ORCID ID: 0000-0001-6681-2448, Izmir Katip Celebi University Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, Izmir, Turkey.
** ORCID ID: 0000-0002-7586-8520, Ege University Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, Izmir, Turkey.
*** ORCID ID: 0000-0003-2111-101X, Ege University Faculty of Pharmacy, Department of Radiopharmacy, Izmir, Turkey.
**** ORCID ID: 0000-0002-3187-9447, Ege University Faculty of Medicine, Department of Nuclear Medicine, Izmir, Turkey.
° Corresponding Author; Merve KARPUZ,
Tel: +90 232 329 3535, Fax: +90 232 386 08 88, e-mail: merve.karpuz@ikcu.edu.tr, merve-karpuz@hotmail.com
ÖZ
Enfeksiyon hastalıkları hala dünyada temel sağlık problemlerinden birini oluşturmaktadır. Enfeksiyonun erken aşamalarda teşhisi ve kanser veya inflamasyon gibi diğer patolojilerden ayrımı, enfeksiyonu akut aşamalarda tedavi etmede kritik rol oynamaktadır. Enfeksiyon teşhisinde kullanılan görüntüleme yöntemleri tüm vücut görüntüsü alabilme, enfeksiyonu odağını ve evresini tespit edebilme ve hastalığı izleyebilme gibi avantajlara sahiptir. Enfeksiyon tedavisinde çeşitli antibiyotikler kullanılmasına rağmen, klinikte antibiyotiklerin ciddi yan etkileri ve antimikrobiyal direnç gelişimi gibi problemler mevcuttur. Çalışmamızda enfeksiyon için teranostik bir ajan geliştirme amacıyla gram pozitif bakterilere karşı etkili ikinci nesil oksazolidinon antibiyotiği olan tedizolid, 177Lu radyonüklidi ile radyoişaretlenmiştir. Radyoişaretleme, oda koşullarında gerçekleştirilmiş ve işaretleme etkinliği ile stabilitesi, kağıt kromatografisi ve HPLC ile değerlendirilmiştir. Yüksek radyoişaretleme verimi elde etmek için optimum inkübasyon süresi 60 dakika olarak bulunmuştur. 177Lu- TDZ çözeltisindeki radyokimyasal safsızlıkları belirleme amacıyla kağıt kromatografisi için farklı mobil ve sabit fazlar test edilmiş ve sabit faz olarak ITLC-SG uygun bulunmuştur. Ayrıca amonyum hidroksit: metanol: su ve DTPA çözeltileri mobil faz olarak seçilmiştir.
HPLC kromatogramında serbest 177Lu ve 177Lu-TDZ kompleksinin alıkonma sürelerine bağlı olarak iki farklı pik gözlenmiştir. Ne yazık ki, radyoişaretleme stabilitesi testlerinin sonuçlarında %80’in üzerinde saflık değerleri elde edilememiştir, bu nedenle radyoişaretleme ortamına şelat yapıcı ajan eklenmesi önerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: lutesyum-177, tedizolit, teranostik, enfeksiyon hastalıkları
1,2,3-Triazol Uygulaması Yeni Anti-Alzheimer (P-Tolil)-3(2H)-Piridazinon Türevleri: Sentez Çalışmaları, in vitro ve in siliko Analizleri
İrem BOZBEY MERDE*°, Gülce TAŞKOR ÖNEL**, Burçin TÜRKMENOĞLU***, Şule GÜRSOY****, Esra DİLEK*****
* ORCID: 0000-0002-9290-938X, Erzincan Binali Yıldırım University, Department of Pharmaceutical Chemistry, Erzincan, Turkey
** ORCID: 0000-0002-9375-2329, Erzincan Binali Yıldırım University, Department of Analytical Chemistry, Erzincan, Turkey
***ORCID: 0000-0002-5770-0847, Erzincan Binali Yıldırım University, Department of Analytical Chemistry, Erzincan, Turkey
**** ORCID: 0000-0001-5236-5974, Erzincan Binali Yıldırım University, Department of Biochemistry, Erzincan, Turkey
*****ORCID: 0000-0002-3629-5168, Erzincan Binali Yıldırım University, Department of Biochemistry, Erzincan, Turkey
° Corresponding Author; İrem BOZBEY MERDE
Phone: +90 446 224 53 44, Fax: +90 446 224 53 43, e.mail: irem.bozbey@erzincan.edu.tr, irembzby@gmail.com
ÖZ
Alzheimer hastalığı (AH), demansın en yaygın nedeni olan kronik nörodejeneratif bir hastalıktır. Hastalığa yakalanma riski yaşla birlikte artar. Hastalığın histopatolojisi incelendiğinde senil amiloid plakları, nörofibriler yumak oluşumu, sinaps-nöron kaybı ve beyinde belirgin atrofi saptanır. Alzheimer hastalığında asetilkolin sentezinden sorumlu olan kolin asetil transferaz düzeyindeki azalma %58-90’dır. Mevcut ilaçlar hastalığın ilerlemesini durduramadığından, hastalığın temel nedenini hedef alan yeni ilaçlara büyük ihtiyaç vardır. Bu çalışmada asetilkolinesteraz inhibisyonu gösteren triazol-piridazinon türevi bileşikler sentezlenmiştir ve enzim inhibisyonları araştırılmıştır. Bileşik 6e, 0.049 ± 0.014 μM Ki değeri ile en güçlü inhibitör etkiyi göstermiştir (Takrin Ki= 0.226 ± 0.025 μM). Ayrıca sentezlenen tüm bileşikler için in siliko çalışmalar yapıldı.
Anahtar Kelimeler: 3(2H)-piridazinon, asetilkolinesteraz, moleküler yerleştirme
Mantar Tedavisine Yardımcı Yenilikçi Kozmetik Formülasyonların Geliştirilmesi ve Formülasyonların Etkinliğinin Test Edilmesi
Fatma Gülgün YENER*°, Caner ACAR**, Berna ÖZBEK ÇELİK***, Emel MATARACI KARA****
* ORCID: 0000-0002-7234-0034, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
** ORCID: 0000-0002-5063-7515, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
*** ORCID: 0000-0001-8909-8398, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Microbiology, Istanbul, Turkey
**** ORCID: 0000-0003-4541-1893, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Microbiology, Istanbul, Turkey
° Corresponding Author; Fatma Gülgün YENER
Tel. +90 212 440 02 91; e.mail: gulgun.yener@istanbul.edu.tr
ÖZ
El ve ayak tırnaklarındaki mantarlarda genellikle tırnağın kalınlaşması ve sarı bir renk alması ilk dikkat çeken belirtilerdir. El ve ayak tırnaklarındaki mantara çoğunlukla Trichophyton rubrum dermatofiti neden olmaktadır. Lavanta yağı, ıtır yağı ve çay ağacı yağı yapılarında bulunan bileşenlerden dolayı antifungal özelliğe sahiptirler. Tırnak mantarı tedavisinde kullanılan oral antifungal ajanlar özellikle karaciğer üzerinde ciddi yan etkilere yol açabilmektedir. Bu yüzden son yıllarda topikal uygulamalara önem verilmiştir. Ancak topikal uygulamalarda da antifungal ajanların hedef bölgeye gönderilmesinde zorluklar yaşanmaktadır. Bu nedenle, çalışmada nanoemülsiyon teknolojisi tercih edilmiştir. Ultrasonikasyon yöntemi kullanılarak uçucu yağların nanoemülsiyon formülasyonları hazırlanmıştır. Formülasyonlara ilk önce santrifüj ve termal testler uygulanmıştır ve stabil kalan formülasyonların pH değeri, viskozite, damlacık boyutu ve polidispersite indeksi ölçülmüştür ve organoleptik kontrolleri yapılmıştır. Tüm testler sonucunda başarılı olan F4P3-I (ıtır), F4P3-L (lavanta), F4P3-Ç (çay ağacı) ve F4P3-K (karışım) formülasyonlarında antifungal etkinlik ve geçiş çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya göre F4P3-I, F4P3-L, F4P3-Ç, F4P3-K formülasyonlarının mantar tedavisine yardımcı olabileceği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Lavanta yağı, ıtır yağı, çay ağacı yağı, nanoemülsiyon, ultrasonikasyon
Hastaların İlaç Uyumunun Arttırılmasında Toplum Eczacılarının Rolü
Felat ÇELEBİ *, Muammer ÇALIKUŞU**° , Gülbin ÖZÇELİKAY***
* ORCID: 0000-0002-8293-2789, İlknur Eczanesi,
** ORCID: 0000-0002-3249-4936, Ankara University Faculty of Pharmacy Department of Pharmacy Management
*** ORCID: 0000-0002-1580-5050, Ankara University Faculty of Pharmacy Department of Pharmacy Management
° Corresponding Author; Muammer Çalıkuşu,
Phone: +90 312 2033129, E-mail: muammercalikusu@hotmail.com
ÖZ
Bu çalışmada, hastanın tedaviden yarar görmesi için tedaviye uyumunun önemi ve hasta uyumunun nelerden etkilendiği belirlenmiştir. Çalışma, betimleyici tiptedir. Araştırmacılar tarafından oluşturulan 5’li Likert tipi soruların bulunduğu formlar, anket tekniği ile toplum eczacılarına internet ortamında uygulanmıştır. Ankete Türkiye’nin farklı yerlerinden 110 eczacı katılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS ver. 25.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada yapılan analizlerde anlamlılık düzeyi (α) 0,05 olarak belirlenmiştir. Geliştirilen ölçek için Cronbach-alpha güvenirlik katsayısı 0,847 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada, toplum eczacılarının hastaların ilaç uyumunu artırmak için çaba sarf ettikleri görülmektedir.
Hasta uyumunu arttırmada eczacının yaş ve mesleki deneyimi arasında anlamlı bir fark görülmemiştir. Eczacıların hastaların ilaç uyumunu artırmak için daha sistemli çalışması gerekmektedir. Eczacılık Fakültesi eğitim müfredatında ilaç uyumu kavramının sıklıkla yer aldığı ancak arttırmak için gerekli eğitim içeriği ve öğrenme fırsatlarının yeterli olmadığı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: uyum, ilaç uyumu, toplum eczacılığı, eczacı
Meme Kanseri Hastalarında Lökotrien D4 Düzeyleri
Sevgi AKAYDIN*°, Sümeyye RAMAZANOĞLU**, Ece MİSER SALİHOĞLU***,
Hasan KARANLIK****, Semra DEMOKAN*****
* ORCID: 0000-0002-0927-5188, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Turkey.
** ORCID: 0000-0003-3475-6554, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Turkey.
*** ORCID: 0000-0003-0681-3566, Department of Biochemistry, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Turkey.
**** ORCID: 0000-0001-6156-7260, Department of Surgery, Institute of Oncology, University of Istanbul, Istanbul,Turkey.
***** ORCID: 0000-0002-8066-8419, Department of Basic Oncology, Oncology Institute, Istanbul University, Istanbul, Turkey.
° Corresponding Author; Sevgi AKAYDIN,
Phone: +90-312-2023155, e-mail: sevgiy@gazi.edu.tr
ÖZ
Lökotrien D4 (LTD4) araşidonik asit yolağında gamaglutamiltransferaz (GGT) enzimi aracılığı ile LTC4’ten sentezlenen inflamatuar bir aracıdır ve kanserde hücre çoğalmasını ve sağ kalımını indüklediği bildirilmiştir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, meme kanserinde GGT enzim aktivitesinde artış olduğu gösterilmektedir. Bu çalışmada, meme kanserli hastalarda serum LTD4 düzeylerinde de bir değişiklik olup olmadığını ve LTD4 ile GGT arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladık. Bu amaçla meme kanserli 43 hasta ve 8 sağlıklı kontrolden serum örnekleri alındı. Hastalar, Luminal A, Luminal B, HER2 (+), Luminal B-HER2 (+) ve üçlü negatif olmak üzere beş alt gruba ayrılmıştır. Lökotrien D4 seviyeleri ELISA yöntemi ile ölçülmüştür. Hastalardaki ortalama LTD4 seviyeleri sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0.05). Moleküler alt tiplere göre serum LTD4 düzeyleri; Luminal A, Luminal B ve Üçlü (-) alt gruplarında kontrollere göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (sırasıyla p <0,01, p <0,005 ve p <0,005). Menopoz-sonrası hastalarda menopoz-öncesi hastalara göre daha yüksek LTD4 seviyeleri gözlenmiştir (p <0,05). Tüm çalışma grubunda ve post-menopozal hastalarda GGT aktivitesi ile LTD4 seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir pozitif korelasyon gözlenmiştir (R=0.349, p=0.014 ve R=0.437, p=0.042, sırasıyla). Bu araştırma literatüre göre, meme kanserinde LTD4 düzeylerini inceleyen ilk çalışmadır ve lökotrienlerin kanserdeki rolünü gösteren diğer çalışmaları desteklemektedir. LTD4’ün hücre proliferasyonunu indükleme ve apoptozu inhibe etme yeteneği nedeniyle, çalışmamızda bulunan artmış LTD4 seviyelerinin, özellikle menopoz sonrası kadınlarda kanser gelişimi ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Lökotrien D4, Gama-Glutamiltransferaz, Meme Kanseri, Post-menopozal Durum
Anti-gut Poliherbal İlacın Kersetin Tabanlı Standardizasyonu ve Anti-gut ve Anti-inflamatuvar Protein Hedeflerine Karşı Moleküler Yerleştirme Çalışması
Ayisha SHAUKAT*°, Khalid HUSSAIN**
* ORCID: 0000-0003-1649-1628, Punjab University College of Pharmacy, University of the Punjab, Lahore, Allama Iqbal Campus-54000, Pakistan.
** ORCID: 0000-0001-9627-8346, Punjab University College of Pharmacy, University of the Punjab, Lahore, Allama Iqbal Campus-54000, Pakistan.
° Corresponding Author; Ayisha SHAUKAT
Phone: +92 3234106446, e.mail: Ayishashaukat@gmail.com
ÖZ
Beş bitki içeren geleneksel ilaç, gut tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak kersetin içeriği bakımından standardize edilmemiştir. Bu nedenle, mevcut çalışma, geleneksel bitkisel ilaçta kersetin tayini için ters fazlı sıvı kromatografik bir yöntemi açıklamaktadır. Elüsyon, mobil faz olarak sulu %2.0 asetik asit, asetonitril ve tetrahidrofuran (55:40:5, V/V/V) kullanılarak 0.8 mL/ dk akış hızında gerçekleştirilmiş ve 370 nm’de çalıştırılan diyot dizi dedektörü kullanılarak tanımlama yapılmıştır. Dedektörün yanıtı, R2 = 0.996 ile araştırılan aralıkta (2.5-160.0 μg/mL) doğrusaldır. Geri kazanım (%98,26-103,22, SD<5), gün içi doğruluk ve kesinlik (%94,68-104,08, RSD<%5) ve günler arası doğruluk ve kesinlik (%92,31-104,92, RSD<%5) sonuçları, yöntemin güvenilir, çoğaltılabilir ve tekrarlanabilir olduğunu, dolayısıyla bitkisel ilaçlarda kersetin tayini için kullanılabileceğini göstermiştir. İlaç 0.2425 mg/g kersetin içermektedir.. Bu işaretleyici bileşiğin moleküler etkileşimleri gut önleyici ve iltihap önleyici protein hedeflerine karşı da incelenmiştir. Bu nedenle, geliştirilen RP-HPLC yöntemi, kersetin içeriği bakımından standardize edilmiş gut önleyici ilaç üretmek için kullanılabilir. Ayrıca, moleküler etkileşimler, bu işaretleyici bileşiğin gut hastalığına karşı altta yatan etki mekanizmasının anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Poliherbal, kersetin, RP-HPLC, standardizasyon
UV Spektrum ve Oran Spektrumlarının Türev ve Dalgacık Dönüşümleri ile Kaplanmış Tabletlerde Spiramycin ve Metronidazolün Eşzamanlı Belirlenmesi
Doan Thanh XUAN*°, Vu Dang HOANG**°
* ORCID: 0000-0003-2428-3757, Department of Mechatronics, School of Mechanical Engineering, Hanoi University of Science and Technology, No. 1 Dai Co Viet, Hai Ba Trung, Hanoi, Vietnam
** ORCID: 0000-0001-9605-3470, Department of Analytical Chemistry and Toxicology, Hanoi University of Pharmacy, 13-15 Le Thanh Tong, Hoan Kiem,
Hanoi, Vietnam
° Corresponding Author;Doan Thanh XUAN; Vu Dang Hoan
Tel.: +84 438 254539; fax: +84 438 264464; e-mail: xuan.doanthanh@hust.edu.vn; hoangvd@hup.edu.vn
ÖZ
İkili karışımlarda spiramisin ve metronidazolün doğrudan kantitatif analizi için UV spektrumlarına ve oran spektrumlarına sinyal dönüşümü (türev ve dalgacık) uygulandı. Her iki ilaç için de R2 > 0.990 ile kalibrasyon grafikleri 6.25 – 25 mg/L doğrusal konsantrasyon aralığnda çalışıldı. Birinci türevle dönüştürülmüş (yani, Savitzky-Golay filtresi kullanılarak) ve dalgacıkla dönüştürülmüş UV spektrofotometrik yöntemler yani skala faktörü = 256 olan sym6, haar, db5, bior2.4, rbio2.4, meyr gibi aileleri kullanarak, kaplanmış tabletlerinde spiramisin ve metronidazol test edilirken doğruluk ve kesinlik açısından RP-HPLC referans yöntemiyle (p > 0.05) istatistiksel olarak karşılaştırılabilir bulundu. Bu çalışmada analitik yöntemlerde yalnızca yeşil solvent kullanıldı ve yöntemlerin zamandan tasarruf ve düşük maliyetli olduğu kanıtlandı.
Anahtar Kelimeler: UV spektrofotometrisi, türev dönüşümü, dalgacık dönüşümü, spiramisin, metronidazol, kaplanmış tabletler, RP-HPLC
Serbest Eczanelerde Stok Yönetimi için ABC, VED ve ABC-VED Matris Analizleri: Bir Olgu Çalışması
Ebru DURSA*, Miray ARSLAN** °
* ORCID: 0000-0003-2288-6538, Graduated: Van Yüzüncü Yıl University, Faculty ofPharmacy, Van, Turkey
** ORCID: 0000-0003-2786-4610, Van Yüzüncü Yıl University, Department of Pharmacy Management, Van, Turkey
° Corresponding Author; Miray Arslan
Tel +90 432 444 5065 email:mirayarslan@yyu.edu.tr
ÖZ
Toplum eczanelerinde ilaç ve ilaç dışı ürünlere olan gereksinimlerin uygun zamanlarda ve uygun yöntemler ile tespit edilip elde edilebilmesi için stok kontrol yöntemlerinin etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Etkin bir stok kontrolü gerek serbest eczane ekonomileri açısından gerekse sunulacak hizmetin kalitesi ve eczane imajı açısından olumlu çıktılar sağlamaktadır. Bu bağlamda bu çalışma kapsamında ABC, VED ve ABC-VED matrisi analizlerinin serbest eczaneler açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada Van ili merkezin hizmet sunmakta olan bir serbest eczanenin 2019-2020 mali yılı için stok verisi kullanılarak ABC, VED ve ABC-VED matrisi analizlerinin uygulaması yapılmıştır. Bu doğrultuda, öncelikle 2019-2020 mali yılı için belirtilen eczanenin her bir kalemine ait yıllık tüketim ve harcama verileri toplanmıştır. Veriler daha sonra bir MS Excel elektronik tablosuna aktarılmış ve MS Excel istatiksel fonksiyonları kullanılarak istatiksel analiz gerçekleştirilmiştir. ABC-VED analizi sonucunda birinci kategoride yer alan ilaçların etkili bir stok kontrolü için büyük öneme, ikinci kategoride yer alan ilaçların orta derecede öneme ve üçüncü kategoride yer alan ilaçların düşük derecede öneme sahip olduğu saptanmıştır. Araştırma verilerinin alındığı eczanenin aile sağlık merkezi yakınında olması ve eczanenin bulunduğu çevrenin sosyoekonomik yapısı göz önüne alındığında elde edilen bu kategorizasyonun uygun olduğu düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: ABC analizi, ABC-VED matrisi, Eczane, Stok kontrolü, VED analizi
2-Sübstitüebenzimidazolyum Tetrakloroplatinat(II) Bileşiklerinin Sentezi ve Çeşitli Hücre Hatlarındaki Sitotoksik Etkileri
Mahmut GÖZELLE*°, Aysun KILIÇ SÜLOĞLU**
* ORCID: 0000-0003-0234-6577, Gazi University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Chemistry, 06560, Ankara, Turkey.
** ORCID: 0000-0003-0914-1128, Hacettepe University, Faculty of Science, Department of Biology, 06800, Ankara, Turkey.
° Corresponding Author; Mahmut GÖZELLE
Phone: +903122023223; e-mail: mgozelle@gazi.edu.tr
ÖZ
Bu çalışmanın amacı, benzimidazol ligandı taşıyan yeni platin bileşiklerinin sentezi ve bu bileşiklerin insan servikal karsinoma HeLa, insan akciğer karsinoma A549 ve insan sağlıklı akciğer epitel Beas-2B hücre hatları üzerindeki in vitro sitotoksik etkilerinin araştırılmasıdır. 2-Sübstitüe benzimidazol ligandları uygun aldehit türevleri ve o-fenilendiamin kullanılarak sentezlenmiştir. Ardından, 2-sübstitüe benzimidazol ligandları ve potasyum tetrakloroplatinat(II) (K2PtCl4) kullanılarak 2-izopropilbenzimidazol tetrakloroplatinat(II) (K1) and 2-(1-metilpropil)benzimidazol tetrakloroplatinat(II)
monohidrate (K2) sentezlenmiştir. Sentezlenen bileşikler HRMS, IR, elementel analiz, 1H-NMR ve erime noktası kullanılarak karakterize edilmiştir. Sentezlenen platin bileşiklerinin HeLa, A549 ve Beas-2B hücre hatlarına karşı MTT testi kullanılarak sitotoksik etkileri araştırılmıştır. Referans ilaç olarak sisplatin ve karboplatin kullanılmıştır. Sitotoksik aktivite çalışmalarında, bileşik K2’nin 160 µM konsantrasyonda 48 saatlik inkübasyonları sonrasında
inhibisyon değerleri HeLa hucrelerinde %53.42±2.21, A549 hucrelerinde %88.16±0.22 ve Beas-2B hucrelerinde %92.09±0.57 bulunmuştur. Her iki platin bileşiğinin de test edilen hücrelere karşı 48 saat inkübasyon sonucunda referans ilaç olan karboplatine göre daha etkili olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Benzimidazol, platin kompleksleri, sitotoksik aktivite, HeLa, A549, Beas-2B.
Tip 2 Diyabet Tedavisinde Kullanılan Exendin-4 ve Exendin-4’ün Alternatif Uygulama Yolları İçin Güncel Yaklaşımlar
Merve ÇELİK TEKELİ*°, Yeşim AKTAŞ**, Nevin ÇELEBİ***
* ORCID ID: 0000-0002-5234-8434, Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 38238, Kayseri
** ORCID ID: 0000-0002-3427-6078, Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 38238, Kayseri
*** ORCID ID: 0000-0002-6402-5042, Başkent Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06790, Ankara
º Corresponding Author: Merve ÇELİK TEKELİ
Tel: +90 352 207 66 66 / 28381, Fax: +90 352 437 91 69,
e-posta: mervecelik@erciyes.edu.tr
ÖZ
Diyabet, bozulmuş glikoz metabolizması ile ilişkili kronik bir hastalıktır ve genellikle kontrolsüz hiperglisemi veya sürekli yüksek kan şekeri seviyeleri ile kendini göstermektedir. Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre küresel sağlık harcamalarının %10’unun (966 milyar Amerikan Doları) diyabete harcandığı belirtilmiştir. Türkiye’de ise diyabet prevalansı %15 olarak Avrupa ülkeleri içinde en hızlı artışı göstermektedir. Tip 2 diyabet, anormal insülin sekresyonu veya kronik insülin direnci ile ilişkilidir ve glikoz alım hücrelerinin insülin etkisine karşı duyarsızlaşmasına neden olur. Son yıllarda Tip 2 diyabet tedavisinde inkretin bazlı tedaviler öne çıkmıştır. İnkretin bazlı tedavilerde yaygın kullanılan exendin-4, GLP-1 reseptörlerine yüksek afinitede bağlanarak vücutta glikoz bağımlı insülin salgılanmasını, gastrik boşalmanın geciktirilmesini, glukagon salımının ve iştahın baskılanmasını sağlamaktadır. Exendin-4, hücre proliferasyonunu artırmakta ve β-hücrelerinde apoptotik yolları inhibe etmektedir. Exendin-4’ün ticari ürünleri parenteral yolla günde iki kez uygulanan Byetta® ve haftada bir kez uygulanan uzun etkili Byderuon™’dur. Parenteral yolla uygulamanın hasta uyuncunda problemler ve enjeksiyonda ağrı hissi gibi sakıncalarının bulunması araştırmacıları oral, pulmoner, transdermal, oküler, nazal, vajinal, rektal yollar gibi alternatif veriliş yolları üzerine yöneltmiştir. Bu derlemede, exendin-4’ün özellikleri, etki mekanizması, terapötik etkinliği ve exendin-4’ün alternatif veriliş yollarına yönelik yeni yaklaşımlar ve yapılan çalışmalar verilmiş ve tartışılmıştır.
Anahtar kelimeler: exendin-4, diyabet, oral yol, pulmoner yol, transdermal yol, nanotaşıyıcılar
İlaç Endüstrisinde Proses Validasyonu ve Tasarımla Kalite (QbD) Yaklaşımı
Filiz OZUL*, Kübra Rabia CAN**, Serkan BİLGİÇ***, Sevda ŞENEL****, º
* ORCID: 0000-0002-2791-0616, Turkish Medicines and Medical Devices Agency, Head of Inspectorate , 06520-Ankara, Turkey
** ORCID: 0000-0001-7392-9775, Turkish Medicines and Medical Devices Agency, Head of Inspectorate, 06520-Ankara, Turkey
*** ORCID: 0000-0001-8781-1399, Turkish Medicines and Medical Devices Agency, Head of Inspectorate, 06520-Ankara, Turkey
**** ORCID: 0000-0002-1467-3471, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Technology, 06100-Ankara, Turkey,
º Corresponding Author: Sevda ŞENEL
Phone: +90 312 310 12 41
E-mail: ssenel@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Proses validasyonu, belirlenmiş parametreler dahilinde yürütülen prosesin, önceden belirlenmiş spesifikasyonları ve kalite özelliklerini karşılayan bir tıbbi ürünü üretmek için etkin ve tekrarlanabilir bir şekilde performans gösterebildiğinin belgelenmiş kanıtıdır. Son on yılda üretim performansının sürekli izlenmesine dayanan kesintisiz proses doğrulaması ortaya atılmıştır. Bu yaklaşım, ürün ve proses geliştirme çalışmalarından ve/veya önceki üretim deneyimlerinden elde edilen bilgilere dayanmaktadır. Kesintisiz proses doğrulaması, farmasötik geliştirmeye yönelik hem geleneksel hem de daha gelişmiş bir yaklaşıma uygulanabilir. Proses validasyonu, ürün ve proses geliştirmesi, ticari üretim prosesinin validasyonu ve rutin ticari üretim sırasında prosesin kontrol altında tutulmasını birbirine bağlayan bir yaşam döngüsü yaklaşımını içermektedir. Çoğu ilaç firması, daha iyi bir kontrolün uygulanabilmesi için, ileri proses anlayışı ve daha sistematik ve bilimsel bir yaklaşıma dayalı sağlayan tasarımla kalite (QbD) ilkelerini benimsemektedir. QbD yaklaşımında validasyon, bir ürünün yaşam döngüsü çerçevesinde incelenmektedir. Bu derlemede, güncel ulusal ve uluslararası kılavuzlarda açıklanan proses validasyonu yaklaşımları gözden geçirildikten sonra, QbD ve proses validasyonundaki önemi üzerinde durulacaktır.
Anahtar kelimeler: İlaç üretimi, Proses Validasyonu, Tasarımla Kalite (QbD), PAT, kesintisiz proses verifikasyonu
Gelişmiş Gen Teslimatı için Katyonik Yüklü Manyetik Nanopartiküllerin İmalatı ve Değerlendirilmesi
Hasan AKBABA*°, Gülşah EREL-AKBABA**, Ayşe Gülten KANTARCI***
* ORCID: 0000-0001-9273-6346,Ege University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Biotechnology, İzmir, Turkey
** ORCID: 0000-0003-3287-5277, Izmir Katip Celebi University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Biotechnology, İzmir, Turkey
*** ORCID: 0000-0001-8813-5353, Ege University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Biotechnology, İzmir, Turkey
° Corresponding Author; Hasan AKBABA
Tel. +90 5354026155, e.mail: hasan.akbaba@ege.edu.tr
ÖZ
Manyetofeksiyon; manyetik alanın etkisi altında manyetik nanopartiküller (MNP’ler) kullanılarak nükleik asit aktarımı olarak tanımlanan, gen terapisi için umut verici sonuçlar veren bir tekniktir. Ancak bu alandaki farmasötik ve biyomedikal çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu ihtiyacı karşılanması için çalışmamıda etkili bir manyetik gen aktarım sistemi geliştirmeyi amaçladık. Katyonik yüklü MNP’lerin geliştirilmesi için yerinde yüzey kaplama yöntemi kullanıldı. Üç farklı MNP formülasyonu elde edildi ve karakterizasyon, DNA ile kompleks oluşturma, koruma ve transfeksiyon etkinliği açısından araştırıldı. Sonuçlara göre, elde edilen MNP’lerin 150 nm’nin altında, düşük PDI değerinde (<0.3) ve pozitif zeta potansiyelde küresel partiküller oldukları gösterildi. DNA ile kompleks oluşturma ve nükleazlardan DNA’yı koruma yeteneği, agaroz jel çalışmaları ile gösterildi. 4-20 µL/kuyucuk konsantrasyon aralığında COS-7 hücrelerinde önemli bir sitotoksisite gözlenmedi. Ayrıca, transfeksiyon çalışmaları, optimal olarak belirlenen sistemin (GMS-MNP-1), manyetik alan altında çıplak plazmit veya nanopartikülün manyetik olmayan versiyonuna kıyasla önemli ölçüde daha yüksek transfeksiyon etkinliği gösterdiğini ortaya koydu (p>0.05). Elde edilen GMS-MNP’lerin manyetik gen aktarımı açısından kullanılmasıyla umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışma, hastalığa özgü terapötik genetik materyaller kullanılarak in vivo olarak genişletilebilir.
Anahtar Kelimeler: Gen aktarımı, manyetofeksiyon, sitotoksisite, transfeksiyon
Aminotiyazollerin Benzimidazol, Benzotiyazol, Benzofuran ve Naftofuran Türevlerinden Yeni Bileşiklerin Sentezi Ve Antimikrobiyal Etkilerinin Değerlendirilmesi
Zafer ŞAHİN*°, Büşra Işıl TOK**, Erol AKGÜN***, Ayşegül ÇAŞKURLU****,
Leyla YURTTAŞ*****, Barkın BERK******, Şeref DEMİRAYAK*******
* ORCID: 0000-0002-5976-676X, Department of Pharmaceutical Chemistry, Istanbul Medipol University, Istanbul, Turkey, 34815
** ORCID: 0000-0002-1619-1732, Department of Pharmaceutical Chemistry, Istanbul Medipol University, Istanbul, Turkey, 34815
*** ORCID: 0000-0001-7391-6157, Department of Pharmaceutical Chemistry, Istanbul Medipol University, Istanbul, Turkey, 34815
**** ORCID: 0000-0001-7277-920X, Department of Pharmacognosy, Istanbul Medipol University, Istanbul, Turkey, 34815
***** ORCID: 0000-0002-0957-6044, Department of Pharmaceutical Chemistry, Anadolu University, Eskisehir, Turkey, 26210
****** ORCID: 0000-0001-6047-2796, Department of Pharmaceutical Chemistry, Istanbul Medipol University, Istanbul, Turkey, 34815
******* ORCID: 0000-0002-0841-1299, Department of Pharmaceutical Chemistry, Istanbul Medipol University, Istanbul, Turkey
° Corresponding Author;Zafer Şahin
Tel. +90 2166815100,
Fax: 2125317555,
e.mail: zsahin@medipol.edu.tr, sahinzfr@gmail.com
ÖZ
Tiyazol halkası, birçok alanda biyolojik aktivite oluşturan
moleküllerin çekirdeğidir. Bu aktiviteler arasında antikonvülsan,
antimikrobiyal, antitüberküloz, antiviral vb. farmakolojik etkiler
yer almaktadır. Bu çalışmada sekonder/siklik aminlerden yola
çıkılarak tiyazol ve benzimidazol/benzotiyazol/benzofuran/naftofuran
halkaları içeren yeni tiyazol türevleri sentezlenmiş ve antimikrobiyal
etkileri değerlendirilmiştir. Bileşiklerin sentezinde, sekonder veya
siklik aminler tiyoüreye dönüştürülerek 9 bileşik sentezlenmiş ve
tiyazol halka kapanması ile devam edilmiştir. Halka kapatma,
konvansiyonel yöntemler dışında metilen-karbonil kondenzassyonuyla
gerçekleşmiştir. Bileşiklerin karakterizasyonu FT-IR, 1H NMR
ve 13C NMR ve HRMS ile gerçekleştirilmiştir. Bileşikler, bakteri
suşları üzerinde önemli aktivite göstermedi. 9 aminotiyazol türevi
başarıyla sentezlenmiştir. Bileşikler önemli bir antibakteriyel etki
göstermediğinden inaktif olarak tanımlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: antibakteriyel, aminotiyazol, benzotiyazol, benzofuran, naftofuran
Seboreik Dermatite Karşı Kozmetik Bir Nanoemülsiyon: Geliştirme, Karakterizasyon ve Etkinlik
Feda DALO*, Fatma Gülgün YENER**°, Ebru ALTUNTAŞ***, Sibel DÖŞLER****
* ORCID ID: 0000-0002-4113-4596, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey,
** ORCID ID: 0000-0002-7234-0034, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey,
*** ORCID ID: 0000-0003-2902-5554, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey,
**** ORCID ID: 0000-0001-5223-4755, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Microbiology, Istanbul, Turkey,
° Corresponding Author; Fatma Gülgün Yener
Tel. +90 212 440 02 91, Fax: +90 212 440 02 52,
e.mail: gulgun.yener@istanbul.edu.tr
ÖZ
Bu çalışmada seboreik dermatitte (SD) iyileştirici etkisi olması beklenen topikal olarak uygulanabilir bir nanoemülsiyon (NE) geliştirilmesi amaçlanmıştır. Formülasyonun temel amacı hastalık faktörünü ortadan kaldırmak, hastalığın ciltte verdiği hasarı onarmak ve nemlendirerek cilt görünümünü pürüzsüz hale getirmektir. Bu nedenle formülasyonun in vitro antimikrobiyal etkisi ve in vivo etkinliği test edilmiştir. Bu amaç için NE formülasyonunda; çay ağacı, adaçayı, tarçın, kekik esansiyel yağları; Aloe vera, kolloidal yulaf ezmesi, meyan kökü ekstreleri; üzüm çekirdeği ve susamdan elde edilen bitkisel yağlar ve bal kullanılmıştır. NE’ler ultrasonikasyon yöntemiyle hazırlanmıştır. Tüm formülasyonlara ön stabilite testleri uygulanmış ve ardından seçilen NE’ler üzerinde 3 ay boyunca pH, iletkenlik, viskozite, ortalama damlacık boyutu, polidispersite indeksi (PDI) ve zeta potansiyel ölçümleri alınmıştır. Son olarak, optimum NE’nin antimikrobiyal etkisi ve in vivo etkinliği test edilmiştir. Optimum formülasyonun (F6P2) ortalama damlacık boyutu, PDI ve zeta potansiyel değeri sırasıyla 108,40 ± 0,90 nm, 0,195 ± 0,07 ve -21,40 ± 1,45 mV olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, cildin nem içeriği önemli ölçüde artmış (p < 0,001), sebum ve kızarıklık değerleri önemli ölçüde azalmış (sırasıyla p = 0,008 ve 0,001) ve gönüllülerin cildinin pH’ında önemli bir değişiklik meydana gelmemiştir. Buna göre, bu çalışmada geliştirilen optimum NE formülasyonunun SD’li hastalar için ek olarak faydalı olabileceği sonucuna varılabilir.
Anahtar Kelimeler: Seboreik dermatit, nanoemülsiyon, bitkisel kozmetik, etkinlik testleri, uçucu yağlar, bitki ekstreleri, bitkisel yağlar, bal
Dijital Veri Güvenliği Farkındalığı: Eczacılık Öğrencileri ile Bir Çalışma
Nilay TARHAN*°
* ORCID ID: 0000-0002-3085-1178, Izmir Katip Celebi University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmacy Management, Izmir, Turkey.
° Corresponding Author;Nilay Tarhan
Tel. +90 232 329 35 35 /6121, e.mail: nilay.tarhan@ikcu.edu.tr
ÖZ
Teknolojik gelişmeler, sağlık alanında da birçok alanda olduğu gibi değişikliklere yol açmaktadır. Bu gelişmeler beraberinde birçok avantaj getirse de bazı potansiyel riskler de bulunmaktadır. Dijital sağlık hizmetlerindeki ve dijital olarak depolanan bilgilerdeki artış, veri güvenliği konusundaki endişeleri de arttırmaktadır. Eczacıların ve eczacılık öğrencilerinin, hasta hakları ve etik ilkeler de göz önünde bulundurulduğunda, veri güvenliği konusunda farkındalığa sahip olmaları oldukça önem arz etmektedir. Bu çalışma, eczacılık öğrencilerinin dijital veri güvenliği farkındalığını ve bazı değişkenlerin buna etkilerini incelemektedir. Bu kapsamda eczacılık öğrencilerine Yılmaz, Şahin, ve Akbulut (2015) tarafından geliştirilen “Dijital Veri Güvenliği Farkındalığı Ölçeği”ni de içeren bir anket uygulanmıştır. Elde edilen verilere ilk olarak açıklayıcı faktör analizi yapılmış, ardından bazı değişkenlerin dijital veri güvenliği farkındalığı üzerindeki etkileri t-testi ve varyans analizi ile araştırılmıştır. Akıllı telefonunda antivirüs programı bulunanlarda dijital veri güvenliği farkındalığının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, öğrencilerin ölçekteki ifadelere verdikleri yanıtların
ortalamalarının üç civarında olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, eczacılık öğrencilerinin bu konudaki farkındalıklarının geliştirilmesi gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Veri güvenliği, eczacılık uygulamaları, etik
H9C2 Kardiyomiyositlerde Yüksek Glikoz Bağlantılı Toksisiteye Karşı Elajik Asitin Koruyucu Etkisinin İncelenmesi
Elham KESHAVARZI*, Azadeh AMINZADEH**,***,°
* Student Research Committee, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran
** ORCID: 0000-0001-8293-1180 Department of Pharmacology and Toxicology, Faculty of Pharmacy, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran
*** Pharmaceutics Research Center, Institute of Neuropharmacology, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran
° Corresponding Author; Azadeh AMINZADEH, Ph.D., Assistant Professor of Pharmacology,
Department of Pharmacology and Toxicology, Faculty of Pharmacy, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran
Tel: +98-34-31325247, Fax: +98-34-31325003, e-mail: a.aminzadeh@kmu.ac.ir; azadehaminzadeh@yahoo.com
ÖZ
Diabetes mellitus, kardiyovasküler hastalıklar için riskin artmasına neden olan bir faktördür. Elde edilen veriler, yüksek glikozun (HG) kardiyomiyositlerde yaygın apoptozu teşvik edebileceğini göstermiştir. Oksidatif stres, HG’nin neden olduğu apoptozdan sorumlu ana faktör olarak bilinmektedir. Doğal bir fenolik bileşik olan elajik asit, anti-inflamatuar, anti-aterojenik ve anti-oksidan etkiler göstermektedir. Bu çalışma, elajik asidin H9C2 hücrelerinde HG’nin neden olduğu oksidatif hasar üzerindeki etkilerini değerlendirmek için yapılmıştır. Elajik asitin hücre canlılığı üzerindeki etkisi MTT yöntemi ile değerlendirilmiştir. Malondialdehit (MDA), glutatyon (GSH), toplam antioksidan kapasite (TAC) ve süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesini içeren oksidatif stres parametreleri de ölçülmüştür. Sonuçlar, elajik asitin (10 uM ve 20 uM), HG’ye maruz kalan H9C2 hücrelerinin hücre canlılığını önemli ölçüde artırabildiğini göstermiştir. Ek olarak, elajik asit, hücre içi GSH, TAC ve SOD düzeylerini önemli ölçüde artırırken, MDA düzeylerini azaltmıştır. Birlikte ele alındığında, bu sonuçlar, elajik asitin, en azından kısmen, antioksidan aktiviteyi artırarak ve oksidatif stresi önleyerek, HG’nin neden olduğu sitotoksisite üzerinde koruyucu bir etkisini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: H9C2 hücreleri, yüksek glukoz, ellajik asit, kardiyotoksisite, oksidatif stres
Farelerde Karragenanla İndüklenmiş Pençe Ödem Modelinde Metronidazol Tedavisinin Anti-inflamatuvar Aktivitesinin Değerlendirilmesi
Inci KAZKAYASI*°, Gokcen TELLI**
*ORCID: 0000-0003-1159-9680, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmacology, Ankara, Turkey
** ORCID: 0000-0003-0028-6769, Hacettepe University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmacology, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Inci KAZKAYASI
e-mail: inci.kazkayasi@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Metronidazol uzun yıllardır protozoalara ve anaerob bakterilere karşı kullanılan nitroimidazol türevi bir antibiyotiktir. Son yıllarda bunlara ek olarak, akne, Crohn hastalığı, periorifisyal dermatit, rozase ve seboreik
dermatit gibi non-enfeksiyöz inflamatuvar hastalıklarda da kullanılmaya başlanmıştır. Ancak bu konudaki çalışmalar sınırlıdır ve bu etkinin mekanizması bilinmemektedir. Çalışmamızın amacı metronidazol’ün
olası anti-inflamatuvar etkinliğinin karragenan ile indüklenen pençe ödemi yöntemi kullanılarak farelerde in vivo olarak gösterilmesidir. Deneylerde farelere gavaj yoluyla 2, 20 ya da 200 mg/kg metronidazol tek doz olarak uygulanmıştır. Bir saat sonra farelerin arka pençelerine inflamasyon oluşturmak için sub-plantar %2 karragenan enjeksiyonu yapılmış ve pençe kalınlığı karragenan enjeksiyonunun hemen öncesinde ve enjeksiyondan 1, 2, 3, 4, 24 ve 48 saat sonra mikrometrik kompas ile ölçülmüştür. Metronidazol’ün etkinliği, ayrı bir grup fareye referans
ilaç olarak verilen (10 mg/kg, oral) indometazin ile karşılaştırılmıştır. Farelerin pençelerinde IL-1β ve TNF-α düzeyleri ELISA yöntemiyle ölçülmüştür. İstatistiksel analiz varyans analizi (post-hoc Bonferroni) ve Student’s t test ile yapılmıştır. Farelerde karragenanla indüklenen pençe ödemi modelinde metronidazol, indometazinle benzer derecede antiinflamatuvar etkinlik göstermiştir. Metronidazol her üç dozda (2, 20 ve 200 mg/kg) da kontrol grubuna kıyasla ödem oluşmasını engellemiştir ve etkide dozlar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Kontrol grubunda 48. saatte hala bir miktar devam eden ödem, metronidazol gruplarında kaybolmuştur. Karragenan enjeksiyonu ile artmış olan IL-1β ve TNF-α düzeyleri metronidazol tedavisi ile anlamlı olarak azalmıştır. Çalışmamızda metronidazol farelerde karragenan ile indüklenen pençe ödemini azaltıcı ve pro-inflamatuvar sitokinleri düşürücü etkileri nedeniyle anti-inflamatuvar bulunmuştur. Metronidazol’ün son
yıllarda çeşitli non-enfeksiyöz hastalıkların tedavisindeki etkinliği antiinflamatuvar aktivitesinden ileri gelebilir.
Anahtar Kelimeler: Metronidazol, anti-inflamatuvar aktivite, fare, pençe-ödem testi
Keratomikoz Tedavisi İçin Flukonazol Yüklü Elastik Lipozom Bazlı Jelin Tasarımı ve Karakterizasyonu
Ravika NANDA*, Mehak**, Ramandeep Singh NARANG***, Jasjeet Kaur NARANG****°
* ORCID ID: 0000-0003-3676-3221, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, India
** ORCID ID: 0000-0002-1673-6384, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, India
*** ORCID ID: 0000-0002-2036-3883, Department of Oral and Maxillofacial Pathology, Sri Guru Ram Das Institute of Dental Sciences and Research, Amritsar, India.
****° ORCID ID: 0000-0002-2265-7711, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, India
° Corresponding Author; Dr. Jasjeet kaur Narang
Tel. 7837221174, e-mail: jasjeet2975@yahoo.com
ÖZ
Keratomikoz olarak bilinen mantar kaynaklı kornea ülseri, korneal epitelyumunun yırtılması sonucu ortaya çıkar. WHO’ya göre
keratomikoz körlüğün önde gelen nedenidir. Göz, dış faktörlere karşı oldukça dirençli olmasını sağlayan farklı fizyolojik fonksiyonlardaki farklı yapılardan oluşur, bu durum çoğu konvansiyonel dozaj formunun düşük ilaç biyoyararlanımı göstermesine neden olur. İlaç etkinliğini artırmak amacıyla birçok araştırma grubu çeşitli stratejiler denemişlerdir. Bu modifikasyonların büyük bir kısmı geleneksel dozaj formlarına kıyasla bazı yararlar sağlamışlardır ancak kendi dezavantajları vardır. Yukarıda bahsedilen formülasyonların yan etkilerinin üstesinden gelmek amacıyla, flukonazol yüklü elastik lipozom temelli jel hazırlanmıştır. Elastik lipozomlar, soya lesitin ve sodyum deoksikolat kullanılarak döner evaporasyon metodu ile hazırlanmışlardır. Sonrasında ilacın göz ile yeterli temasını sağlamak amacıyla elastik lipozomal süspansiyonlar optimize edilmiş jelleştirme ajanı (karbopol 934) ile birleştirilmiştir. Daha sonra elastik lipozom temelli jel pH, ilaç içeriği, reolojik çalışma, homojenite ve sürülebilirlik, in vitro salım çalışması, ex vivo permeasyon çalışması, toksisite çalışması, biyoadhezyon çalışması ve antifungal aktivite açısından karakterize edilmiştir. Optimize formülasyon 7,0 ± 0,01 pH değerine, %98,5 ± 3,9 ilaç içeriğine, 7217 ± 340 mPa.s viskoziteye, %80,5± 0,32 oranında in vitro salıma, %72,27±0,65 ex vivo permasyon değerine sahiptir ve biyoadhezyon süresi piyasa jeli ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede (p≤ 0,05) yüksek bulunmuştur. Optimize jelin antifungal aktivitesi de ticati jel ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede (p≤ 0,05) yüksek bulunmuştur. Flukonazol yüklü elastik lipozom jel başarılı bir şekilde hazırlanmış ve keratomikozis tedavisi için konvansiyonel jel formülasyonlarına göre ümit verici bir seçenek olarak bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Fungal kornea ülserleri, Flukonazol, elastik lipozomal jel, antifungal aktivite.
Alloxan Nedenli Diyabetik Sıçanlarda Hepatik ve Renal Hasarı İyileştirmek İçin Ekmek Meyvesi (Artocarpus altilis) Yaprak Ekstresinin Potansiyel Kullanımı
Hesty SETİAWATİ*, Yulia Yusrini DJABİR**o, Hardi HARDİ***, Subehan LALLO****, Muhammad Husni CANGARA*****
**ORCID: 0000-0001-5705-4737, Hasanuddin University, Graduate Program, Faculty of Pharmacy, Makassar, Indonesia
** ORCID:0000-002-5891-7247, Hasanuddin University, Department of Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Makassar, Indonesia
*** ORCID: 0000-003-0599-1854, Hasanuddin University, Graduate Program, Faculty of Pharmacy, Makassar, Indonesia
**** ORCID 0000-003-1746-1682, Hasanuddin University, Department of Pharmaceutical Science and Technology, Faculty of Pharmacy, Makassar, Indonesia
***** ORCID: 0000-002-5160-8265, Hasanuddin University, Faculty of Medicine, Department of Anatomical Pathology, Makassar, Indonesia
° Corresponding Author; Yulia Yusrini DJABİR
e-mail: yuliayusrini@unhas.ac.id
ÖZ
Ekmek meyvesi yaprağı (Artocarpus altilis) ekstresinin antihiperglisemik etkisi, alloksan nedenli diyabet modeli kullanılarak
yapılan in vivo bir çalışmada gösterilmiştir. Bu çalışma, ekmek meyvesi yaprak ekstresinin, alloksan nedenli diyabetik sıçanlarda karaciğer ve böbrek hasarını iyileştirip iyileştirmediğini incelemeyi amaçlamıştır. Çalışmada erkek Wistar sıçanları (n=35) kullanılmıştır. Kontrol grubu (grup I, n=5) dışındaki tüm diğer hayvanlara alloksan (155 mg/kg vücut ağırlığı) enjekte edilmiştir. Üç gün sonra, kan şekeri >200 mg/dl olan hiperglisemik sıçanlar 4 tedavi grubuna ayrılmıştır: plasebo (alloksan grubu), ekmek meyvesi yaprak (BL) ekstresi 100 mg/kg, BL ekstresi 200 mg/kg; ve BL ekstresi 400 mg/kg. Tedaviler 14 gün boyunca günlük olarak uygulanmış ve başlangıçta, alloksan enjeksiyonundan sonra ve tedavileri takiben serum glutamik piruvik transaminaz (SGPT) ve kreatinin düzeylerini belirlemek için kan örnekleri alınmıştır. Alloksanın, enjeksiyondan 3 gün sonra sıçan kan
şekeri, SGPT ve kreatinin seviyelerinde önemli bir artışa neden olduğu bulunmuştur (P<0.01). Tedaviden sonra, 200 mg/kg ve 400 mg/kg BL ekstreleri uygulanan sıçanların, tek başına plasebo ile tedavi edilenlere kıyasla önemli ölçüde daha düşük SGPT seviyelerine sahip olduğu görülmüştür. (P<0.05). Karaciğer histolojik hasarı da, özellikle 400 mg/kg dozda BL ekstresi ile önemli ölçüde azalmıştır. Serum kreatinin düzeyi eski haline gelmesine rağmen, böbrek dokusunda alloksan nedenli tübüler dejenerasyonun hala belirgin olduğu gözlenmiştir. Sonuç olarak, 400 mg/kg vücut ağırlığı dozunda uygulanan BL ekstresi, alloksan nedenli karaciğer fonksiyon bozukluğunu ve doku hasarını iyileştirmiş, ancak böbrek hasarını iyileştirmede daha az
etkili bulunmuştur. Bu sonuç, hepatoprotektif etkili bir bitkisel ilaç olarak ekmek meyvesi yaprağı ekstresinin kullanımını destekleyebilir.
Anahtar Kelimeler: Ekmek meyvesi yaprağı, Artocarpus altilis, diyabetik sıçanlar, alloksan, karaciğer hasarı, böbrek hasarı.
Bosentan Monohidratın Çözünürlüğünü Artırmak için Liyofilizasyon ve Püskürtmeli Kurutma Tekniklerinin Yeterliliği: Karşılaştırmalı Bir Çalışma
Safvan Ali CHEMBAN*, Lakhvir KAUR**o, Gurjeet SINGH***,
Ravi Kumar DHAWAN**** Anureet KAUR***** and Lovepreet SINGH******
* ORCID: 0000-0001-7054-022X, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
** ORCID: 0000-0001-8091-2365, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
*** ORCID: 0000-0003-4399-4693, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
**** ORCID: 0000-0002-8587-6807, Department of Pharmacology, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
***** ORCID: 0000-0002-2158-9569, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
****** ORCID: 0000-0003-3217-9431, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
° Corresponding Author; Dr. Lakhvir Kaur
Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar
E-mail: lakhvir86@gmail.com
ÖZ
Bu çalışma, yüksek etkili antihipertansif bir ilaç olan bosentan monohidratın çözünürlük sorunlarının üstesinden gelebilmek için 2 yeni teknik olan liyofilizasyon ve püskürterek kurutma tekniklerinin etkileri üzerine odaklanmıştır. Katı dispersiyon yaklaşımı, çözünürlük arttırmak için dünya çapında en çok kabul gören başarılı bir yöntemdir. Poloxamer 188, katı dispersiyonları hazırlamak için taşıyıcı olarak kullanılmıştır. Sonuçlar göstermektedir ki formüle edilmiş amorf sistemlerin partikül boyutu, çözünürlüğü ve çözünme profilleri önemli ölçüde değişmiştir. Liyofilize katı dispersiyonlar, hazırlanan katı dispersiyonlarda en yüksek çözünürlük seviyesini göstermiştir. Liyofilizasyon ve püskürterek kurutma teknikleri kullanılarak hazırlanan katı dispersiyon formülasyonları FL10 ve FS10, 32 tam faktöriyel tasarım yaklaşımı kullanılarak optimize edilmiştir. Hazırlanan amorf katı dispersiyonlar Fourier-transform kızılötesi spektroskopisi (FTIR), partikül büyüklüğü analizi, diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC), X-ışını difraksiyonu (XRD), taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve transmisyon elektron mikroskobu (TEM) kullanılarak karakterize edilmiştir. Liyofilize edilmiş optimum katı dispersiyonların (FL10) ortalama partikül büyüklüğü 450.9 nm’dir. Hem FL10 hem de FS10’un X-ışını kırınım analizleri, ilaca ve polimere kıyasla tepe yoğunluğunda bir azalma ortaya çıkarmıştır ve bu, kristalli formun amorfa dönüşümünü göstermetedir. Bu çalışmanın sonuçları, çözünürlüğü arttırmak için liyofilizasyon ve püskürterek kurutma kullanılabilse de liyofilizasyonun daha iyi sonuçlar gösterdiği sonucuna varmamızı
sağlar.
Anahtar Kelimeler: Katı dispersiyon, liyofilizasyon, püskürterek kurutma, çözünürlüğü artırma, hipertansiyon
Bambu Yaprağından Elde Edilen Silika Kullanılarak Hazırlanan SiO2/Polihidroksibutirat Kompozitten Modifiye İlaç Salımı
Enobong R. Essien*,°
* ORCID: 0000-0003-2379-3640, Department of Chemical and Food Sciences, Bells University of Technology, P.M.B 1015 Ota, Ogun State, Nigeria
° Corresponding Author; Enobong R. ESSIEN
Phone: +234-8139447446, e-mail: reggiessien@gmail.com
ÖZ
Kontrollü veya modifiye edilmiş ilaç salım sistemleri, ilacı sürekli vermesi ve istenilen biyoyararlanımı sağlaması nedeniyle konvansiyonel ilaç uygulama sistemlerine göre tercih edilmektedirler. Alkoksisilan silika prekürsörlerine bağlı olarak silika/polimer kompozitlerin taşıyıcı malzeme olarak üretilmeleri pahalıdır. Sonuç olarak, bu çalışma bambu yaprağını silika başlangıç malzemesi olarak kullanmayı amaçlamıştır. İn vitro bozunmayı ve modifiye edilmiş salımı fosfat tamponlu tuz çözeltisinde (PBS) değerlendirmek için, tetrasiklin hidroklorür (TCH) ile yüklenen bir (SiO2/PHB) kompozit yapmak için bambu yaprağından gelen kül, polihidroksibütirat (PHB) çözeltisi ile karıştırılmıştır. Malzemelerin şekli, faz bileşimi ve kimyasal bağ özellikleri, taramalı elektron mikroskobu (SEM), X-ışını difraktometrisi (XRD) ve Fourier dönüşümü kızılötesi spektroskopisi kullanılarak değerlendirildi. TCH salınım profilini belirlemek için bir ultraviyole (UV) spektrofotometre kullanıldı. SiO2/ PHB kompozitinin başarılı bir ilaç yükleme yeteneğine sahip olduğu bulundu. İlave olarak PBS’de düzenlenmiş bozunabilirliğe ek olarak, kompozitin, bozunma çözeltisi pH’ının güvenli sınırların altında kalmasıyla, TCH’yi sabit ve sürekli bir şekilde saldığı bulundu. Sonuç olarak, bambu yaprağından türetilen silikadan sürekli TCH salımı için Si02/PHB formülasyonu, güvenli, düzenlenmiş bir ilaç verme
yöntemi olarak önemli bir potansiyel ekonomik fayda sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Bambu yaprağı, Alkoksisilan, kompozitler, modifiye edilmiş ilaç salımı, silika, tetrasiklin hidroklorür.
Astrosit-Nöron Metabolik Orkestrasının Şefi
Menizibeya O. WELCOME*º
* ORCID: 0000-0001-5737-4626, Department of Physiology, Faculty of Basic Medical Sciences, College of Health Sciences, Nile University of Nigeria, Abuja
º Corresponding Author: Menizibeya O. Welcome MD, Ph.D, Chief,
Tel: +2347059151388; e-mail: welcome.menizibeya@nileuniversity.edu.ng
ÖZ
Diabetes mellitus, obezite, Parkinson ve Alzheimer hastalıkları gibi bozukluklar, merkezi metabolik işlev bozuklukları ile karakterize edilir ve halk sağlığına çok büyük ekonomik yük oluşturur. Dünya çapında her yıl milyonlarca yeni vaka ve ölüm rapor edilmektedir, bu durum bu hastalıkların artan yaygınlığı ve ölüm oranıyla mücadele etmek için yeni çözümler arayışını ortaya koymaktadır. Son birkaç yıldır bilimsel kanıtlar, tatlı tat almaya yardımcı reseptör T1R2+T1R3 heterodimerinin periferal glukoz metabolizmasını yönlendirmeye hizmet ettiğini tutarlı bir şekilde göstermiştir. Son veriler, bu heterodimerin aynı zamanda serebral glukoz metabolizmasını gerçekleştiren merkezi bir glukosensör görevi gördüğünü ortaya çıkarmıştır. Elde edilen bulgular, bu reseptörün nöronlarda ve astrositlerde glukoz metabolizmasının itici gücü olarak merkezi rolünü doğrulamaktadır. Bu makalede, “metabolik orkestra”, astrosit-nöron devrelerinde glukoz taşınmasını ve metabolizmasını koordine etmede yer alan plazma membran reseptör ağının organizasyonel karmaşıklığını tasvir etmek için kullanılmıştır. Bu derleme, son zamanlarda yapılan çalışmaların ışığında, tat reseptörünün çok önemli bir merkezi glukosensör ve glukoz metabolizmasının ana koordinatörü olduğunu öne sürerek, astrosit-nöron devresinin metabolik iletkeni olarak T1R2+T1R3 heterodimerine atıfta bulunmaktadır; buna göre glukozun hücre içine GLUT-2 aracılı girişinden ziyade plazma zarında astrositnöron metabolik mekanizmasını içeren daha koordineli bir giriş açıklanmaktadır. Ayrıca, glukoz metabolik disfonksiyonlarını içeren beyin bozuklukları için yeni tedavi yolları sağlayabilecek araştırma konuları da tartışılmıştır.
Anahtar kelimeler: T1R2 + T1R3; serebral tatlı tat reseptörü
antagonistleri; glukosensörler; metabolik iletken; metabolik
orkestra; beyin hastalıkları
Antipsoriatik Tedavide Son Gelişmeler: Bir Güncelleme
Shaik SHAFIULLA* , Suneela DHANESHWAR **, o
* ORCID: 0000-0002-6620-9558, Amity Institute of Pharmacy, Lucknow, Amity University Uttar Pradesh, Noida, U.P. India
** ORCID: 0000-0001-7646-642X, Amity Institute of Pharmacy, Lucknow, Amity University Uttar Pradesh, Noida, U.P. India
º Corresponding Author: Suneela DHANESHWAR
Phone: +91 9850125430; e-mail: sdhaneshwar1@lko.amity.edu
ÖZ
Sedef hastalığı, aşırı patolojik özelliklere ve tedavisinin farmakolojik olarak yetersiz kaldığı çok sistemli bir otoimmün hastalık olan kronik inflamatuar bir hastalıktır. Temelinde sedef hastalığı epidermal hücreler, keratinosit hiperproliferasyonu, inflamasyon, dermal kapiller genişleme ve pro-anjiyojenik mekanizmalarla ilişkilidir. Diğer kronik hastalıklarla karşılaştırıldığında, sedef hastalığı olan hastalar ciddi psikolojik strese ve bilişsel işlev bozukluklarına sahip olmakla birlikte daha az fiziksel aktivite ve düşük kaliteli yaşam sürer. Patofizyoloji, sedef hastalığının neden olduğu iltihaplanmanın artmasında ve lokalizasyonunda önemli bir rol oynayan interlökin- (IL) -17, IL-23, tümör nekroz faktörü-alfa (TNF-α), interferon-gama (IFN-γ) ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) gibi çeşitli aracıların katılımıyla karmaşıktır. Bununla birlikte, sedef hastalığı patofizyolojisi hakkında kesintisiz bilgi edinmek, sedef hastalığının kişiye özgü tedavisinin zorluklarının üstesinden gelmek için keşfedilebilecek yeni terapötik hedefleri belirlememize olanak tanır. Geleneksel tedavide kortikosteroidler, vitamin-D, metotreksat ve siklosporin kullanılır, ancak bu ilaçlar düşük etkinliğe ve ciddi yan etkilere sahiptir ve bazen hastalık komorbiditelerine neden olur. 2016-2019 yılları arasında FDA tarafından onaylanan risankizumab-rza, guselkumab ve tildrakizumab-asmn, gibi IL-23 blokerleri, brodalumab ve ixekizumab gibi IL-17 blokerleri ve TNF-α yı hedefleyen sertolizumab pegol gibi hedefe yönelik yeni biyolojikler, orta ila şiddetli sedef hastalığının tedavisinde devrim yarattı, ancak bu ilaçların düşük hasta uyumuna yol açan birçok yan etkiye sahip oldukları bildirildi. Ters biyoloji mühendisliği ile tasarlanan adalimumab, etanersept ve infliksimab biyobenzerleri de maliyet-etkin olmaları nedeniyle popüler hale gelmektedir. İlaçların yeniden kullanılması, esas olarak eski ilaçlar için yeni tıbbi kullanımların tanımlanmasına odaklanmaktadır. İlacın yeniden kullanılmasının ana odağı, ilaç molekülünün çeşitli hedeflerle nasıl etkileşime girdiği ve farmakolojik etkisini nasıl gerçekleştirdiği ve
düşük toksisiteli etkili terapötik ajanlar tasarlamanın yeni olanaklarını ortaya çıkarmasıdır.
Anahtar kelimeler: Sedef hastalığı; İlaçların yeniden kullanılması; Damarlanma; Vasküler endotelyal büyüme faktörü; Keratinosit proliferasyonu, TNF-α, IFN- γ, Th-17/Th-23 yolağı.
Yeni Glitazonların, STZ ile İndüklenmiş Hiperglisemik Sıçan Modelinde Hiperglisemiyi Tersine Çevirmesi
Chandan HIRENALLURE MAHESHWARAPPA* , Krishna KAMSAGARA
LINGANNA**° , Prashanth Kumar BOMMENAHALLI REVANAPPA*** , Seema
MEHDI**** , Shreyas AYACHIT***** , Suman SUMAN****** , Nandini HITTANAHALLI
SHIVAKUMAR******* , Sneha DESAI******** , Swerna ESWARAN*********
* ORCID: 0000-0003-2395-2699, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
** ORCID: 0000-0001-7538-0798, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
*** ORCID: 0000-0001-9503-741X, Department of Pharmaceutical Chemistry, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
**** ORCID: 0000-0002-3212-0774, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
***** ORCID: 0000-0002-7662-4413, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
****** ORCID: 0000-0003-0977-4953, Department of Dravyaguna, Govt. Ayurvedic Medical College & Hospital, New Sayyajiroa Raod, Mysuru-570001, Karnataka, India
******* ORCID: 0000-0003-0750-6373, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
******** ORCID: 0000-0001-7063-4728, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
********* ORCID: 0000-0003-1185-4442, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
° Corresponding Author; Krishna KAMSAGARA
Tel. +91 9886610010, Fax- 0821-2548359, e-Mail: klkrishna@jssuni.edu.in
ÖZ
Diabetes mellitus, insülin salgılanmasının veya insüline duyarlılığın azalması ile karakterize edilen en yaygın kronik metabolik hastalıktır. Aynı zamanda plazmada glukoz seviyelerinin yetersiz kontrolü hastalığıdır. Bu çalışmada, yeni glitazonların, STZ ile indüklenmiş hiperglisemik sıçanlardaki hipoglisemik aktiviteleri değerlendirildi. In vivo çalışmalardan önce, 32 adet yeni glitazonun moleküler yerleştirme çalışması gerçekleştirildi. Moleküler yerleştirme çalışması, C5 ve C22 bileşiklerinin hedef protein 3CS8 ile daha iyi bağlandığını gösterdi. Akut toksisite çalışmaları, OECD kılavuzu 425 kullanılarak dişi farelerde yapıldı. Bileşikler, sıçanlarda test edildiğinde 300 mg / kg’da mortalite göstermedi. Bu nedenle in vivo çalışmalar için bu doz seçildi. C5 ve C22 bileşiklerinin hipoglisemik aktiviteleri, 10 ve 20 mg / kg konsantrasyonda, STZ ile indüklenmiş hiperglisemik sıçanlarda değerlendirildi. Her iki dozda da (10 mg hem de 20 mg
/ kg) bileşik C5, C22’den daha iyi bir aktivite gösterdi, C22 daha yüksek dozda daha iyi bir aktivite sergiledi. Aktivite 0, 7, 14 ve 21. gününde davranışsal parametreler, plazma kan glukoz seviyesi ile değerlendirildi. Çalışma süresi üç hafta olup, 21. günde, hayvanlar sakrifiye edildi ve biyokimyasal analizler yapıldı. Bileşik C5, C22 ile karşılaştırıldığında önemli bir aktivite gösterdi. Yeni glitazonların hipoglisemik aktivitesini ispatlamak için daha fazla araştırma gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Moleküler yerleştirme, PPARγ, glitazonlar, diyabet, 3CS8, lipit profili.
Deriden Uygulama İçin Polifenolik Bileşik İçeren Nano Boyutlu Emülsiyon Sistemlerinin Geliştirilmesi ve Karakterizasyonu
Bülent SAMANCI*o , Fatma Gülgün YENER** , İsmail Tuncer DEĞİM***
* ORCID: 0000-0002-7198-5375, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
** ORCID: 0000-0002-7234-0034, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-9329-4698, Biruni University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
° Corresponding Author; Bülent Samancı
Tel. +90 412 241 10 00 / 7531; e.mail: bulent.samanci@hotmail.com
ÖZ
Resveratrol güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olmasının yanı sıra antikanser, anti-anjiyojenik, kardiyoprotektif, anti-diyabetik, anti-viral ve nöroprotektif aktivitelere sahiptir. İnsan vücudunda hızlı emilime uğramasına rağmen, bağırsak ve karaciğer metabolizması, resveratrolün sistemik biyoyararlanımı için hız sınırlayıcıdırlar. Ayrıca, resveratrolün yüksek lipofilikliği, suda çözünürlüğünü ve oral yoldan yüksek oranda metabolize edilmesi nedeni ile oral biyoyararlanımını azaltır. Bu nedenle, oral uygulama ile görülen olumsuzlukların üstesinden gelmek için resveratrolün deri uygulaması için optimum bir formülasyon geliştirilmesi amaçlanmıştır.Kolay formüle edilebilmeleri, termodinamik olarak kararlı
olmaları ve hem lipofilik hem de hidrofilik etkin maddelerin vücuda verilmesini kolaylaştırmalarından dolayı, resveratrolün mikroemülsiyonlara (ME’ler) yüklenmesi, stabilite sorunları ve deriden emiliminin zor olması gibi dezavantajlarının üstesinden gelmek için uygun bir ilaç taşıyıcı sistemi olacaktır.Bu çalışmada önce üçgen faz diyagramı oluşturularak MEs bölgesi noktasal çalışma ile belirlendi. Daha sonra optimize edilmiş formülasyonu elde etmek için gerekli özellikler göz önünde bulundurularak ME sistemleri oluşturan bölge içinde bazı formülasyonları seçildi. Seçilen formülasyonlar, santrifüj ve termal stres testleri gibi ön stabilite testlerine tabi tutuldu. Damlacık boyutu, damlacık boyut dağılımı, zeta potansiyeli, viskozite, pH ölçümü gibi karakterizasyon çalışmaları, ön stabilite testlerinden sonra fiziksel olarak bozulmadan kalan formülasyonlar üzerinde gerçekleştirildi. Viskozite, pH, iletkenlik gibi karakterizasyon testleri sonuçları açısından formülasyonlar transdermal uygulamalar için kabul edilebilir aralıktaydı. Ancak damlacık boyutu, polidispersite indeksi ve zeta potansiyel değerleri optimal formülasyonun belirlenmesini sağlamıştır.
Anahtar Kelimeler: Mikroemülsiyon, Penetrasyon artırıcılar, Resveratrol, Transdermal taşıyıcı sistemler,Üçgen Faz Diyagramı
Kolona Hedefli Doğal Sakız ve Mesalamin İçeren Pelletlerin Hazırlanması, Optimizasyonu ve Değerlendirilmesi
Rijawan Rajjak PATHAN*° , Aquil-ur-Rahim SIDDIQUI **
* ORCID: 0000-0001-8706-0898, Department of Pharmaceutics, SBSPM’s B.Pharmacy College, Ambajogai, Beed, India;
** ORCID: 0000-0001-8989-6680, Department of Pharmacognosy, Shri Bhagwan College of Pharmacy, Aurangabad, India
° Corresponding Author; Rijawan Rajjak Pathan
Tel. +919881826372, email: pathanrijwan4610@gmail.com
ÖZ
Bu çalışmanın amacı Moringa oleifera Lam. (MOG) ve Cyamopsis tetragonolobus Taub. (CTG)’ den elde edilen sakızları içeren kolona hedefli mesalamin pelletlerinin hazırlanmasıdır. Tekli uyaran aracılı salımın kolona hedefli olarak gerçekleştirilmesinin fizyolojik koşullardan dolayı zor olması nedeniyle salımın kolonda sağlanması için pH ve enzime duyarlı salım mekanizmaları kullanılmıştır. Pelletlerin hazırlanmasında ekstrüzyon ve sferonizasyon teknikleri kullanılmıştır. Formülasyonun optimizasyonunda, optimize serinin seçimi için faktöriyel tasarım çalışması 32 kullanılmıştır. Yüksek çözücü oranı (80:20) ve MOG ve CTG’nin sırasıyla %10 ve %7.5 konsantrasyonlarda kullanımının optimize pelletlerin elde edilmesini sağladığı saptanmıştır. Elde edilen optimize pelletler hedeflendirme için iyi fiziksel özellik göstermiş ve F8M ve F8C formülasyonları ve bunların kaplanmış formülasyonları kolon ortamında iyi in vitro
salım özelliği göstermiş ve in vivo röntgenografik görüntü vermiştir. Avantaj olarak söylemek gerekirse, sferonizasyon ve ekstrüzyon ekonomik açıdan avantaj sağlarken kontrollü salım sağlamak amacıyla kullanılan doğal kaynaklı sakızlar inert ve biyouyumlu yapıları ile avantaj sağlamıştır. Bu formülasyon, endüstriyel ölçeklerde sentetik polimerin yan etkilerini azaltıp vücutla daha biyouyumlu hale getirebilir.
Anahtar Kelimeler: Mesalamin, pelletler, Moringa oleifera zamkı, Cyamopsis tetragonolobus zamkı, in vivo kolon hedefleme
Bisfenol A ve Analoglarının MCF-7 ve HSeC Hücre Hatlarında in vitro Sitotoksik Etkisinin Değerlendirilmesi
Seda İPEK*º , İrem İYİGÜNDOĞDU** , Aylin ÜSTÜNDAĞ*** , Yalçın DUYDU****
* ORCID: 0000-0002-3240-219X, Ankara University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, 06560 Ankara
** ORCID: 0000-0001-9780-2488, Gazi University Faculty of Pharmacy Department of Pharmaceutical Toxicology, 06330 Ankara
*** ORCID: 0000-0002-8449-1358, Ankara University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, 06560 Ankara
**** ORCID: 0000-0001-7482-086X, Ankara University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, 06560 Ankara
° Corresponding Author; Seda İPEK
Tel: 0 546 603 15 94; e-mail: sedaipek@ankara.edu.tr
ÖZ
Bisfenol A (BPA) gibi endokrin bozucu kimyasallar ve benzerleri insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Bu araştırma, BPA ve dört farklı analogunun bisphenol S (BPS), bisfenol F (BPF), bisfenol Z (BPZ), bisfenol AF (BPAF) hem kanser hem de sağlıklı hücre hatları üzerindeki sitotoksik etkilerini MTT testi yaparak aynı anda belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada, hücre kültürü için insan meme kanseri hücreleri (MCF-7) ve insan sertoli hücreleri (HSeC) kullanılmıştır. MCF-7 ve HSeC, 24 saat BPA, BPS, BPF, BPZ, BPAF’ye maruz bırakılmıştır. Daha sonra, bisfenollerin (IC50) inhibitör etkisi absorbans ölçümü ile belirlenmiştir. En yüksek IC50 değerleri nedeniyle her iki hücre hattında BPF en az sitotoksik alternatif iken, BPZ’nin HSeC hücre hattında en sitotoksik alternatif olduğu bulunmuştur. MCF-7 hücre hattında, BPA ve BPZ’nin eşit sitotoksik etkilere sahip olduğu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Endokrin bozucu kimyasallar, bisfenoller, sitotoksisite, MTT, MCF-7 hücre hatları, HSeC hücre hatları
Çözücü Polaritesinin Özellikle Glabridin Olmak Üzere Glycyrrhiza glabra Köklerindeki Toplam Flavonoitlerin Ekstraksiyonunun Verimine Etkisi
Sadanand YEWALE* , Zeba FARASH** , Shrikant KULKARNI*** , Shital PALGHADMAL**** , Neelam ATHAWALE***** , Laxman SAWANT****** , Shrinivas BHOPE******* , Sriram PADMANABHAN********°
* ORCID: 0000-0003-4613-3012, Herbal Division, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
** ORCID: 0000-0002-0225-910X, Analytical Development Laboratory, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
*** ORCID: 0000-0002-1981-5651, Analytical Development Laboratory, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
**** ORCID: 0000-0002-8998-3044, Herbal Division, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
***** ORCID: 0000-0003-1664-0443, Ayush Center of Excellence, Interdisciplinary School of Health Sciences, Center of Complementary and Integrative Health,
Savitribai Phule Pune University, Pune, India.
****** ORCID: 0000-0002-3037-9168, Dabur Research and Development Center, Ghaziabad, India,
******* ORCID: 0000-0002-1723-8002, Analytical Development Laboratory, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
******** ORCID: 0000-0001-8049-3703, Sava Healthcare Limited, Research Center, Block D1, Plot No. 17/6, MIDC, Chinchwad, Pune-411019, India
° Corresponding Author; Dr. Sriram Padmanabhan
Phone: +91-20-68181222; e-mail: sriram.p@savaglobal.com
ÖZ
Farklı organik çözücülerin (etanol, diklorometan, etil asetat ve aseton) Glycyrrhiza glabra köklerinden glabridin ve toplam flavonoit (TF) ekstraksiyon verimliliğine etkileri çalışılmıştır. Glycyrrhiza glabra köklerinden ekstre verimi % 3 ile % 6 aralığında, ekstraksiyon etkinliği etanol> aseton> etil asetat> diklorometan sırası ile bulunmuştur. Diklorometan, ardından etil asetat, aseton ve etanol ile daha yüksek bir TF ve glabridin ektraksiyon verimi elde edilmiştir, bu da TF ve glabridinin en uygun şekilde ekstraksiyonunda polar olmayan çözücülerin etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca flavonoitlerin ektraksiyon verimliliğinin, çözücünün nem absorplama kapasitesinin bu tür bileşiklerin ekstre edilmesinde rol oynadığını yansıtan etanol haricinde, geri kazanılan çözücülerin kullanımından büyük ölçüde etkilenmediği de ilk kez gösterilmiştir. Su ile hazırlanan ekstre haricinde tüm ekstre türlerinde glisirizin içeriği düşük olup % 0,1 ile % 1 aralığındadır, bileşik polar bir bileşik olduğu için su ekstresinde içerik beklendiği gibi ~% 10’dur. İlginç bir şekilde, etil asetatın glisirizin izleri olmadan sadece glabridini seçici olarak izole ettiği ilk kez bildirilen bir bulgu olarak gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Meyankökü, Glabridin, Flavonoitler, Glisirizin, Ekstraksiyon, Çözücü polaritesi
Yüzer İlaç Salım Sistemlerine (FDDS) Genel Bir Bakış; Hazırlık ve İn Vitro - İn Vivo Değerlendirmede Geleneksel ve Yeni Yaklaşımlar
Fatemeh SHARIAT RAZAVI* , Maryam KOUCHAK ** ° , Fatemeh FEIZOLESLAM*** , Maryam VEYSI ****
* ORCID: 0000-0002-5324-8267, Nanotechnology Research Center, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
** ORCID: 0000-0002-1399-7335, Nanotechnology Research Center, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
*** ORCID: 0000-0002-2558-9777, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
**** ORCID: 0000-0003-1358-6963, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
° Corresponding Author; Maryam Kouchak,
Tel: 00989163130204, email: koochekm@yahoo.com
ÖZ
Yüzen ilaç taşıyıcı sistemler (FDDS) mide içeriği üzerinde yüzebilen ve midede uzun süre kalabilen oral dozaj formlarıdır. İlacın geleneksel dozaj formlarının kısa midede kalma süresine üstün gelme fırsatı sunarlar ve ilaç maddelerinin sürekli bir süre boyunca gastrointestinal sistemin üst kısmına yavaşça verilmesinde önemli bir rol oynarlar. FDDS’nin geliştirilmesi için efervesan olmayan ve efervesan sistemler dahil olmak üzere iki yöntem önerilmiştir. Bu inceleme, kısaca çeşitli teknolojileri ve bunların FDDS tasarım mekanizmalarını, bunların değerlendirilmesi için in vitro - in vivo testlerle birlikte açıklamaktadır. Ayrıca bunların hazırlanmasına yönelik yeni yaklaşımlar tanıtılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yüzer ilaç Salım sistemleri, Gastro retentif, Efervesan, Efervesan olmayan, Yeni yüzen ilaç salım sistemleri.
Çözünürlüğü Düşük Olan Etken Maddeler İçin Farmasötik Yaklaşımlar ve Aprepitantın Çözünürlüğü
Hakan NAZLI* , Burcu MESUT** , Yıldız ÖZSOY***,°
* ORCID: 0000-0001-5763-1450, Trakya Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 22030, Merkez, Edirne, Türkiye
** ORCID: 0000-0003-2838-1688, İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 34116, Beyazıt, İstanbul, Türkiye
*** ORCID: 0000-0002-9110-3704, İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 34116, Beyazıt, İstanbul, Türkiye
º Corresponding Author: Yıldız ÖZSOY
Tel: +90 0212 440 00 00-13498; e-mail: yozsoy@istanbul.edu.tr,
ÖZ
Gelişen teknoloji yeni etken maddelerin tasarlanması ve keşfedilmesi konularında çağ atlanmasını sağlamıştır. Her ne kadar yeni bulunan etken madde sayısı artsa da bunların çok az bir kısmı geliştirilmeye değer olarak seçenekler arasında kalmayı başarabilmektedir. Keşfedilen bazı etken maddeler uygun farmakolojik aktiviteye sahip olsa dahi, uygun olmayan fizikokimyasal özellikleri nedeniyle ilaç geliştirme basamaklarının daha ilk aşamalarında elenmektedir.
Geliştirilmeye devam edildiklerinde ise ilerleyen aşamalarda düşük biyoyararlanım sorunları ile karşılaşılmaktadır. Çoğu zaman, görülen biyoyararlanım sorunlarının temelindeki neden etken maddenin çözünürlüğünün düşük olmasıdır. Bu özellikteki etken maddelerin çözünürlüklerinin ve dolayısıyla biyoyararlanımlarının arttırılması farmasötik teknolojideki çalışma alanlarının önemli bir bölümünü kapsamaktadır. Bu derleme çalışmasının ilk bölümünde çözünürlüğü
düşük etken maddelerin çözünürlüğünü arttırmada kullanılabilecek yöntemlerle ilgili bilgiler verilmiş, ikinci kısmında ise çözünürlüğü düşük bir etken madde olan aprepitantın çözünürlüğünü arttırma hedefli çalışmalar ele alınmıştır.
Anahtar kelimeler: Çözünürlük, Biyoyararlanım, Çözünürlük Artırma Teknikleri, Partikül Boyutu Küçültme, Katı Dispersiyonlar, Aprepitant
COVID-19: Mutasyona Uğramış Tür, Tedavi Seçenekleri ve Aşı Geliştirme
Ayushi MAHAJAN* , Lakhvir KAUR**º , Gurjeet SINGH*** , RK DHAWAN**** , Anureet KAUR*****
* ORCID: 0000-0002-8666-4523, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
** ORCID: 0000-0001-8091-2365, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
*** ORCID: 0000-0003-4399-4693, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
**** ORCID: 0000-0002-8587-6807, Department of Pharmacology, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
***** ORCID: 0000-0002-2158-9569, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
º Corresponding Author: Dr. Lakhvir Kaur
e-mail: lakhvir86@gmail.com
ÖZ
Devam eden COVID-19 salgını, küresel sağlık ve ekonomi için önemli bir tehdittir. Bu hastalık, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2’nin (SARS-CoV-2) neden olduğu oldukça bulaşıcı bir patojenik hastalıktır. Virüs yüksek bir üreme oranına sahiptir, bu nedenle yüksek oranda bulaşabilir ve bir felakete dönüşmüştür. Dünya çapındaki bilim adamları ve araştırmacılar, bu kötücül hastalığın yayılmasını sınırlamak için mümkün olan her yaklaşımı fazlasıyla kullanıyorlar. SARS-CoV-2 VUI 2020/12/01 gibi yeni mutasyona uğramış suşlar nedeniyle vaka sayısında ani bir artış bildirilmiştir. Bugüne kadar, bu tehlikeli hastalığın tamamen ortadan kaldırılmasında spesifik bir ilaç etkili olmamıştır, ancak bu rahatsızlığın tedavisinde Remdesivir, Lopinavir gibi bazı geniş spektrumlu antiviraller kullanılmaktadır. Ayrıca, bu ölümcül virüsün ortaya çıkmasını önlemek için aşıların geliştirilmesinde mümkün olan her türlü çaba gösterilmiştir. Geriatride ölüme yol açan istenmeyen etkiler gösteren Pfizer’ın BNT162b2’si ve Moderna’nın m-RNA-1273’ü, yakın zamanda piyasaya sürülmüştür. Bu derlemede, küresel farkındalığa yardımcı olacak ve araştırmacıların bu tehdidi ortadan kaldırmanın olası yollarını araştırmasına ve etkin yönetimi için yeni parçalar tasarlamasına yardımcı olacak COVID-19’un önemli yönlerini vurgulamaya çalıştık.
Anahtar kelimeler: COVID-19, SARS-CoV-2, Mutasyonlar, Spike protein, Pandemi, Aşı.
Akut Serebrovasküler Hastalıkta Sitikolin ve Pirasetam ile Nöroprotektif Tedavi: Klinik ve Psikosomatik Etkiler
Iryna SOKOLOVA*° , Serafima TAZINA** , Oksana ZAKHAROVA***
* Orcid ID: 0000-0002-3102-2910, Department of Practical Psychology, Ukrainian Engineering and Pedagogical Academy, Kharkiv, Ukraine;
** Orcid ID: 0000-0003-3676-3467, Department of Therapy, Sechenov First Moscow State Medical University, Moscow, Russian Federation;
*** Orcid ID: 0000-0003-0249-5257,Department of Organization and Economics of Pharmacy, Sechenov First Moscow State Medical University, Moscow, Russian Federation
° Corresponding Author; Iryna SOKOLOVA
Phone: +380503642304; E-mail: sokolovairr@ukr.net
ÖZ
Günümüzün iyi gelişmiş modern ilaç piyasasında çeşitli rahatsızlıkların tedavisi için kullanılabilecek çok çeşitli tıbbi ilaçlar mevcuttur. Genellikle komplikasyonları ve sonuçları ağır olduğundan, serebrovasküler kazalarla ilişkili hastalık grubuna özellikle dikkat edilmektedir. Sovyet sonrası ülkelerde gerçekleştirilen bu çalışmada hastalardaki psikosomatik etki dikkate alınarak serebrovasküler hastalıkların tedavisinde nöroprotektif ilaç kullanımının etki ve etkinliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma için Sitikolin ve Pirasetam olmak üzere iki ilaç seçilmiştir. Temel amaç, bu ilaçların hastaların durumunun iyileştirilmesi ile etki ve ölüm oranlarının azaltılmasındaki etkinliklerinin ve gerekliliklerinin
karşılaştırılmasıdır. Bu çalışmanın sonuçları ve diğer bilim insanlarının çalışmaları, Sitikolin’ in Pirasetam’a kıyasla daha yüksek bir etkinliği olduğunu kanıtlamıştır. Nöroprotektif tedavi olarak Sitikolin alan 680 hastanın (%100) içerisindeki 625 hastanın (%91,9) üç gün sonra genel durumunda iyileşme kaydedilmiştir. Pirasetam alan 405 hastada (%100) ise, nörolojik semptomlarda gerileme, tedavinin 4. veya 5. gününde meydana gelmiştir. Görsel fonksiyonlarda iyileşme Sitikolin grubundan 26 hastada gerçekleşmesine karşın nöroprotektif tedavi olarak Piracetam alan sadece 3 hastada görsel fonksiyonlarda iyileşme kaydedilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İskemik inme, sitikolin, pirasetam, nöroprotektif tedavi, psikosomatik etki
Klebsiella Pneumoniae Kan İzolatlarında Karbapenem ve Kolistin Direnç Mekanizmalarının Moleküler Olarak İncelenmesi
Neslihan GENİŞEL*° , Nida ÖZCAN** , Kadri GÜL*** , Nezahat AKPOLAT**** , Selahattin ATMACA***** , Levent KENAR****** , Nurten ALTANLAR******* , Tuba DAL********
* ORCID: 0000-0002-2579-1932, Department of Pharmaceutical Sciences, Faculty of Pharmacy, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
** ORCID: 0000-0001-6898-7516, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-4642-0276, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
**** ORCID: 0000-0002-8653-6046, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
***** ORCID: 0000-0002-2730-5790, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
****** ORCID: 0000-0002-6613-1308, Department of Medical CBRN Defense, University of Health Sciences, Ankara, Turkey
******* ORCID: 0000-0003-2977-2269, Department of Pharmaceutical Microbiology, University of Ankara, Ankara, Turkey
******** ORCID: 0000-0002-4245-1534, Department of Clinical Microbiology, Faculty of Medicine, Ankara Yildirim Beyazit University, Ankara,
° Corresponding Author; ; Neslihan GENİŞEL
Tel: +90 412 2411000 - 7545; e-mail : ngenisel@gmail.com
ÖZ
Karbapenem Dirençli Klebsiella pneumoniae (KDKp) enfeksiyonları azalan tedavi seçenekleri nedeniyle endişe verici sağlık sorunları oluşturmaktadır. Bu çalışmada, KDKp izolatlarının karbapenemaz (OXA-23,24, 48, 51, 55, 58, KPC, NDM-1, VIM, IMP) ve mcr-1 genleri araştırılmaktadır. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakım ünitelerinden (YBÜ) Şubat 2020 ile Haziran 2020 tarihleri arasında alınan hasta kan örneklerinden izole edilen toplam 33
KDKp izolatı çalışmaya dahil edildi. Tüm KDKp izolatları, bla OXA-23, 24, 48, 58, bla KPC, blaNDM-1, bla VIM, bla IMP dahil olmak üzere karbapenemaz kodlayan genlerin varlığı multipleks Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) ile araştırıldı. KDKp izolatları monoplex PZR ile mcr-1 geni ve bla OXA-51, bla OXA-55 genleri için test edildi. Kirby Bauer Disk Difüzyon Test (DDT) (%100) ile çalışılan tüm KDKp izolatları ertapenem’e dirençliydi; 9’u (%2.27) imipeneme, 23’ü (%69.70) meropeneme dirençliydi. İzolatların 20’si (%60,61) kolistine dirençli bulundu. bla OXA-48, bla NDM-1 ve bla OXA-24 genleri sırasıyla %75.76 (n=25), %6.06 (n=2) ve %3.03 (n=1) izolatında bulundu. İki (%6.06) izolatta hem bla OXA-48 hem de bla NDM-1 genleri, 16 (%48,48) izolatta mcr-1 geni saptandı. Kolistin minimum inhibitör konsantrasyonu (MİK) değeri 2 μg/ml olan 13 hastada ortalama yatış süresi 20.3 gün iken, kolistin MİK değeri > 2 μg/ml olan 20 hastada 33.9 gündü. Hastanede ortalama kalış süresi mcr-1 negatif hastalarda 21.8 gün, mcr-1 pozitif hastalarda 35.7 gündü. Karbapenemaz ve mcr- 1 pozitiflikleri Diyarbakır, Türkiye’de çarpıcı biçimde yüksek oranlarda bulundu. Kp izolatlarında plazmit aracılı antimikrobiyal direncin sorunlu olduğu belirtildi. Her hastane moleküler yöntemlerle kolistin ve karbapenem direnç mekanizmalarını izlemelidir. Kolistin direnci sıvı mikrodilüsyon yöntemi ile doğrulanmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Klebsiella pneumoniae, karbapenemaz, bla OXA-48, mcr-1, multipleks PZR, sıvı mikrodilüsyon.
TP53 Gen Polimorfizmi ve Obezite Arasındaki İlişki
Mehmethan CİHAN* , Hakan BULUŞ** ° , Onur DİRİCAN*** , Serpil OĞUZTÜZÜN**** , Doğan ÖZTÜRK***** , Abdulkadir ÜNSAL****** , Ahmet Oğuz ADA******* , Mümtaz İŞCAN********
* ORCID: 0000-0001-8701-754X, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
** ORCID: 0000-0001-7439-8099, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
*** ORCID: 0000-0003-0511-6611, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology, Kırıkkale/Turkey
**** ORCID: 0000-0002-5892-3735, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology, Kırıkkale/Turkey
***** ORCID: 0000-0003-1754-9246, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
****** ORCID: 0000-0002-7989-4232, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
******* ORCID: 0000-0001-9987-0572, Ankara University Faculty of Pharmacy Department of Toxicology; Ankara/Turkey.
******** ORCID: 0000-0001-5839-4987, Cyprus International University, Faculty of Pharmacy, Lefkoşe, Turkish Republic of Northern Cyprus.
° Corresponding Author; Hakan BULUŞ
Tel.: +90-312 356 90 00 / 1158; e-mail: hakan_bulus6@hotmail.com
ÖZ
Obezite, alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan, tüm dünyada prevalansı endişe verici şekilde artan kronik bir hastalıktır. Obeziteye neden olan etkenlerden biri olan oksidatif stres, reaktif oksijen türleri (ROT) ile hücrenin antioksidan savunma sistemi arasındaki dengesizlikten ortaya çıkar. Obezitede artış gösteren ROT’lar hipotalamik nöronlar üzerinde etkili olarak, açlık ve tokluğun kontrolünde ve buna bağlı olarak vücut ağırlığının kontrolünde etkili olurlar. ROT arttığında, DNA, protein ve lipitlerin oksidasyonu yoluyla hücre zedelenmesi, nekroz ve apopitoz oluşur. Genomun koruyucusu olan tümör proteini p53, enerji üreten metabolik yolların yanı
sıra apoptozda yer alan genlerin düzenlenmesinden sorumludur. Çalışmamızda obezite tanısı almış 151 hastada TP53 (Arg72Pro) polimorfizmi araştırıldı. TP53 mutasyonu (rs1042522), gerçek zamanlı PCR ile belirlendi. 8 hastada TP53 mutasyonu heterozigot taşıyan (Arg72Pro) ve 143 hastada homozigot taşıyan (yabanıl tip) (Arg72Arg) olarak tanımlandı. Çalışılan grupta homozigot mutant (Pro72Pro) genotipine sahip birey bulunamadı. TP53 genotipleri ile vücut kitle indeksi, tiroit stimüle edici hormon, glukoz, tokluk kan şekeri, trigliserit ve kolesterol düzeyleri gibi klinik obezite parametreleri arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak karşılaştırıldı. İstatistiksel analiz sonuçlarına göre TP53 polimorfizminin insülin düzeyi ile ilişkili olduğu gözlendi. Ayrıca genotip frekansları kontrol popülasyonlarında gerçekleştirilen önceki çalışmalarla karşılaştırıldı ve farklı olduğu bulundu. Bu çalışma, TP53 (Arg72Pro) polimorfizmi ile obezite arasında ilişki olabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Obezite, Oksidatif stres, TP53, Polimorfizm.
Hyaluronik Asit Serum Formülasyonları: In vitro Karakterizasyon ve Yama Testi Çalışması
Serdar TORT* , Alptug KARAKUCUK*,**,°
* ORCID: 0000-0003-4945-5420, Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Turkey.
** ORCID: 0000-0002-9061-2427, Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Ankara Medipol University, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Alptug KARAKUCUK
Phone: +90-533-6388331, e-mail: karakucuk@gazi.edu.tr, alptug.karakucuk@ankaramedipol.edu.tr
ÖZ
Hyaluronik asit, cildin nemli ve esnek kalmasına yardımcı olarak cildin elastikiyetini destekleyen doğal bir polimerdir. Hyaluronik asit içeren serum, yarı katı ve enjektabl formülasyonlar ticari olarak bulunmaktadır. Bu çalışmada, hyaluronik asit içeren serum tipi formülasyonlar hazırlanmıştır. Hazırlanan formülasyonlardan %1 hyaluronik asit içeren formülasyon sonuç formülasyon olarak seçilerek, stabilite testeri, korucuyu etkinlik testleri (ISO 11930) ve
in vivo alerjik irritasyon testleri yapılmıştır. Sonuç formüsyonun pH’sı 5,5 olarak ayarlanmıştır. Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Escherichia coli ve Candida albicans suşlarının kullanıldığı mikrobiyal analiz, sonuç formülasyonun kontaminasyon riski oluşturmadığını göstermiştir. Ayrıca sonuç formülasyonun koruyucu etkinlik testinde 28 güne kadar antimikrobiyal etkiye sahip olduğunu kanıtlamıştır. 22-70 yaş arası 15 kişide yama şeklindeki alerjik
irritasyon testi sonuçlarına göre, deneklerde 1 hafta süreyle herhangi bir alerjik reaksiyon görülmemiştir. 25°C %65 bağıl nemde sonuç formülasyonun fizikokimyasal özelliklerinde bir değişiklik olmamıştır. Sonuç olarak hyaluronik asit serum formülasyonu cildi nemlendirmede güvenle kullanılabilecek bir ürün olarak değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hyaluronik asit, cilt nemlendirici, serum tipi formülasyon, in vivo alerji testi, kozmetik ürün
Yeni Benzimidazol Sübstitüe 1,3,4-Tiyadiazol Schiff Bazlarının Sentezi, Karakterizasyonu ve Antimikrobiyal ve Anthelmintik Aktivitesinin In Vitro Değerlendirmesi
Saravanan KALIYAPERUMAL* , Priyabrata PATTANAYAK**,°
* ORCID: 0000-0002-8859-8099, Department of Pharmacy, Bhagwant University, Sikar Road, Ajmer, Rajasthan, India, 305004.
** ORCID: 0000-0003-4035-1182, Department of Pharmacy, Bhagwant University, Sikar Road, Ajmer, Rajasthan, India, 305004.
° Corresponding Author; Priyabrata Pattanayak
Phone: +91 9438269361, e-mail: Priyabrata2005@gmail.com
ÖZ
Benzimidazoller, 1,3,4-Tiyadiazoller ve Schiff bazları çeşitli bakteriyel enfeksiyonlar ve helmintiyazis gibi hastalıklara karşı farklı özellikler göstermektedir. Yeni antimikrobiyal ve antihelmintik bileşiklere duyulan ihtiyaç göz önüne alınarak yeni benzimidazol-sübstitüe 1,3,4-tiyadiazol Schiff bazları tasarlanmış ve sentezlenmiştir. Bu araştırmada benzimidazol halkası, tiyadiazol halkası ve Schiff bazı farmakoforlarının başarılı bir şekilde bir araya gelmesiyle elde
edilecek sinerjiden yararlanılması planlanmıştır. Bu amaçla, 11 türev sentezlenip, in vitro antimikrobiyal ve antihelmintik özellikleri açısından araştırılmıştır. Öncelikle, 1H-benzo[d]imidazol-2- karboksilik asit, 2-metil-1H-benzo[d]imidazolün alkali potasyum permanganat ile oksidasyonu ile hazırlanmıştır. Daha sonra, 1H-benzo[d]imidazol-2-karboksilik asit birkaç damla konsantre sülfürik asit varlığında tiyosemikarbazidin sulu çözeltisi ile muamele
edilerek N-ariliden-5-(1H-benzo[d]imidazol-2-yl)-1,3,4-tiyadiazol-2-amin’e dönüştürülmüştür. Son olarak, farklı benzimidazol-sübstitüe Schiff bazları uygun arilaldehit ile tiyadiazol-sübstitüe benzimidazol halkasının reaksiyonu ile hazırlanmıştır. Bileşik PP-4’ün Perionyx excavatus and Perionyx posthuma’ya karşı nematodları öldürme etkisinin, sırasıyla 13.22 ve 19.00 dakika süreler ile standart ilaçtan daha güçlü olduğu bulunmuştur. Elektron çekici gruplar (4-nitro, 2-bromo, 4-kloro) içeren PP-4, PP-6 ve PP-8 bileşikleri tüm suşlarda 8-27 mm inhibisyon alanı ile 22-27 mm inhibisyon değeri gösteren Ampisilin ile karşılaştırılabilir antimikrobiyal aktivite sergilemiştir.
Anahtar Kelimeler: Schiff bazı, Benzimidazol, 1,3,4-Tiyadiazol, Antihelmintik aktivite, Helmintiyazis, Antibakteriyel
Spathodea campanulata Yaprağı Etanol Ekstresinin Salmonella ile Enfekte Olan ve Parasetamol ile İndüklenmiş Swiss Albino Farelerin Hematolojisi ve Karaciğer Fonksiyonu Üzerine Etkisi
Fred. Coolborn AKHARAIYI*° , Arthur Chinedu OKAFOR**
* ORCID: 0000-0001-5605-5543, Microbiology Department, Edo State University Uzairue, KM 7 Auchi-Abuja Road, Iyamho, Edo State, Nigeria
** ORCID: 0000-0002-6819-4724, Microbiology Department, Edo State University Uzairue, KM 7 Auchi-Abuja Road, Iyamho, Edo State, Nigeria
° Corresponding Author; Fred. Coolborn AKHARAIYI
Phone: +234 8066982772, e-mail: akharaiyi.fred@edouniversity.edu.ng
Tedavi için bitkilerin kullanımı, temelde bir gelenekten diğerine farklı olmakla birlikte mevcut geleneksel yöntemlere dayanmaktadır. Karaciğer, insan sağlığını koruyan fonksiyonlarda görev alır, ancak bazı yiyeceklerde, içeceklerde ve ilaçlarda bulunan çeşitli kimyasal maddelere karşı karaciğerde hasar oluşabilir. Spathodea campanulata yapraklarının etanol ekstresinin hematoloji ve hepatoprotektif aktivitesi üzerindeki etkisi hayvan modeli kullanılarak incelenmiştir.
Grup I fareler pozitif kontrol, grup II fareler negatif kontrol olarak ve grup III - XII fareler uydu grupları olarak kullanılmış, Salmonella typhi enfeksiyonu ve parasetamol indüksiyonundan sonra 200, 400, 800, 1000 ve 2000 mg/kg dozda ekstre ile uygulama yapılmıştır. Parasetamolün aşırı dozu, farelerin fizyolojik durumunda değişikliklere neden olmuştur. Farelerin hematoloji parametreleri incelendiğinde, ortalama kırmızı kan hücresi sayısı negatif kontrolde (7,6 ± 70,92 milyon/mm3) pozitif kontrolden (4,36 ± 0,12 milyon/ mm3) daha yüksek ve ortalama beyaz kan hücresi sayısı negatif kontrolde (3,50 ± 0,18 bin/mm3) pozitif kontrole göre (9,62 ± 0,39 bin/mm3) daha düşük gözlenmiştir. Ancak biyokimyasal değerlendirmede albümin (2,21 ± 0,60 mg/dL) ve bilirubin (2,11 ± 0,63 mg/dL) negatif kontrole göre sırasıyla 4,90 ± 0,11 ve 1,08 ± 0,10 mg/dL değerlerinde daha yüksek bulunmuştur. Farelerdeki fizyolojik değişikliklerdeki bu anormallikler, beş gün süreyle 200-2000 mg/mL konsantrasyonlarda ekstre uygulaması ile tersine çevrilmiştir. S. campanulata yapraklarının etanollü ekstresi, karaciğer hastalıklarının tedavisi için geleneksel ilaç olarak kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Karaciğer fonksiyonu, Spathodea campanulata, parasetamol, Salmonella typhi.
Bağımlılık Yapan Maddelerin Gebelik Döneminde Kullanımının Değerlendirilmesi
Ayçe ÇELİKER*º , Damla BOLAT**
* ORCID NO: 0000-0001-6753-6844, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100
** ORCID NO: 0000-0003-3824-3393, Department of Pharmaceutical Technology-Cosmetology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100
º Corresponding Author: Ayçe ÇELİKER
Tel: 0312-305 21 33, Fax: 0312-305 20 39, e-mail: aycelike@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Madde bağımlılığı dünyanın her yerinde giderek artan önemli bir problemdir. Alkol ve sigara bağımlılığı yanında uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımında da çok ciddi artışlar görülmektedir. Bu
maddeleri kullanan bireyler kendilerine ve çevrelerine ciddi zararlar vermektedir. Gebelikte bu tür maddelerin kullanımı anne sağlığını ve fetüsün gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Madde bağımlısı kadınlar gebelik sırasında kontrollerini yeterince yaptırmamaktadır ve madde bağımlısı oldukları son aşamada ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle sağlık personelinin başta ilaç ve başka maddelerin kötüye kullanımını engelleyici çalışmalar olmak üzere, madde kullanan gebe kadınları erken dönemde belirlemesi, yönlendirmesi ve eğitimi, böylece kullanılan maddenin/maddelerin gebe, fetüs ve yenidoğan üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi yönünde etkinlik göstermesi gerekir. Bu çalışmada Türkiye’de sıklıkla kullanılan yasa dışı maddelerin ve yasa dışı olmayıp suistimal edilen madde ve ilaçların yapıları, genel etkileri, metabolizmaları ve gebelikte kullanıldığında anne ve fetüse olan etkileri derlenmiş olup madde bağımlılığının önlenmesi ve tedavisinde eczacıların rolü vurgulanmıştır.
Anahtar kelimeler: Yasa dışı madde, bağımlılık, suistimal, kötüye kullanım, keyif verici, gebelik, teratojenite.
Laktasyon Döneminde Bitkisel Ürün Kullanımı
Ayperi PAYAS* , Ayçe ÇELİKER**º
* ORCID NO: 0000-0002-6625-7947, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara,
** ORCID NO: 0000-0001-6753-6844, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara,
º Corresponding Author: Ayçe ÇELİKER
Phone: 0312-305 21 33, Fax: 0312-305 20 39, e-mail: aycelike@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Son yıllarda, çeşitli endikasyonlarda bitki ve bitkisel ürün kullanımı son derece popüler hale gelmiştir. Bunun nedeni muhtemelen, doğal olan her şeyin zararsız olduğu şeklindeki yaygın inanıştır. Bu düşünce ile emziren anneler de süt üretimini artırmak (galaktagog) veya doğum sonrası dönemde karşılaşılan rahatsızlıkları tedavi etmek amacıyla yaygın olarak bitkisel ürünleri kullanmaktadır. Ancak bitkisel ürünlerin etkinlikleri, toksisiteleri ve bebekler üzerindeki etkileri ile ilgili yeterli çalışma yapılmamış olması, içeriklerinde pek çok biyoaktif bileşen bulunması ve kontrollerinin yetersiz olması hem anne hem de bebek için tehdit oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, başta hastaların en yakın sağlık danışmanı olan eczacılar olmak üzere, hekimler, hemşireler gibi diğer sağlık hizmeti sunucularına emziren annelerde kullanımı yaygın olan popüler bitkisel ürünlerin güvenliliği ve bebekler üzerindeki etkileri hakkında bir rehber oluşturmak ve
istenmeyen etkilerin önüne geçmek için, “doğal” kelimesinin “güvenli” ile eş anlamlı olmadığı konusunda farkındalıklarını artırarak bitkisel ürünlerin dikkatli kullanılmasını sağlamaktır.
Anahtar kelimeler: Bitki, bitkisel ürün, emzirme, laktasyon, galaktagog, güvenlilik.
Varfarin ve Bitkisel Ürünlerle Etkileşimi: Vaka raporları, Preklinik ve Klinik Çalışmalar
İçim GÖKKAYA* , Tuğba SUBAŞ** , Gülin RENDA***° , Ufuk ÖZGEN****
* ORCID: 0000-0003-0803-2886, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
** ORCID: 0000-0002-0956-6567, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
*** ORCID: 0000-0001-6323-0338, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
**** ORCID: 0000-0001-9839-6717, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
º Corresponding Author: Gülin RENDA
Phone: 04623778830 – 05323331133; e-mail: gulingurhan@yahoo.com
ÖZ
Bitkiler çok eski dönemlerden beri hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bitkisel ürünlerin popülaritesi ve bilinçsiz kullanımına bağlı olarak sağlık sorunlarının ortaya çıkma
riski de gün geçtikçe artmaktadır. Bitkisel ürünler ve özellikle dar terapötik indekse sahip olan ilaçların eş zamanlı kullanılması çok ciddi toksik etkilerin meydana gelmesine yol açabilir. Atriyal fibrilasyon, venöz tromboemboli, derin ven trombozu, pulmoner emboli, protez kalp kapakçığı ve miyokard enfarktüsünü tedavi etmek veya önlemek için kullanılan varfarin, epoksit redüktaz enzimini bloke edip vitamin K ve vitamin K epoksit dönüşümünü engelleyerek antikoagülan etki gösterir. Varfarin, gastrointestinal sistemden hızla emilir, yüksek biyoyararlanıma sahiptir, oral yoldan 90 dakika sonra kan plazmasında maksimum konsantrasyona ulaşır ve bu nedenle klinikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Varfarinin birçok ilaç, bitkisel ürün ve gıda ile etkileşim potansiyeli bulunmaktadır ve yapılan çalışmalar sonucunda en sık bitki-ilaç etkileşimine neden olan ilaç olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, literatürde bulunan varfarin-bitki etkileşmesine ait vaka raporları ele alınmış ve hasta tarafından kullanılan bitki/bitkisel ürün, hastanın varfarin dışında kullandığı ilaçlar ve etkileşimle ilgili ortaya çıkan klinik belirtiler derlenmiştir. Buna ek olarak, vaka raporlarında etkileşime girdiği bildirilen bitkilerle ilgili yapılmış in vivo, in vitro ve klinik çalışmalar araştırılarak bitkisel ürün, dozu, kullanım süresi, çalışma tipi, varfarin dozu ve etkileşim mekanizmasıyla ilgili elde edilen sonuçlar sunulmuştur. Bitkisel ürünler varfarin metabolizmasında rol oynayan CYP2C9, CYP3A4 ve CYP1A2 enzim aktivitelerini ve P-glikoproteini indükleyerek veya inhibe ederek etkileşime neden olmaktadır. Olası advers ilaç reaksiyonlarının ve toksik etkilerin önlenebilmesi ve akılcı ilaç kullanımının sağlanabilmesinde sağlık personelinin sorumluluğu ve bitkisel ürünlerin sağlık personeli danışmanlığında kullanıma sunulmasının önemi ortaya çıkmaktadır.
Anahtar kelimeler: Varfarin, ilaç-bitki etkileşimleri, ilaç-besin etkileşimleri, P-glikoprotein, akılcı ilaç kullanımı, bitkisel ürün.
Tirozin Kinaz İnhibitörü Bileşiklerin Tasarımı ve Antikanser Etki Mekanizmaları
Süreyya ÖLGENº* , Ahmet Mesut ŞENTÜRK**
* ORCID: 0000-0002-0725-8413, Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Kimya Anabilim Dalı, 10. Yıl Cad. No:45 Topkapı/ İSTANBUL
** ORCID: 0000-0001-6818-6161, Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Kimya Anabilim Dalı, 10. Yıl Cad. No:45 Topkapı/ İSTANBUL
º Corresponding Author: Süreyya Ölgen
Tel: 444 8 276, Fax: 90 212 416 46 46, e-mail: solgen@biruni.edu.tr
ÖZ
Kanser, hücrelerin kontrolsüz bölünmesi ve çoğalması ile ortaya çıkan, genetik ve çevresel koşulların etkisi altında olan kompleks bir hastalıktır. Bilinen 100’den fazla kanser türü mevcuttur ve bu
kanserler için belli tedaviler geliştirilmiştir. Dünya üzerindeki hiçbir insanın DNA’sı birbirine benzemediği için hastalar benzer tedavilere farklı cevaplar vermektedir. Tirozin Kinazlar (TK’lar) insan hücresinde sinyal iletimine dahil olan bir enzim ailesidir. TK’lar, normal fizyoloji için gerekli olup, fonksiyonunun bozulması sonucu anormal hücre aktivitesine ve kanser başta olmak üzere immünolojik, nörolojik, metabolik ve enfeksiyon hastalıklarına neden olmaktır. Kinazlar arasında, Abelson Lösemi (Abl), sarkoma (Src), epidermal büyüme faktörü reseptörü ve vasküler endotelyal büyüme faktörü reseptörü seçici inhibisyon için birincil moleküler hedeflerdir ve tirozin kinaz inhibitörlerinin en başarılı hedeflenmiş tedavisi olarak kabul edilirler. Günümüzde kanser tedavisinde sıkça kullanılan Tirozin Kinaz inhibitörlerinden (TKI’leri) Amerikan Gıda ve ilaç Dairesi tarafından onaylanmış birçok ilaç mevcuttur. Bu derlemede TKI olarak tasarlanan bileşiklerin tasarım stratejileri, yapı-protein etkileşim ilişkileri, inhibitör tasarımında hedef alınan kinazların fonksiyonel rolü, kinaz inhibitörlerinin bağlanma modlarının yapısal analizi, terapötik kullanımları mevcut gelişmeler hakkında bilgi verilmiştir.
Anahtar kelimeler: Kanser, inhibitör tasarımı, TKI’leri, yapısal analiz, selektivite.
Hidroksiklorokin: SARS-CoV-2’ye Karşı Kemoprofilaksi İçin Potansiyel Aday Bileşiklerin Tanımlanması Yönünde Benzerlik Araştırması ve Yapı Tabanlı Sanal Tarama
Shravan Kumar PASWAN°*† , Virendra NATH***† , Pritt VERMA** , Arun Pratap SIKARWAR**** , Sudhir K. VERMA*****
* ORCID: 0000-0002-2729-6257, CSIR-National Botanical Research Institute, Lucknow, Uttar Pradesh, India
** ORCID: 0000-0003-1433-2623, CSIR-National Botanical Research Institute, Lucknow, Uttar Pradesh, India
*** ORCID: 0000-0003-1367-7144, Central University of Rajasthan, Ajmer, India
**** ORCID: 0000-0001-5322-3951, Department of Zoology, Dayalbagh Educational Institute, Agra, Uttar Pradesh, India
***** ORCID: 0000-0002-7713-2250, Department of Chemistry, Dayalbagh Educational Institute, Agra, Uttar Pradesh, India
† Equally contributed authors
° Corresponding Author; Shravan Kumar PASWAN
e-mail: paswanshravan@gmail.com
ÖZ
Yeni şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2’nin (SARSCoV-2) mevcut pandemisi korkunç bir sağlık trajedisidir. Bu virülan hastalıkta, hesaplamalı yaklaşım, enfekte popülasyonun tedavisi için etkili bir iyileştirici tıbbi ajan oluşturmak için en umut verici seçenek olarak görünmektedir. Mevcut araştırma, yeni koronavirüsle (COVID-19) mücadelede farmakoinformatik çalışması kullanarak, hidroksiklorokine benzer ilaç olma özelliği gösteren bileşikleri analiz etme eğilimindedir. Moleküler yerleştirme (docking) esaslı sanal tarama Glide kullanılarak gerçekleştirilmiş ve ardından Absorbsiyon Dağılım Metabolizma Eliminasyon (ADME) tahmini yapılmıştır. Hidroksiklorokin, semptom hafifletici etki potansiyeli gösterdiği için
karşılaştırma kriteri olarak kullanılmıştır. Hedefe dayalı sanal tarama çalışması, 10695 pubChem bileşiğinden bağlanma enerjilerine ve docking skorlarına göre en üst sırada yer alan 28 bileşiği ortaya çıkarmıştır. İlave ayıklama işleminde, 7 bileşik, hidroksiklorokine benzer etkileşimleri, karşılaştırılabilir bağlanma enerjisi ve 6LU7 bağlanma cebinin şekil tamamlayıcılığı temelinde seçilmiştir. Üç boyutlu bağlanma pozu ve taranan 7 aday bileşiğin kimyasal olarak gerekli özellikleri, referans bileşik ile başarılı bir şekilde eşleştirilmiştir. Bu adaylar, SARS-CoV-2’nin (PDB ID 6LU7) aktif bölgesinin amino asit kalıntıları ile potansiyel etkileşimler göstermiştir. Bu nedenle, COVID-19’a karşı öncü bileşik(ler) olma kapasitesine sahip olabilirler.
Anahtar Kelimeler: Bağlanma enerjisi, COVID-19, Moleküler yerleştirme (Docking), Hidroksiklorokin, SARS-CoV-2, Sanal Tarama
Bariatrik Cerrahi Olmuş Obezite Hastalarında GSTM1 ve GSTT1 Polimorfizmlerinin Araştırılması
Abdulkadir Ünsal* , Hakan Buluş** , Onur Dirican*** , Serpil Oğuztüzün**** , Doğan Öztürk***** , Mehmethan Cihan****** , Ahmet Oğuz Ada******* , Mümtaz İşcan********
* ORC ID: 0000-0002-7989-4232, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
** ORC ID: 0000-0001-7439-8099, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
*** ORC ID: 0000-0003-0511-6611, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology; Kırıkkale/Turkey
**** ORC ID: 0000-0002-5892-3735, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology; Kırıkkale/Turkey
***** ORC ID: 0000-0003-1754-9246, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
****** ORC ID: 0000-0001-8701-754X, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
******* ORC ID: 0000-0001-9987-0572, Ankara University Faculty of Pharmacy Department of Toxicology; Ankara/Turkey.
******** ORC ID: 0000-0001-5839-4987, Cyprus International University, Faculty of Pharmacy, Lefkoşe, Turkish Republic of Northern Cyprus.
° Corresponding Author; Hakan BULUŞ
Tel.: +90-312 356 90 00 / 1158, e-mail : hakan_bulus6@hotmail.com
ÖZ
Obezite, alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan, tüm dünyada prevalansı endişe verici şekilde artan kronik bir hastalıktır. Obezite, oksidatif strese neden olan faktörlerden biridir ve oksidatif stres, reaktif oksijen türleri (ROT) ile hücrenin antioksidan savunma sistemi arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Obezitede artış gösteren ROT hipotalamik nöronlar üzerinde etkili olarak, açlık ve tokluğun kontrolünde ve buna bağlı olarak vücut ağırlığının kontrolünde etkili olurlar. ROT arttığında, DNA, protein ve lipitlerin oksidasyonu yoluyla hücre zedelenmesi, nekroz ve apopitoz oluşur. Adipoz dokuda oksidatif stresin artışı obez kişilerde metabolik sendrom gelişmesine neden olur. Diğer yandan kalori kısıtlaması veya egzersiz nedeniyle kilo kaybı oksidatif stresi azaltır. Mitokondri ROT oluşumunun en önemli kaynağıdır. Elektron transfer sisteminde, oksidatif fosforilasyon tepkimeleri sonucu oluşan ROT’lar, hücre sinyal mekanizması, hücre çoğalması ve farklılaşması gibi çeşitli fizyolojik olaylarda rol alırlar. Glutatyon S transferaz M1 ve T1 genleri, oksidan süpürücü aktivitelere sahip enzimleri kodlar.
Bu genlerdeki delesyon polimorfizmleri, karşılık gelen enzimlerinin olmamasına neden olur. Bu çalışmada, Türk toplumunda obezite tanısı almış 152 hastada vücut kitle indeksi (VKİ), TSH, glikoz, tokluk kan şekeri, trigliserit ve kolesterol düzeyleri gibi obezite ile ilişki parametreler ile GSTM1 ve GSTT1 polimorfizmleri arasındaki ilişki araştırılmıştır. Obezite hastalarında çalışılan parametreler ile GSTM1 ve GSTT1 polimorfizmleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır. GSTM1 ve GSTT1 polimorfizimlerinin obezite ile ilişkisinin aydınlatılması açısından daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: Obezite, GSTM1, GSTT1, Oksidatif stres, Polimorfizm, Multipleks PCR.
Pirinç Kepeği Takviyesi, Karbon Tetraklorürle İndüklenen Sıçanların Testis ve Karaciğerinde GSH Seviyelerini Artırır
Dwirini Retno Gunarti* , Dewi Sukmawati** ° , Mochammad Kamal Nasser*** , Teuku Abdi Zil Ikram**** , Rizqi Nanda Pribawa***** , Dwi Anita Suryandari******
* ORCID ID: 0000-0002-1990-0098, Department of Biochemistry and Molecular Biology, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
** ORCID ID: 0000-0003-3777-8118, Department of Histology, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
*** ORCID ID: 0000-0002-9895-8019, Undergraduate student, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
**** ORCID ID: 0000-0003-1109-4893, Undergraduate student, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
***** ORCID ID: 0000-0002-0984-925X, Undergraduate student, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
****** ORCID ID: 0000-0003-2711-8335,Department of Medical Biology, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
° Corresponding Author; Dewi Sukmawati, MD., Ph.D.
Phone: +62 21 3146129, e-mail: ds_histoui@outlook.com; dewi.sukmawati@ui.ac.id
ÖZ
Bu çalışmada pirinç kepeğinin antioksidan olarak etkisi incelenmiştir. Pirinç kepeği, pirinç öğütme işleminin bir yan ürünüdür, zengin bir besin olmasına rağmen, gıda uygulamasında sınırlamaları vardır. Bu çalışmada, oksidatif stres modeli olarak karbon tetraklorür indüklenmiş sıçanlar (CCl4) kullanılmış ve IPB 3S pirinç kepeği takviyesinin (PKT) testis ve karaciğer glutatyon (GSH) düzeyleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Testis ve karaciğer, reaktif oksijen türlerine (ROT) maruz kalmaya eğilimli temsili organlar olarak kullanılmıştır. 150 ve 300 mg.kg-1 vücut ağırlığı (VA) PKT kulanılmıştır. Her iki organda GSH konsantrasyonu belirlenmiştir. PKT uygulanan tüm gruplarda, hem testis hem de karaciğerde CCl4 grubuna kıyasla anlamlı derecede daha yüksek GSH düzeyleri görülmüştür. 300 mg.kg-1 VA PKT dozda testiste GSH düzeyi kontrole göre anlamlı derecede yüksek iken 150 mg.kg-1 VA PKT dozunda karaciğer dokusunda GSH düzeyi kontrol
grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Dolayısıyla, pirinç kepeği takviyesi, potansiyel olarak koruyucu etkileri olan GSH seviyelerini sıçan karaciğer ve testis dokusunda artırmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Pirinç kepeği, IPB 3S, antioksidanlar, glutatyon, CCl4, karaciğer, testis.
Ferulik Asidin Sıçanlarda İzoniazidle İndüklenen Hepatotoksisiteye Karşı Koruyucu Etkileri
Ahmad AHMADIPOUR* , Fariba SHARIFIFAR** , Hussein ANANI*** , Somayyeh KARAMI-MOHAJERI****°
* ORCID: 0000-0001-7987-3872 Pharmaceutics Research Center, Institute of Neuropharmacology, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
** ORCID: 0000-0003-1792-3760 Herbal and Traditional Medicines Research Center, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
*** ORCID: 0000-0002-4770-3008 Faculty of Allied Medical Sciences, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
**** ORCID: 0000-0001-6256-6550 Department of Pharmacology and Toxicology, School of Pharmacy, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
° Corresponding Author; Somayyeh KARAMI-MOHAJERI,
Tel: +98 34 31325239, Fax: +98 34 31325003, e-mail: s_karami@kmu.ac.ir
ÖZ
İzoniazid (INH), tüberkülozun önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir antibiyotiktir. INH’nin en yaygın yan etkisi, oksidatif hasarın indüksiyonu yoluyla görülen hepatotoksisitedir. Ferulik asit (FA), bitki hücre duvarlarında bol miktarda bulunan antioksidan özelliklere sahip organik bir bileşiktir. Bu çalışmanın amacı, FA’nın Wistar sıçanlarda INH’nin neden olduğu hepatotoksisiteye karşı hepatoprotektif etkilerini değerlendirmektir. Sıçanlara, 11. günden 21. güne kadar sadece INH (21 gün boyunca 100 mg / kg / gün) ya da INH ile birlikte FA (10 ve 20 mg / kg / gün) veya silimarin (100 mg / kg / gün) enjekte edilmiştir. Daha sonra hayvanlar, serum aminotransferazlar ile total bilirubinin seviyesini, karaciğer histopatolojisini ve oksidatif stres parametrelerini değerlendirmek için ötanazi edilmiştir. Biyokimya ve histoloji bulgularına göre FA’nın birlikte uygulanması INH’nin hepatotoksisitesini önlemiştir. FA, doza bağlı olarak karaciğer dokusunda lipid peroksidasyon seviyesini düşürmüştür. FA uygulanan sıçanların karaciğer dokularındaki katalaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri, FA uygulanmayan INH’ye maruz kalan sıçanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Birlikte ele alındığında sonuçlar, FA’nın INH’nin neden olduğu hepatotoksisiteyi önlemek için hepatoprotektif bir destek olarak kullanılabileceğini göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: İzoniazid, ferulik asit, hepatotoksisite, antioksidan, oksidatif stres, histopatoloji
Ukrayna Florasının Altı Hypericum Türüne ait Tanısal Özellikleri Üzerine Morfolojik Araştırmalar
Valentyna MINARCHENKO* , Oksana FUTORNA** , Vitalii PIDCHENKO***° , Iryna TYMCHENKO**** , Tetyana DVIRNA***** , Larysa MAKHYNIA******
* ORCID: 0000-0002-5049-7620, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004, Ukraine;
O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
** ORCID: 0000-0002-3713-6644, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004, Ukraine
*** ORCID: 0000-0003-0850-6666, O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
**** ORCID: 0000-0001-7505-3164, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004, Ukraine
***** ORCID: 0000-0002-9279-9766, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004,
Ukraine; O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
****** ORCID: 0000-0002-8095-4255, O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
° Corresponding Author: Vitalii Pidchenko
Phone: +380937670224; e-mail: pidchenkovitalii@gmail.com
ÖZ
Ukrayna’daki Hypericum cinsine ait altı türün ilaç hammaddesi olarak kullanılan kısımlarının temel teşhis özelliklerinin karşılaştırmalı analiz sonuçları sunulmaktadır. H. alpigenum Kit, H. elegans Steph. ex Willd., H. hirsutum L., H. maculatum Crantz, H. montanum L. ve H. perforatum L türlerinin en önemli teşhis özellikleri salgı yapılarının yerleşimi, şekli ve rengidir. İncelenen türlerin yaprak, sepal, petal ve gövdelerinin temel morfolojik özellikleri verilmiştir. Hypericum droglarının türe özgü özelliklerinin kapsamlı bir analizi, türler arasındaki ilişkiyi açıkça belirlemeye imkan vermektedir. Ticari analiz sırasında bu özelliklerin kullanılması, belirli bir kantaron droğunun kasıtlı olarak değiştirilmesini veya yanlış teşhisini önleyebilecektir.
Anahtar Kelimeler:
Teşhis özellikleri, Hypericum, ilaç hammaddesi, yaprak, sepal, petal, gövde, salgı yapıları, Ukrayna
Cilt Penetrasyonunun Artırılması: Mikroiğnelerin Rolü
Bülent SAMANCI*º , Fatma Gülgün YENER** , İsmail Tuncer DEĞİM***
* ORCID: 0000-0002-7198-5375, Pharmaceutical Technology Department, Faculty of Pharmacy, Dicle University, Diyarbakir, Turkey,
** ORCID: 0000-0002-7234-0034, Proffesor, Pharmaceutical Technology Department, Faculty of Pharmacy, Istanbul University, Istanbul, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-9329-4698, Proffesor, Pharmaceutical Technology Department, Faculty of Pharmacy, Biruni University, Istanbul, Turkey
º Corresponding Author: Bülent SAMANCI
Phone: +904122411000-7531; e-mail: bulent.samanci@dicle.edu.tr
ÖZ
Transdermal taşıyıcı sistemler, oral taşıyıc sistemler ve parenteral taşıyıcı sistemlere göre bazı önemli avantajlar sağladığından araştırmacıların dikkatini çekmiştir. İlacın gastrointestinal (GI) sistemde bozunmaya uğraması, ilacın GI sistem yolağında oluşturduğu tahriş ve ilacın ilk geçiş etkisine uğraması, oral uygulamanın bazı dezavantajlarındandır. İlacın parenteral uygulanması için bir tıbbi personele ihtiyaç duyulması ve parenteral uygulamada kullanılan iğnenin hastalarda korku yaratması parenteral uygulamanın dezavantajları arasındadır. Bu olumsuzlukların üstesinden gelmek için, araştırmacılar transdermal ilaç taşıyıcı sistemler geliştirdiler. Transdermal ilaç uygulamasındaki en büyük engel, derinin muazzam bariyer tabakasını oluşturan Stratum Corneum (St. Corneum) tabakasıdır. Derinin bu ciddi bariyer probleminin üstesinden gelmek için bazı teknikler geliştirilmiştir. Mikroiğneler, terapötik ajanların deriye nüfuz etmesini arttırmak için geliştirilen fiziksel yöntemlerden biridir. Mikroiğneler, ilacı dermis tabakasına iletecek kadar uzun ve sinir hücrelerine ulaşmayacak ve ağrıya neden olmayacak kadar mikron boyutlu iğne dizilerinden oluşmaktadır. Mikroiğneler, imalatta kullanılan malzemelerin özelliklerine ve terapötik maddenin salınım mekanizmalarına göre katı mikroiğneler, çözünebilen mikroiğneler, içi boş mikro iğneler, kaplı mikro iğneler ve hidrojel mikro iğneler olarak 5 farklı tipte sınıflandırılabilir. Mikroiğneler aşıların, proteinlerin, nükleotidlerin, ilaç taşıyıcı sistemlerinin, kozmetiklerin uygulanmasında ve teşhis amaçlı kullanılabilir. Son yirmi yılda ilaç taşıyıcı sistemleri, hastalık teşhisi ve kozmetik gibi birçok alanda mikroiğneler için önemli teknolojik gelişmeler yaşanmış olsa da, geliştirilmesi gereken birçok çalışma alanı vardır. Özellikle uzun süreli tedavilerde, mikroiğneleri akıllı cihaz olarak geliştirmek amacıyla araştırmalar yapılmalıdır.
Anahtar kelimeler:
İlaç taşıyıcı, intradermal Mikrofabrikasyon cihaz, Mikroiğne, Deri penetrasyonu, Transdermal.
Tedavide Kullanılan Radyofarmasötiklere Genel Bakış
Erol AKGUN*, Emre OZGENC**º , Evren GUNDOGDU***
** ORCID NO: 0000-0002-7586-8520, Department of Radiopharmacy, Faculty of Pharmacy, Ege University, Izmir, Turkey
*** ORCID NO: 0000-0003-2111-101X, Department of Radiopharmacy, Faculty of Pharmacy, Ege University, Izmir, Turkey
º Corresponding Author: Emre ÖZGENÇ
Phone: 232 311 3282; e-mail: emre.ozgenc@ege.edu.tr
ÖZ
Radyofarmasötikler, radyonüklidik ve farmasötik kısımlardan oluşan radyoaktif ilaçlardır. Son zamanlarda, radyofarmasötiklerin teşhis ve tedavideki kullanımı artmaktadır. Terapötik radyofarmasötiklerin geliştirilmesi için çeşitli yaklaşımlar kullanılmıştır. Terapötik radyofarmasötiklerin nükleer tıp uygulamalarında önemli rolleri vardır. Günümüzde radyoimmünoterapi ile; tiroid kanseri, metastatik kemik kanseri, nöroendokrin tümörler ve miyeloproliferatif gibi çeşitli hastalıklar tedavi edilebilmektedir. Bu tedaviler çeşitli şekillerde kolaylık sağlar ve diğer tedavi yöntemlerine kıyasla avantajlı olabilir. Bu derlemede, mevcut radyofarmasötikler ve çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanımları özel ayrıntılar verilerek özetlenmiştir. Ayrıca, “teranostik” tanımı özetlenmiştir. Sonuç olarak, bu derleme bu alanda çalışan bilim insanları için faydalı olabilir.
Anahtar kelimeler:
Radyofarmasötik, Tedavi, Nükleer Tıp, Radyonüklit, Radyoimmunoterapi, Teranostik.
İyonlaştırıcı Radyasyon ve Onkolitik Virüsler ile Kombine Tedavinin Etkileri
Meliha EKİNCİ* , Derya İLEM-ÖZDEMİR**º
* ORCID: 0000-0003-1319-3756, Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Radyofarmasi Anabilim Dalı, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye.
** ORCID: 0000-0002-1062-498X, Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Radyofarmasi Anabilim Dalı, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye.
º Corresponding Author: Derya İLEM-ÖZDEMİR
Tel: 232 311 3282; e-mail: deryailem@gmail.com
ÖZ
Kanser, dünya çapında en önde gelen ölüm nedenidir. Kanserde tedavi yöntemleri, radyasyon tedavisi, cerrahi, kemoterapi, immünoterapi ve hormonal tedaviden oluşur. Kanser hücrelerini çoğalma yeteneğinden mahrum bırakan iyonlaştırıcı radyasyon tedavisi, hastalık süresince radyasyon tedavisi alan tüm kanser hastalarının yaklaşık %50’si ile kanser tedavisinin önemli bir bileşeni olmaya devam etmekte ve kanser için küratif tedavinin %40’ına katkıda bulunmaktadır. Rutinde uygulanan bu kanser tedavilerinin yan etkileri nedeniyle, yeni terapötik stratejilere duyulan ihtiyaç artmıştır. Son 20 yılda onkolitik virüslerin gelişmesiyle kanser tedavisinde viroterapi olarak adlandırılan yeni bir alan yaratılmıştır. Onkolitik virüsler, insan toksisitesinin az olduğu, geniş bir antikanser aktivitesi spektrumuna sahip yeni bir biyolojik terapötik gruptur. Yapılan çalışmalarda, kanser hücrelerinde seçici olarak enfekte olacak ve / veya çoğalacak şekilde
tasarlanabilen onkolitik virüslerin, tümör ksenograftları üzerinde iyonlaştırıcı radyasyon ile kombine halde kullanımlarının artmış antitümöral etki gösterdiği tespit edilmiştir. Bu derlemede iyonlaştırıcı radyasyon ve onkolitik virüslerle tedavi şekilleri anlatılmış ve güncel çalışmalardan örnekler sunulmuştur.
Anahtar kelimeler:
İyonlaştırıcı radyasyon, onkolitik virüs, kanser, tedavi, viroterapi, ksenograft.
Yazıcılar ve Baskı Teknolojilerinin Farmasötik Alanda Kullanımı
Ece ÇOBANOĞLU* , Cem VARAN** , Erem BİLENSOY***º
* ORCID: 0000-0002-4804-7495, Mersin Üniversitesi, Farmasötik Biyoteknoloji Anabilim Dalı, 33169 – Mersin
** ORCID: 0000-0002-9391-8691, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100 - Ankara
*** ORCID: 0000-0003-3911-6388, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100 - Ankara
º Corresponding Author: Erem Bilensoy
Tel: 0312 305 43 69; E-mail: eremino@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Günümüzde kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarının önem kazanması ve 3B’li üretim tekniklerinin neredeyse tüm endüstri alanlarında yaygınlaşması, kişiselleştirilebilir, doz esnekliği sağlayan ilaç
formülasyonlarının 3B’lu yazıcılar ile hazırlanmasının önünü açmaktadır. Her geçen gün yeni bir 3B üretim tekniği gelişmekte ve ilaç endüstrisine uygulanabilirliği araştırılmaktadır. Geleceğin ilaç
üretiminde yer alacak olan bu baskı teknolojilerinin detaylı olarak irdelenmesi amacı ile bu derleme son yıllarda hayatımıza girmiş 2B ve 3B baskı tekniklerine detaylı olarak yer vermenin yanı sıra bu teknolojilerin ilaç üretiminde kullanımına dahil güncel yayınlara da değinmektedir. Derleme kapsamında 3B baskı teknikleri birbirleri ile kıyaslanmış, olası üstünlük ve sakıncaları ortaya konularak ideal bir üretim yönteminin nasıl olabileceği hakkında ön görülere yer verilmiştir.
Anahtar kelimeler:
2B yazıcı, 3B yazıcı, Baskı teknolojisi, Farmasötikler, İlaç, Baskı Teknolojisi
Coleus amboinicus Lour’in Endofitik Mantarı Arthrinium rasikravindrae’den Elde Edilen Majör Bileşiğin Biyoaktiviteleri
Puji ASTUTI°* , Dwi Koko PRATOKO** , Rollando ROLLANDO*** , Giri Wisnu NUGROHO**** , Subagus WAHYUONO***** , Triana HERTIANI****** , Arief NURROCHMAD*******
* ORCID: 0000-0003-3316-6149, Pharmaceutical Biology Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
** ORCID: 0000-0001-7262-4515, Faculty of Pharmacy, Universitas Jember, Jember, Indonesia
*** ORCID: 0000-0001-6210-6247, Program of Pharmacy, Faculty of Science and Technology, Ma Chung University, Malang, Indonesia
**** ORCID: 0000-0001-9086-3181, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
***** ORCID: 0000-0002-1374-4506, Pharmaceutical Biology Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
****** ORCID: 0000-0002-1756-2478, Pharmaceutical Biology Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
******* ORCID: 0000-0001-7597-2574, Pharmacology and Clinical Pharmacy Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia
°Corresponding author: Puji Astuti
Phone/Fax: +62-274-543120; e-mail: puji_astuti@ugm.ac.id
ÖZ
Birçok çalışma, endofitik mantarların terapötik değerlere sahip çeşitli biyoaktif bileşikler üretme kabiliyetini bildirmiştir. Arthrinium rasikravindrae olarak tanımlanan bir endofitik mantar Coleus
amboinicus Lour’in gövdesinden izole edilmiştir. Bu çalışmada, mantar fermantasyon suyunun etil asetat ekstresinden izole edilen ana bileşiğin sitotoksik ve antimikrobiyal aktiviteleri incelenmiştir. Sitotoksik aktivite testleri, T47D, MCF-7, WiDr, 3T3 ve Vero hücre hatlarına karşı MTT deneyi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Antimikrobiyal aktivitelerin belirlenmesinde Staphylococcus aureus ve Escherichia coli’ye karşı IC50 değerleri hesaplanmıştır. İzole edilen bileşik, HPLC kromatogramında (%98,55) tek bir pik vermiştir, WiDr hücreleri üzerinde en yüksek sitotoksik aktiviteye (IC50 35,03 ± 2,08 μg/mL) sahip olduğu belirlenmiş, S. aureus (IC50 232,10 ± 1,20 μg/mL) ve E. coli’ye (243,59 ± 1,32 μg/mL) karşı antimikrobiyal aktivite göstermiştir. Farklı reaktifler ile oluşturulan UV spektrumları ve İTK analizleri yorumlandığında bileşiğin, konjuge çift bağlara sahip N-içeren bir madde olduğu tahmin edilmektedir.
Anahtar Kelimeler:
Coleus amboinicus Lour., sitotoksisite,antimikrobiyal, Arthrinium rasikravindrae, endofit, mantar.
Piknogenol ve Sisplatin ile Kombinasyonlarının Hepatoselüler Karsinom Hücre Canlılığı Üzerine Etkileri
Merve BECİT*,° , Sevtap AYDIN DİLSİZ** , and Nurşen BAŞARAN***
* ORCİD: 0000-0002-8084-4419, Department of Pharmacology, Faculty of Pharmacy, Ataturk University, Erzurum, 25240, TURKEY
** ORCİD: 0000-0002-6368-2745, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100, TURKEY
*** ORCİD: 0000-0001-8581-8933, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100, TURKEY
° Corresponding Author: Merve BECİT
Phone: +904422315241; Fax: +904422315201; e-mail: mervebecit@hotmail.com
ÖZ
Hepatoselüler karsinom tedavisinin yan etkiler ve ilaç direnci gibi birçok zorluğu devam etmektedir. Bu nedenle, farmasötik fonksiyonu yükseltecek ve toksisiteyi düşürecek yeni iyileştirmelere ihtiyaç vardır. Son zamanlarda, antineoplastik ilaçların piknogenol gibi doğal ürünlerle kombinasyonel tedavisinin etkinliği dikkat çekmektedir. Pycnogenol®, Pinus pinaster kabuğundan standartlaştırılmış bir ekstrakt olup fenolik bileşiklerden oluşur. Pycnogenolün, iyi tolere edilebilirliği ve yüksek güvenliği yanı sıra bazı kanserlerin tedavisinde de tamamlayıcı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, sisplatin ile piknogenol kombinasyonunun sinerjik etkilerini, bu etkilerin insan hepatosellüler karsinom (HepG2) hücre canlılığı ile nasıl bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmaktır. Tek başlarına ve kombine olarak tedavinin hücre canlılığı üzerindeki etkileri, Çin hamsteri akciğer fibroblastlarında (V79) ve HepG2 hücrelerinde MTT kullanılarak değerlendirildi. HepG2 hücrelerindeki bu kombinasyon tedavi, tek doz gruplarından daha fazla sitotoksik etki gösterdi. Piknogenol, sisplatinin sitotoksisitesini V79 hücrelerinde 24 saatlik inkübasyonda 500 μM, 48 saatlik 250-500 μM konsantrasyonda ve ayrıca HepG2 hücrelerinde 24 saat için 125-500 μM, 48 saat için 62.5-500 μM’de anlamlı artırdı (p <0.05). Çalışmamız HepG2 hücre hattında piknogenolün sisplatin ile tedavisinin kombine edildiğini gösteren ilk çalışmadır. Sonuç olarak, Pycnogenol HepG2 hücreleri üzerinde kombine tedavi ile sisplatin sitotoksisitesini indükledi ve sisplatin ile sinerjistik bir etki gösterdi. Sonuç olarak, piknogenol, hepatosellüler karsinomun kemoterapisinde rol oynayabilir; bununla birlikte, sisplatin ile etkileşimlerini doğrulamak için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler:
Piknogenol, sisplatin, MTT, kanser, hepatoselüler karsinoma, HepG2 hücresi.
Silnidipin’in Amorf Katı Dispersiyonu ile Sulu Çözünürlüğünün İyileştirilmesi, Polimer Ağ Mikropartikülleri ile İçiçe Geçerek Formülasyonu ve Box-Behnken Tasarımıyla Optimizasyonu
Amit KUHIKAR* , Shagufta KHAN**° , Komal KHARABE*** ,
Dilesh SINGHAVI**** , Girish DAHIKAR*****
* ORCID: 0000-0001-7353-9814, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
** ORCID:0000-0002-2827-7939, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
*** ORCID: 0000-0002-5237-6929, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
**** ORCID: 0000-0002-2544-7226, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
***** ORCID: 0000-0002-2284-535X, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
°Corresponding Author: Shagufta Khan, Professor,
Phone: (+91)7152-240284, Fax (+91)7152-241684; e-mail: shaguftakhan17@rediffmail.com
ÖZ
Bir Biopharmaceutics Classification System sınıf II ilacı olan Silnidipin (CPN), çözünme oranıyla sınırlı biyoyararlanıma ve çok kısa bir yarılanma ömrüne (20.4 dakika) sahiptir. O yüzden CPN’nin terapötik konsantrasyonunun uzun bir süre korunabilmesi için çözünürlüğün iyileştirilmesine ve ilaç salımının uzatılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, halihazırdaki araştırma, amorf katı dispersiyon (ASD) hazırlayarak CPN’nin çözünürlüğünü iyileştirmeyi ve CPN yüklü ASD’yi (CPNASD) iç içe geçen polimer ağı (IPN) mikropartiküllerine dahil ederek salımını sürdürmeyi amaçlamaktadır. ASD, Solutol HS 15 ve Gelucire ®50/13 kullanılarak hazırlanmıştır. Solutol HS 15, CPNASD’nin suda çözünürlüğünü serbest CPN’ye kıyasla 84.09 kat
artırarak daha iyi etki sağlamıştır, bu nedenle IPN mikropartiküllerinin formülasyonunda kullanılmıştır. ASD’nin diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC) ve X-ışını kırınımı (XRD) ile karakterizasyonu CPN’nin kristalliğinde azalmayı doğrulamıştır. CPNASD ile yüklenmiş IPN mikropartikülleri, farklı konsantrasyonlarda kitosan, polivinil alkol (PVA) ve kitosan TPP kütle oranıyla hazırlanmıştır: ve Box-Behnken Tasarımıyla ile optimize edilmiştir. Tasarımda cevaplar, maksimum ilaç tutma etkinliği ve 12 saatte %80’den fazla ilaç salımından daha
fazla sürekli ilaç salımı ile sınırlandırılmıştır. Yazılım tarafından öngörülen optimize edilmiş kitosan içeren IPN mikropartiküllerinin bileşimi: kitosan 50mg, PVA 74.99mg (Sulu faz hacmi; 10 ml, Organik faz hacmi; 50 ml) ve kitosan : TPP oranı 2.52’dir. Bu bileşimle IPN, yüksek % enkapsülasyon etkinliği (83.87 ± % 0.85) ve 12 saat boyunca sürekli salım (83.29 ± 0.55) sağlamıştır. Solutol HS 15, CPN’nin çözünürlüğünde büyük bir artış sağlamıştır ve CPNASD’nin IPN mikropartiküllerine yüklenmesiyle üniform bir sürekli salım sağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler:
Silnidipin, Katı dağılım, Solutol HS 15, İç içe geçen polimer ağ mikropartikülleri, Kitosan, Polivinil alkol.