ISSN: 1300-4182
e-ISSN: 2651-4648
Bambu Yaprağından Elde Edilen Silika Kullanılarak Hazırlanan SiO2/Polihidroksibutirat Kompozitten Modifiye İlaç Salımı
Enobong R. Essien*,°
* ORCID: 0000-0003-2379-3640, Department of Chemical and Food Sciences, Bells University of Technology, P.M.B 1015 Ota, Ogun State, Nigeria
° Corresponding Author; Enobong R. ESSIEN
Phone: +234-8139447446, e-mail: reggiessien@gmail.com
ÖZ
Kontrollü veya modifiye edilmiş ilaç salım sistemleri, ilacı sürekli vermesi ve istenilen biyoyararlanımı sağlaması nedeniyle konvansiyonel ilaç uygulama sistemlerine göre tercih edilmektedirler. Alkoksisilan silika prekürsörlerine bağlı olarak silika/polimer kompozitlerin taşıyıcı malzeme olarak üretilmeleri pahalıdır. Sonuç olarak, bu çalışma bambu yaprağını silika başlangıç malzemesi olarak kullanmayı amaçlamıştır. İn vitro bozunmayı ve modifiye edilmiş salımı fosfat tamponlu tuz çözeltisinde (PBS) değerlendirmek için, tetrasiklin hidroklorür (TCH) ile yüklenen bir (SiO2/PHB) kompozit yapmak için bambu yaprağından gelen kül, polihidroksibütirat (PHB) çözeltisi ile karıştırılmıştır. Malzemelerin şekli, faz bileşimi ve kimyasal bağ özellikleri, taramalı elektron mikroskobu (SEM), X-ışını difraktometrisi (XRD) ve Fourier dönüşümü kızılötesi spektroskopisi kullanılarak değerlendirildi. TCH salınım profilini belirlemek için bir ultraviyole (UV) spektrofotometre kullanıldı. SiO2/ PHB kompozitinin başarılı bir ilaç yükleme yeteneğine sahip olduğu bulundu. İlave olarak PBS’de düzenlenmiş bozunabilirliğe ek olarak, kompozitin, bozunma çözeltisi pH’ının güvenli sınırların altında kalmasıyla, TCH’yi sabit ve sürekli bir şekilde saldığı bulundu. Sonuç olarak, bambu yaprağından türetilen silikadan sürekli TCH salımı için Si02/PHB formülasyonu, güvenli, düzenlenmiş bir ilaç verme
yöntemi olarak önemli bir potansiyel ekonomik fayda sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Bambu yaprağı, Alkoksisilan, kompozitler, modifiye edilmiş ilaç salımı, silika, tetrasiklin hidroklorür.
Astrosit-Nöron Metabolik Orkestrasının Şefi
Menizibeya O. WELCOME*º
* ORCID: 0000-0001-5737-4626, Department of Physiology, Faculty of Basic Medical Sciences, College of Health Sciences, Nile University of Nigeria, Abuja
º Corresponding Author: Menizibeya O. Welcome MD, Ph.D, Chief,
Tel: +2347059151388; e-mail: welcome.menizibeya@nileuniversity.edu.ng
ÖZ
Diabetes mellitus, obezite, Parkinson ve Alzheimer hastalıkları gibi bozukluklar, merkezi metabolik işlev bozuklukları ile karakterize edilir ve halk sağlığına çok büyük ekonomik yük oluşturur. Dünya çapında her yıl milyonlarca yeni vaka ve ölüm rapor edilmektedir, bu durum bu hastalıkların artan yaygınlığı ve ölüm oranıyla mücadele etmek için yeni çözümler arayışını ortaya koymaktadır. Son birkaç yıldır bilimsel kanıtlar, tatlı tat almaya yardımcı reseptör T1R2+T1R3 heterodimerinin periferal glukoz metabolizmasını yönlendirmeye hizmet ettiğini tutarlı bir şekilde göstermiştir. Son veriler, bu heterodimerin aynı zamanda serebral glukoz metabolizmasını gerçekleştiren merkezi bir glukosensör görevi gördüğünü ortaya çıkarmıştır. Elde edilen bulgular, bu reseptörün nöronlarda ve astrositlerde glukoz metabolizmasının itici gücü olarak merkezi rolünü doğrulamaktadır. Bu makalede, “metabolik orkestra”, astrosit-nöron devrelerinde glukoz taşınmasını ve metabolizmasını koordine etmede yer alan plazma membran reseptör ağının organizasyonel karmaşıklığını tasvir etmek için kullanılmıştır. Bu derleme, son zamanlarda yapılan çalışmaların ışığında, tat reseptörünün çok önemli bir merkezi glukosensör ve glukoz metabolizmasının ana koordinatörü olduğunu öne sürerek, astrosit-nöron devresinin metabolik iletkeni olarak T1R2+T1R3 heterodimerine atıfta bulunmaktadır; buna göre glukozun hücre içine GLUT-2 aracılı girişinden ziyade plazma zarında astrositnöron metabolik mekanizmasını içeren daha koordineli bir giriş açıklanmaktadır. Ayrıca, glukoz metabolik disfonksiyonlarını içeren beyin bozuklukları için yeni tedavi yolları sağlayabilecek araştırma konuları da tartışılmıştır.
Anahtar kelimeler: T1R2 + T1R3; serebral tatlı tat reseptörü
antagonistleri; glukosensörler; metabolik iletken; metabolik
orkestra; beyin hastalıkları
Antipsoriatik Tedavide Son Gelişmeler: Bir Güncelleme
Shaik SHAFIULLA* , Suneela DHANESHWAR **, o
* ORCID: 0000-0002-6620-9558, Amity Institute of Pharmacy, Lucknow, Amity University Uttar Pradesh, Noida, U.P. India
** ORCID: 0000-0001-7646-642X, Amity Institute of Pharmacy, Lucknow, Amity University Uttar Pradesh, Noida, U.P. India
º Corresponding Author: Suneela DHANESHWAR
Phone: +91 9850125430; e-mail: sdhaneshwar1@lko.amity.edu
ÖZ
Sedef hastalığı, aşırı patolojik özelliklere ve tedavisinin farmakolojik olarak yetersiz kaldığı çok sistemli bir otoimmün hastalık olan kronik inflamatuar bir hastalıktır. Temelinde sedef hastalığı epidermal hücreler, keratinosit hiperproliferasyonu, inflamasyon, dermal kapiller genişleme ve pro-anjiyojenik mekanizmalarla ilişkilidir. Diğer kronik hastalıklarla karşılaştırıldığında, sedef hastalığı olan hastalar ciddi psikolojik strese ve bilişsel işlev bozukluklarına sahip olmakla birlikte daha az fiziksel aktivite ve düşük kaliteli yaşam sürer. Patofizyoloji, sedef hastalığının neden olduğu iltihaplanmanın artmasında ve lokalizasyonunda önemli bir rol oynayan interlökin- (IL) -17, IL-23, tümör nekroz faktörü-alfa (TNF-α), interferon-gama (IFN-γ) ve vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) gibi çeşitli aracıların katılımıyla karmaşıktır. Bununla birlikte, sedef hastalığı patofizyolojisi hakkında kesintisiz bilgi edinmek, sedef hastalığının kişiye özgü tedavisinin zorluklarının üstesinden gelmek için keşfedilebilecek yeni terapötik hedefleri belirlememize olanak tanır. Geleneksel tedavide kortikosteroidler, vitamin-D, metotreksat ve siklosporin kullanılır, ancak bu ilaçlar düşük etkinliğe ve ciddi yan etkilere sahiptir ve bazen hastalık komorbiditelerine neden olur. 2016-2019 yılları arasında FDA tarafından onaylanan risankizumab-rza, guselkumab ve tildrakizumab-asmn, gibi IL-23 blokerleri, brodalumab ve ixekizumab gibi IL-17 blokerleri ve TNF-α yı hedefleyen sertolizumab pegol gibi hedefe yönelik yeni biyolojikler, orta ila şiddetli sedef hastalığının tedavisinde devrim yarattı, ancak bu ilaçların düşük hasta uyumuna yol açan birçok yan etkiye sahip oldukları bildirildi. Ters biyoloji mühendisliği ile tasarlanan adalimumab, etanersept ve infliksimab biyobenzerleri de maliyet-etkin olmaları nedeniyle popüler hale gelmektedir. İlaçların yeniden kullanılması, esas olarak eski ilaçlar için yeni tıbbi kullanımların tanımlanmasına odaklanmaktadır. İlacın yeniden kullanılmasının ana odağı, ilaç molekülünün çeşitli hedeflerle nasıl etkileşime girdiği ve farmakolojik etkisini nasıl gerçekleştirdiği ve
düşük toksisiteli etkili terapötik ajanlar tasarlamanın yeni olanaklarını ortaya çıkarmasıdır.
Anahtar kelimeler: Sedef hastalığı; İlaçların yeniden kullanılması; Damarlanma; Vasküler endotelyal büyüme faktörü; Keratinosit proliferasyonu, TNF-α, IFN- γ, Th-17/Th-23 yolağı.
Yeni Glitazonların, STZ ile İndüklenmiş Hiperglisemik Sıçan Modelinde Hiperglisemiyi Tersine Çevirmesi
Chandan HIRENALLURE MAHESHWARAPPA* , Krishna KAMSAGARA
LINGANNA**° , Prashanth Kumar BOMMENAHALLI REVANAPPA*** , Seema
MEHDI**** , Shreyas AYACHIT***** , Suman SUMAN****** , Nandini HITTANAHALLI
SHIVAKUMAR******* , Sneha DESAI******** , Swerna ESWARAN*********
* ORCID: 0000-0003-2395-2699, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
** ORCID: 0000-0001-7538-0798, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
*** ORCID: 0000-0001-9503-741X, Department of Pharmaceutical Chemistry, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
**** ORCID: 0000-0002-3212-0774, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
***** ORCID: 0000-0002-7662-4413, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
****** ORCID: 0000-0003-0977-4953, Department of Dravyaguna, Govt. Ayurvedic Medical College & Hospital, New Sayyajiroa Raod, Mysuru-570001, Karnataka, India
******* ORCID: 0000-0003-0750-6373, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
******** ORCID: 0000-0001-7063-4728, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
********* ORCID: 0000-0003-1185-4442, Department of Pharmacology, JSS College of Pharmacy, JSS Academy of Higher Education & Research, Mysuru -570015, Karnataka India
° Corresponding Author; Krishna KAMSAGARA
Tel. +91 9886610010, Fax- 0821-2548359, e-Mail: klkrishna@jssuni.edu.in
ÖZ
Diabetes mellitus, insülin salgılanmasının veya insüline duyarlılığın azalması ile karakterize edilen en yaygın kronik metabolik hastalıktır. Aynı zamanda plazmada glukoz seviyelerinin yetersiz kontrolü hastalığıdır. Bu çalışmada, yeni glitazonların, STZ ile indüklenmiş hiperglisemik sıçanlardaki hipoglisemik aktiviteleri değerlendirildi. In vivo çalışmalardan önce, 32 adet yeni glitazonun moleküler yerleştirme çalışması gerçekleştirildi. Moleküler yerleştirme çalışması, C5 ve C22 bileşiklerinin hedef protein 3CS8 ile daha iyi bağlandığını gösterdi. Akut toksisite çalışmaları, OECD kılavuzu 425 kullanılarak dişi farelerde yapıldı. Bileşikler, sıçanlarda test edildiğinde 300 mg / kg’da mortalite göstermedi. Bu nedenle in vivo çalışmalar için bu doz seçildi. C5 ve C22 bileşiklerinin hipoglisemik aktiviteleri, 10 ve 20 mg / kg konsantrasyonda, STZ ile indüklenmiş hiperglisemik sıçanlarda değerlendirildi. Her iki dozda da (10 mg hem de 20 mg
/ kg) bileşik C5, C22’den daha iyi bir aktivite gösterdi, C22 daha yüksek dozda daha iyi bir aktivite sergiledi. Aktivite 0, 7, 14 ve 21. gününde davranışsal parametreler, plazma kan glukoz seviyesi ile değerlendirildi. Çalışma süresi üç hafta olup, 21. günde, hayvanlar sakrifiye edildi ve biyokimyasal analizler yapıldı. Bileşik C5, C22 ile karşılaştırıldığında önemli bir aktivite gösterdi. Yeni glitazonların hipoglisemik aktivitesini ispatlamak için daha fazla araştırma gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Moleküler yerleştirme, PPARγ, glitazonlar, diyabet, 3CS8, lipit profili.
Deriden Uygulama İçin Polifenolik Bileşik İçeren Nano Boyutlu Emülsiyon Sistemlerinin Geliştirilmesi ve Karakterizasyonu
Bülent SAMANCI*o , Fatma Gülgün YENER** , İsmail Tuncer DEĞİM***
* ORCID: 0000-0002-7198-5375, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
** ORCID: 0000-0002-7234-0034, Istanbul University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-9329-4698, Biruni University, Department of Pharmaceutical Technology, Istanbul, Turkey
° Corresponding Author; Bülent Samancı
Tel. +90 412 241 10 00 / 7531; e.mail: bulent.samanci@hotmail.com
ÖZ
Resveratrol güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olmasının yanı sıra antikanser, anti-anjiyojenik, kardiyoprotektif, anti-diyabetik, anti-viral ve nöroprotektif aktivitelere sahiptir. İnsan vücudunda hızlı emilime uğramasına rağmen, bağırsak ve karaciğer metabolizması, resveratrolün sistemik biyoyararlanımı için hız sınırlayıcıdırlar. Ayrıca, resveratrolün yüksek lipofilikliği, suda çözünürlüğünü ve oral yoldan yüksek oranda metabolize edilmesi nedeni ile oral biyoyararlanımını azaltır. Bu nedenle, oral uygulama ile görülen olumsuzlukların üstesinden gelmek için resveratrolün deri uygulaması için optimum bir formülasyon geliştirilmesi amaçlanmıştır.Kolay formüle edilebilmeleri, termodinamik olarak kararlı
olmaları ve hem lipofilik hem de hidrofilik etkin maddelerin vücuda verilmesini kolaylaştırmalarından dolayı, resveratrolün mikroemülsiyonlara (ME’ler) yüklenmesi, stabilite sorunları ve deriden emiliminin zor olması gibi dezavantajlarının üstesinden gelmek için uygun bir ilaç taşıyıcı sistemi olacaktır.Bu çalışmada önce üçgen faz diyagramı oluşturularak MEs bölgesi noktasal çalışma ile belirlendi. Daha sonra optimize edilmiş formülasyonu elde etmek için gerekli özellikler göz önünde bulundurularak ME sistemleri oluşturan bölge içinde bazı formülasyonları seçildi. Seçilen formülasyonlar, santrifüj ve termal stres testleri gibi ön stabilite testlerine tabi tutuldu. Damlacık boyutu, damlacık boyut dağılımı, zeta potansiyeli, viskozite, pH ölçümü gibi karakterizasyon çalışmaları, ön stabilite testlerinden sonra fiziksel olarak bozulmadan kalan formülasyonlar üzerinde gerçekleştirildi. Viskozite, pH, iletkenlik gibi karakterizasyon testleri sonuçları açısından formülasyonlar transdermal uygulamalar için kabul edilebilir aralıktaydı. Ancak damlacık boyutu, polidispersite indeksi ve zeta potansiyel değerleri optimal formülasyonun belirlenmesini sağlamıştır.
Anahtar Kelimeler: Mikroemülsiyon, Penetrasyon artırıcılar, Resveratrol, Transdermal taşıyıcı sistemler,Üçgen Faz Diyagramı
Kolona Hedefli Doğal Sakız ve Mesalamin İçeren Pelletlerin Hazırlanması, Optimizasyonu ve Değerlendirilmesi
Rijawan Rajjak PATHAN*° , Aquil-ur-Rahim SIDDIQUI **
* ORCID: 0000-0001-8706-0898, Department of Pharmaceutics, SBSPM’s B.Pharmacy College, Ambajogai, Beed, India;
** ORCID: 0000-0001-8989-6680, Department of Pharmacognosy, Shri Bhagwan College of Pharmacy, Aurangabad, India
° Corresponding Author; Rijawan Rajjak Pathan
Tel. +919881826372, email: pathanrijwan4610@gmail.com
ÖZ
Bu çalışmanın amacı Moringa oleifera Lam. (MOG) ve Cyamopsis tetragonolobus Taub. (CTG)’ den elde edilen sakızları içeren kolona hedefli mesalamin pelletlerinin hazırlanmasıdır. Tekli uyaran aracılı salımın kolona hedefli olarak gerçekleştirilmesinin fizyolojik koşullardan dolayı zor olması nedeniyle salımın kolonda sağlanması için pH ve enzime duyarlı salım mekanizmaları kullanılmıştır. Pelletlerin hazırlanmasında ekstrüzyon ve sferonizasyon teknikleri kullanılmıştır. Formülasyonun optimizasyonunda, optimize serinin seçimi için faktöriyel tasarım çalışması 32 kullanılmıştır. Yüksek çözücü oranı (80:20) ve MOG ve CTG’nin sırasıyla %10 ve %7.5 konsantrasyonlarda kullanımının optimize pelletlerin elde edilmesini sağladığı saptanmıştır. Elde edilen optimize pelletler hedeflendirme için iyi fiziksel özellik göstermiş ve F8M ve F8C formülasyonları ve bunların kaplanmış formülasyonları kolon ortamında iyi in vitro
salım özelliği göstermiş ve in vivo röntgenografik görüntü vermiştir. Avantaj olarak söylemek gerekirse, sferonizasyon ve ekstrüzyon ekonomik açıdan avantaj sağlarken kontrollü salım sağlamak amacıyla kullanılan doğal kaynaklı sakızlar inert ve biyouyumlu yapıları ile avantaj sağlamıştır. Bu formülasyon, endüstriyel ölçeklerde sentetik polimerin yan etkilerini azaltıp vücutla daha biyouyumlu hale getirebilir.
Anahtar Kelimeler: Mesalamin, pelletler, Moringa oleifera zamkı, Cyamopsis tetragonolobus zamkı, in vivo kolon hedefleme
Bisfenol A ve Analoglarının MCF-7 ve HSeC Hücre Hatlarında in vitro Sitotoksik Etkisinin Değerlendirilmesi
Seda İPEK*º , İrem İYİGÜNDOĞDU** , Aylin ÜSTÜNDAĞ*** , Yalçın DUYDU****
* ORCID: 0000-0002-3240-219X, Ankara University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, 06560 Ankara
** ORCID: 0000-0001-9780-2488, Gazi University Faculty of Pharmacy Department of Pharmaceutical Toxicology, 06330 Ankara
*** ORCID: 0000-0002-8449-1358, Ankara University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, 06560 Ankara
**** ORCID: 0000-0001-7482-086X, Ankara University Faculty of Pharmacy, Department of Pharmaceutical Toxicology, 06560 Ankara
° Corresponding Author; Seda İPEK
Tel: 0 546 603 15 94; e-mail: sedaipek@ankara.edu.tr
ÖZ
Bisfenol A (BPA) gibi endokrin bozucu kimyasallar ve benzerleri insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Bu araştırma, BPA ve dört farklı analogunun bisphenol S (BPS), bisfenol F (BPF), bisfenol Z (BPZ), bisfenol AF (BPAF) hem kanser hem de sağlıklı hücre hatları üzerindeki sitotoksik etkilerini MTT testi yaparak aynı anda belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada, hücre kültürü için insan meme kanseri hücreleri (MCF-7) ve insan sertoli hücreleri (HSeC) kullanılmıştır. MCF-7 ve HSeC, 24 saat BPA, BPS, BPF, BPZ, BPAF’ye maruz bırakılmıştır. Daha sonra, bisfenollerin (IC50) inhibitör etkisi absorbans ölçümü ile belirlenmiştir. En yüksek IC50 değerleri nedeniyle her iki hücre hattında BPF en az sitotoksik alternatif iken, BPZ’nin HSeC hücre hattında en sitotoksik alternatif olduğu bulunmuştur. MCF-7 hücre hattında, BPA ve BPZ’nin eşit sitotoksik etkilere sahip olduğu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Endokrin bozucu kimyasallar, bisfenoller, sitotoksisite, MTT, MCF-7 hücre hatları, HSeC hücre hatları
Çözücü Polaritesinin Özellikle Glabridin Olmak Üzere Glycyrrhiza glabra Köklerindeki Toplam Flavonoitlerin Ekstraksiyonunun Verimine Etkisi
Sadanand YEWALE* , Zeba FARASH** , Shrikant KULKARNI*** , Shital PALGHADMAL**** , Neelam ATHAWALE***** , Laxman SAWANT****** , Shrinivas BHOPE******* , Sriram PADMANABHAN********°
* ORCID: 0000-0003-4613-3012, Herbal Division, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
** ORCID: 0000-0002-0225-910X, Analytical Development Laboratory, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
*** ORCID: 0000-0002-1981-5651, Analytical Development Laboratory, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
**** ORCID: 0000-0002-8998-3044, Herbal Division, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
***** ORCID: 0000-0003-1664-0443, Ayush Center of Excellence, Interdisciplinary School of Health Sciences, Center of Complementary and Integrative Health,
Savitribai Phule Pune University, Pune, India.
****** ORCID: 0000-0002-3037-9168, Dabur Research and Development Center, Ghaziabad, India,
******* ORCID: 0000-0002-1723-8002, Analytical Development Laboratory, Sava Healthcare Limited, Research Center, MIDC, Chinchwad, Pune, India.
******** ORCID: 0000-0001-8049-3703, Sava Healthcare Limited, Research Center, Block D1, Plot No. 17/6, MIDC, Chinchwad, Pune-411019, India
° Corresponding Author; Dr. Sriram Padmanabhan
Phone: +91-20-68181222; e-mail: sriram.p@savaglobal.com
ÖZ
Farklı organik çözücülerin (etanol, diklorometan, etil asetat ve aseton) Glycyrrhiza glabra köklerinden glabridin ve toplam flavonoit (TF) ekstraksiyon verimliliğine etkileri çalışılmıştır. Glycyrrhiza glabra köklerinden ekstre verimi % 3 ile % 6 aralığında, ekstraksiyon etkinliği etanol> aseton> etil asetat> diklorometan sırası ile bulunmuştur. Diklorometan, ardından etil asetat, aseton ve etanol ile daha yüksek bir TF ve glabridin ektraksiyon verimi elde edilmiştir, bu da TF ve glabridinin en uygun şekilde ekstraksiyonunda polar olmayan çözücülerin etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca flavonoitlerin ektraksiyon verimliliğinin, çözücünün nem absorplama kapasitesinin bu tür bileşiklerin ekstre edilmesinde rol oynadığını yansıtan etanol haricinde, geri kazanılan çözücülerin kullanımından büyük ölçüde etkilenmediği de ilk kez gösterilmiştir. Su ile hazırlanan ekstre haricinde tüm ekstre türlerinde glisirizin içeriği düşük olup % 0,1 ile % 1 aralığındadır, bileşik polar bir bileşik olduğu için su ekstresinde içerik beklendiği gibi ~% 10’dur. İlginç bir şekilde, etil asetatın glisirizin izleri olmadan sadece glabridini seçici olarak izole ettiği ilk kez bildirilen bir bulgu olarak gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Meyankökü, Glabridin, Flavonoitler, Glisirizin, Ekstraksiyon, Çözücü polaritesi
Yüzer İlaç Salım Sistemlerine (FDDS) Genel Bir Bakış; Hazırlık ve İn Vitro - İn Vivo Değerlendirmede Geleneksel ve Yeni Yaklaşımlar
Fatemeh SHARIAT RAZAVI* , Maryam KOUCHAK ** ° , Fatemeh FEIZOLESLAM*** , Maryam VEYSI ****
* ORCID: 0000-0002-5324-8267, Nanotechnology Research Center, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
** ORCID: 0000-0002-1399-7335, Nanotechnology Research Center, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
*** ORCID: 0000-0002-2558-9777, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
**** ORCID: 0000-0003-1358-6963, Department of Pharmaceutics, School of Pharmacy, Ahvaz Jundishapur University of Medical Sciences, Ahvaz, Iran.
° Corresponding Author; Maryam Kouchak,
Tel: 00989163130204, email: koochekm@yahoo.com
ÖZ
Yüzen ilaç taşıyıcı sistemler (FDDS) mide içeriği üzerinde yüzebilen ve midede uzun süre kalabilen oral dozaj formlarıdır. İlacın geleneksel dozaj formlarının kısa midede kalma süresine üstün gelme fırsatı sunarlar ve ilaç maddelerinin sürekli bir süre boyunca gastrointestinal sistemin üst kısmına yavaşça verilmesinde önemli bir rol oynarlar. FDDS’nin geliştirilmesi için efervesan olmayan ve efervesan sistemler dahil olmak üzere iki yöntem önerilmiştir. Bu inceleme, kısaca çeşitli teknolojileri ve bunların FDDS tasarım mekanizmalarını, bunların değerlendirilmesi için in vitro - in vivo testlerle birlikte açıklamaktadır. Ayrıca bunların hazırlanmasına yönelik yeni yaklaşımlar tanıtılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yüzer ilaç Salım sistemleri, Gastro retentif, Efervesan, Efervesan olmayan, Yeni yüzen ilaç salım sistemleri.
Çözünürlüğü Düşük Olan Etken Maddeler İçin Farmasötik Yaklaşımlar ve Aprepitantın Çözünürlüğü
Hakan NAZLI* , Burcu MESUT** , Yıldız ÖZSOY***,°
* ORCID: 0000-0001-5763-1450, Trakya Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 22030, Merkez, Edirne, Türkiye
** ORCID: 0000-0003-2838-1688, İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 34116, Beyazıt, İstanbul, Türkiye
*** ORCID: 0000-0002-9110-3704, İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 34116, Beyazıt, İstanbul, Türkiye
º Corresponding Author: Yıldız ÖZSOY
Tel: +90 0212 440 00 00-13498; e-mail: yozsoy@istanbul.edu.tr,
ÖZ
Gelişen teknoloji yeni etken maddelerin tasarlanması ve keşfedilmesi konularında çağ atlanmasını sağlamıştır. Her ne kadar yeni bulunan etken madde sayısı artsa da bunların çok az bir kısmı geliştirilmeye değer olarak seçenekler arasında kalmayı başarabilmektedir. Keşfedilen bazı etken maddeler uygun farmakolojik aktiviteye sahip olsa dahi, uygun olmayan fizikokimyasal özellikleri nedeniyle ilaç geliştirme basamaklarının daha ilk aşamalarında elenmektedir.
Geliştirilmeye devam edildiklerinde ise ilerleyen aşamalarda düşük biyoyararlanım sorunları ile karşılaşılmaktadır. Çoğu zaman, görülen biyoyararlanım sorunlarının temelindeki neden etken maddenin çözünürlüğünün düşük olmasıdır. Bu özellikteki etken maddelerin çözünürlüklerinin ve dolayısıyla biyoyararlanımlarının arttırılması farmasötik teknolojideki çalışma alanlarının önemli bir bölümünü kapsamaktadır. Bu derleme çalışmasının ilk bölümünde çözünürlüğü
düşük etken maddelerin çözünürlüğünü arttırmada kullanılabilecek yöntemlerle ilgili bilgiler verilmiş, ikinci kısmında ise çözünürlüğü düşük bir etken madde olan aprepitantın çözünürlüğünü arttırma hedefli çalışmalar ele alınmıştır.
Anahtar kelimeler: Çözünürlük, Biyoyararlanım, Çözünürlük Artırma Teknikleri, Partikül Boyutu Küçültme, Katı Dispersiyonlar, Aprepitant
COVID-19: Mutasyona Uğramış Tür, Tedavi Seçenekleri ve Aşı Geliştirme
Ayushi MAHAJAN* , Lakhvir KAUR**º , Gurjeet SINGH*** , RK DHAWAN**** , Anureet KAUR*****
* ORCID: 0000-0002-8666-4523, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
** ORCID: 0000-0001-8091-2365, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
*** ORCID: 0000-0003-4399-4693, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
**** ORCID: 0000-0002-8587-6807, Department of Pharmacology, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
***** ORCID: 0000-0002-2158-9569, Department of Pharmaceutics, Khalsa College of Pharmacy, Amritsar, Punjab, India
º Corresponding Author: Dr. Lakhvir Kaur
e-mail: lakhvir86@gmail.com
ÖZ
Devam eden COVID-19 salgını, küresel sağlık ve ekonomi için önemli bir tehdittir. Bu hastalık, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2’nin (SARS-CoV-2) neden olduğu oldukça bulaşıcı bir patojenik hastalıktır. Virüs yüksek bir üreme oranına sahiptir, bu nedenle yüksek oranda bulaşabilir ve bir felakete dönüşmüştür. Dünya çapındaki bilim adamları ve araştırmacılar, bu kötücül hastalığın yayılmasını sınırlamak için mümkün olan her yaklaşımı fazlasıyla kullanıyorlar. SARS-CoV-2 VUI 2020/12/01 gibi yeni mutasyona uğramış suşlar nedeniyle vaka sayısında ani bir artış bildirilmiştir. Bugüne kadar, bu tehlikeli hastalığın tamamen ortadan kaldırılmasında spesifik bir ilaç etkili olmamıştır, ancak bu rahatsızlığın tedavisinde Remdesivir, Lopinavir gibi bazı geniş spektrumlu antiviraller kullanılmaktadır. Ayrıca, bu ölümcül virüsün ortaya çıkmasını önlemek için aşıların geliştirilmesinde mümkün olan her türlü çaba gösterilmiştir. Geriatride ölüme yol açan istenmeyen etkiler gösteren Pfizer’ın BNT162b2’si ve Moderna’nın m-RNA-1273’ü, yakın zamanda piyasaya sürülmüştür. Bu derlemede, küresel farkındalığa yardımcı olacak ve araştırmacıların bu tehdidi ortadan kaldırmanın olası yollarını araştırmasına ve etkin yönetimi için yeni parçalar tasarlamasına yardımcı olacak COVID-19’un önemli yönlerini vurgulamaya çalıştık.
Anahtar kelimeler: COVID-19, SARS-CoV-2, Mutasyonlar, Spike protein, Pandemi, Aşı.
Akut Serebrovasküler Hastalıkta Sitikolin ve Pirasetam ile Nöroprotektif Tedavi: Klinik ve Psikosomatik Etkiler
Iryna SOKOLOVA*° , Serafima TAZINA** , Oksana ZAKHAROVA***
* Orcid ID: 0000-0002-3102-2910, Department of Practical Psychology, Ukrainian Engineering and Pedagogical Academy, Kharkiv, Ukraine;
** Orcid ID: 0000-0003-3676-3467, Department of Therapy, Sechenov First Moscow State Medical University, Moscow, Russian Federation;
*** Orcid ID: 0000-0003-0249-5257,Department of Organization and Economics of Pharmacy, Sechenov First Moscow State Medical University, Moscow, Russian Federation
° Corresponding Author; Iryna SOKOLOVA
Phone: +380503642304; E-mail: sokolovairr@ukr.net
ÖZ
Günümüzün iyi gelişmiş modern ilaç piyasasında çeşitli rahatsızlıkların tedavisi için kullanılabilecek çok çeşitli tıbbi ilaçlar mevcuttur. Genellikle komplikasyonları ve sonuçları ağır olduğundan, serebrovasküler kazalarla ilişkili hastalık grubuna özellikle dikkat edilmektedir. Sovyet sonrası ülkelerde gerçekleştirilen bu çalışmada hastalardaki psikosomatik etki dikkate alınarak serebrovasküler hastalıkların tedavisinde nöroprotektif ilaç kullanımının etki ve etkinliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma için Sitikolin ve Pirasetam olmak üzere iki ilaç seçilmiştir. Temel amaç, bu ilaçların hastaların durumunun iyileştirilmesi ile etki ve ölüm oranlarının azaltılmasındaki etkinliklerinin ve gerekliliklerinin
karşılaştırılmasıdır. Bu çalışmanın sonuçları ve diğer bilim insanlarının çalışmaları, Sitikolin’ in Pirasetam’a kıyasla daha yüksek bir etkinliği olduğunu kanıtlamıştır. Nöroprotektif tedavi olarak Sitikolin alan 680 hastanın (%100) içerisindeki 625 hastanın (%91,9) üç gün sonra genel durumunda iyileşme kaydedilmiştir. Pirasetam alan 405 hastada (%100) ise, nörolojik semptomlarda gerileme, tedavinin 4. veya 5. gününde meydana gelmiştir. Görsel fonksiyonlarda iyileşme Sitikolin grubundan 26 hastada gerçekleşmesine karşın nöroprotektif tedavi olarak Piracetam alan sadece 3 hastada görsel fonksiyonlarda iyileşme kaydedilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İskemik inme, sitikolin, pirasetam, nöroprotektif tedavi, psikosomatik etki
Klebsiella Pneumoniae Kan İzolatlarında Karbapenem ve Kolistin Direnç Mekanizmalarının Moleküler Olarak İncelenmesi
Neslihan GENİŞEL*° , Nida ÖZCAN** , Kadri GÜL*** , Nezahat AKPOLAT**** , Selahattin ATMACA***** , Levent KENAR****** , Nurten ALTANLAR******* , Tuba DAL********
* ORCID: 0000-0002-2579-1932, Department of Pharmaceutical Sciences, Faculty of Pharmacy, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
** ORCID: 0000-0001-6898-7516, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-4642-0276, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
**** ORCID: 0000-0002-8653-6046, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
***** ORCID: 0000-0002-2730-5790, Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Dicle University, Diyarbakir, Turkey
****** ORCID: 0000-0002-6613-1308, Department of Medical CBRN Defense, University of Health Sciences, Ankara, Turkey
******* ORCID: 0000-0003-2977-2269, Department of Pharmaceutical Microbiology, University of Ankara, Ankara, Turkey
******** ORCID: 0000-0002-4245-1534, Department of Clinical Microbiology, Faculty of Medicine, Ankara Yildirim Beyazit University, Ankara,
° Corresponding Author; ; Neslihan GENİŞEL
Tel: +90 412 2411000 - 7545; e-mail : ngenisel@gmail.com
ÖZ
Karbapenem Dirençli Klebsiella pneumoniae (KDKp) enfeksiyonları azalan tedavi seçenekleri nedeniyle endişe verici sağlık sorunları oluşturmaktadır. Bu çalışmada, KDKp izolatlarının karbapenemaz (OXA-23,24, 48, 51, 55, 58, KPC, NDM-1, VIM, IMP) ve mcr-1 genleri araştırılmaktadır. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakım ünitelerinden (YBÜ) Şubat 2020 ile Haziran 2020 tarihleri arasında alınan hasta kan örneklerinden izole edilen toplam 33
KDKp izolatı çalışmaya dahil edildi. Tüm KDKp izolatları, bla OXA-23, 24, 48, 58, bla KPC, blaNDM-1, bla VIM, bla IMP dahil olmak üzere karbapenemaz kodlayan genlerin varlığı multipleks Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) ile araştırıldı. KDKp izolatları monoplex PZR ile mcr-1 geni ve bla OXA-51, bla OXA-55 genleri için test edildi. Kirby Bauer Disk Difüzyon Test (DDT) (%100) ile çalışılan tüm KDKp izolatları ertapenem’e dirençliydi; 9’u (%2.27) imipeneme, 23’ü (%69.70) meropeneme dirençliydi. İzolatların 20’si (%60,61) kolistine dirençli bulundu. bla OXA-48, bla NDM-1 ve bla OXA-24 genleri sırasıyla %75.76 (n=25), %6.06 (n=2) ve %3.03 (n=1) izolatında bulundu. İki (%6.06) izolatta hem bla OXA-48 hem de bla NDM-1 genleri, 16 (%48,48) izolatta mcr-1 geni saptandı. Kolistin minimum inhibitör konsantrasyonu (MİK) değeri 2 μg/ml olan 13 hastada ortalama yatış süresi 20.3 gün iken, kolistin MİK değeri > 2 μg/ml olan 20 hastada 33.9 gündü. Hastanede ortalama kalış süresi mcr-1 negatif hastalarda 21.8 gün, mcr-1 pozitif hastalarda 35.7 gündü. Karbapenemaz ve mcr- 1 pozitiflikleri Diyarbakır, Türkiye’de çarpıcı biçimde yüksek oranlarda bulundu. Kp izolatlarında plazmit aracılı antimikrobiyal direncin sorunlu olduğu belirtildi. Her hastane moleküler yöntemlerle kolistin ve karbapenem direnç mekanizmalarını izlemelidir. Kolistin direnci sıvı mikrodilüsyon yöntemi ile doğrulanmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Klebsiella pneumoniae, karbapenemaz, bla OXA-48, mcr-1, multipleks PZR, sıvı mikrodilüsyon.
TP53 Gen Polimorfizmi ve Obezite Arasındaki İlişki
Mehmethan CİHAN* , Hakan BULUŞ** ° , Onur DİRİCAN*** , Serpil OĞUZTÜZÜN**** , Doğan ÖZTÜRK***** , Abdulkadir ÜNSAL****** , Ahmet Oğuz ADA******* , Mümtaz İŞCAN********
* ORCID: 0000-0001-8701-754X, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
** ORCID: 0000-0001-7439-8099, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
*** ORCID: 0000-0003-0511-6611, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology, Kırıkkale/Turkey
**** ORCID: 0000-0002-5892-3735, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology, Kırıkkale/Turkey
***** ORCID: 0000-0003-1754-9246, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
****** ORCID: 0000-0002-7989-4232, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital, General Surgery Department; Ankara/Turkey
******* ORCID: 0000-0001-9987-0572, Ankara University Faculty of Pharmacy Department of Toxicology; Ankara/Turkey.
******** ORCID: 0000-0001-5839-4987, Cyprus International University, Faculty of Pharmacy, Lefkoşe, Turkish Republic of Northern Cyprus.
° Corresponding Author; Hakan BULUŞ
Tel.: +90-312 356 90 00 / 1158; e-mail: hakan_bulus6@hotmail.com
ÖZ
Obezite, alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan, tüm dünyada prevalansı endişe verici şekilde artan kronik bir hastalıktır. Obeziteye neden olan etkenlerden biri olan oksidatif stres, reaktif oksijen türleri (ROT) ile hücrenin antioksidan savunma sistemi arasındaki dengesizlikten ortaya çıkar. Obezitede artış gösteren ROT’lar hipotalamik nöronlar üzerinde etkili olarak, açlık ve tokluğun kontrolünde ve buna bağlı olarak vücut ağırlığının kontrolünde etkili olurlar. ROT arttığında, DNA, protein ve lipitlerin oksidasyonu yoluyla hücre zedelenmesi, nekroz ve apopitoz oluşur. Genomun koruyucusu olan tümör proteini p53, enerji üreten metabolik yolların yanı
sıra apoptozda yer alan genlerin düzenlenmesinden sorumludur. Çalışmamızda obezite tanısı almış 151 hastada TP53 (Arg72Pro) polimorfizmi araştırıldı. TP53 mutasyonu (rs1042522), gerçek zamanlı PCR ile belirlendi. 8 hastada TP53 mutasyonu heterozigot taşıyan (Arg72Pro) ve 143 hastada homozigot taşıyan (yabanıl tip) (Arg72Arg) olarak tanımlandı. Çalışılan grupta homozigot mutant (Pro72Pro) genotipine sahip birey bulunamadı. TP53 genotipleri ile vücut kitle indeksi, tiroit stimüle edici hormon, glukoz, tokluk kan şekeri, trigliserit ve kolesterol düzeyleri gibi klinik obezite parametreleri arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak karşılaştırıldı. İstatistiksel analiz sonuçlarına göre TP53 polimorfizminin insülin düzeyi ile ilişkili olduğu gözlendi. Ayrıca genotip frekansları kontrol popülasyonlarında gerçekleştirilen önceki çalışmalarla karşılaştırıldı ve farklı olduğu bulundu. Bu çalışma, TP53 (Arg72Pro) polimorfizmi ile obezite arasında ilişki olabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Obezite, Oksidatif stres, TP53, Polimorfizm.
Hyaluronik Asit Serum Formülasyonları: In vitro Karakterizasyon ve Yama Testi Çalışması
Serdar TORT* , Alptug KARAKUCUK*,**,°
* ORCID: 0000-0003-4945-5420, Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Gazi University, Ankara, Turkey.
** ORCID: 0000-0002-9061-2427, Department of Pharmaceutical Technology, Faculty of Pharmacy, Ankara Medipol University, Ankara, Turkey
° Corresponding Author; Alptug KARAKUCUK
Phone: +90-533-6388331, e-mail: karakucuk@gazi.edu.tr, alptug.karakucuk@ankaramedipol.edu.tr
ÖZ
Hyaluronik asit, cildin nemli ve esnek kalmasına yardımcı olarak cildin elastikiyetini destekleyen doğal bir polimerdir. Hyaluronik asit içeren serum, yarı katı ve enjektabl formülasyonlar ticari olarak bulunmaktadır. Bu çalışmada, hyaluronik asit içeren serum tipi formülasyonlar hazırlanmıştır. Hazırlanan formülasyonlardan %1 hyaluronik asit içeren formülasyon sonuç formülasyon olarak seçilerek, stabilite testeri, korucuyu etkinlik testleri (ISO 11930) ve
in vivo alerjik irritasyon testleri yapılmıştır. Sonuç formüsyonun pH’sı 5,5 olarak ayarlanmıştır. Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Escherichia coli ve Candida albicans suşlarının kullanıldığı mikrobiyal analiz, sonuç formülasyonun kontaminasyon riski oluşturmadığını göstermiştir. Ayrıca sonuç formülasyonun koruyucu etkinlik testinde 28 güne kadar antimikrobiyal etkiye sahip olduğunu kanıtlamıştır. 22-70 yaş arası 15 kişide yama şeklindeki alerjik
irritasyon testi sonuçlarına göre, deneklerde 1 hafta süreyle herhangi bir alerjik reaksiyon görülmemiştir. 25°C %65 bağıl nemde sonuç formülasyonun fizikokimyasal özelliklerinde bir değişiklik olmamıştır. Sonuç olarak hyaluronik asit serum formülasyonu cildi nemlendirmede güvenle kullanılabilecek bir ürün olarak değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hyaluronik asit, cilt nemlendirici, serum tipi formülasyon, in vivo alerji testi, kozmetik ürün
Yeni Benzimidazol Sübstitüe 1,3,4-Tiyadiazol Schiff Bazlarının Sentezi, Karakterizasyonu ve Antimikrobiyal ve Anthelmintik Aktivitesinin In Vitro Değerlendirmesi
Saravanan KALIYAPERUMAL* , Priyabrata PATTANAYAK**,°
* ORCID: 0000-0002-8859-8099, Department of Pharmacy, Bhagwant University, Sikar Road, Ajmer, Rajasthan, India, 305004.
** ORCID: 0000-0003-4035-1182, Department of Pharmacy, Bhagwant University, Sikar Road, Ajmer, Rajasthan, India, 305004.
° Corresponding Author; Priyabrata Pattanayak
Phone: +91 9438269361, e-mail: Priyabrata2005@gmail.com
ÖZ
Benzimidazoller, 1,3,4-Tiyadiazoller ve Schiff bazları çeşitli bakteriyel enfeksiyonlar ve helmintiyazis gibi hastalıklara karşı farklı özellikler göstermektedir. Yeni antimikrobiyal ve antihelmintik bileşiklere duyulan ihtiyaç göz önüne alınarak yeni benzimidazol-sübstitüe 1,3,4-tiyadiazol Schiff bazları tasarlanmış ve sentezlenmiştir. Bu araştırmada benzimidazol halkası, tiyadiazol halkası ve Schiff bazı farmakoforlarının başarılı bir şekilde bir araya gelmesiyle elde
edilecek sinerjiden yararlanılması planlanmıştır. Bu amaçla, 11 türev sentezlenip, in vitro antimikrobiyal ve antihelmintik özellikleri açısından araştırılmıştır. Öncelikle, 1H-benzo[d]imidazol-2- karboksilik asit, 2-metil-1H-benzo[d]imidazolün alkali potasyum permanganat ile oksidasyonu ile hazırlanmıştır. Daha sonra, 1H-benzo[d]imidazol-2-karboksilik asit birkaç damla konsantre sülfürik asit varlığında tiyosemikarbazidin sulu çözeltisi ile muamele
edilerek N-ariliden-5-(1H-benzo[d]imidazol-2-yl)-1,3,4-tiyadiazol-2-amin’e dönüştürülmüştür. Son olarak, farklı benzimidazol-sübstitüe Schiff bazları uygun arilaldehit ile tiyadiazol-sübstitüe benzimidazol halkasının reaksiyonu ile hazırlanmıştır. Bileşik PP-4’ün Perionyx excavatus and Perionyx posthuma’ya karşı nematodları öldürme etkisinin, sırasıyla 13.22 ve 19.00 dakika süreler ile standart ilaçtan daha güçlü olduğu bulunmuştur. Elektron çekici gruplar (4-nitro, 2-bromo, 4-kloro) içeren PP-4, PP-6 ve PP-8 bileşikleri tüm suşlarda 8-27 mm inhibisyon alanı ile 22-27 mm inhibisyon değeri gösteren Ampisilin ile karşılaştırılabilir antimikrobiyal aktivite sergilemiştir.
Anahtar Kelimeler: Schiff bazı, Benzimidazol, 1,3,4-Tiyadiazol, Antihelmintik aktivite, Helmintiyazis, Antibakteriyel
Spathodea campanulata Yaprağı Etanol Ekstresinin Salmonella ile Enfekte Olan ve Parasetamol ile İndüklenmiş Swiss Albino Farelerin Hematolojisi ve Karaciğer Fonksiyonu Üzerine Etkisi
Fred. Coolborn AKHARAIYI*° , Arthur Chinedu OKAFOR**
* ORCID: 0000-0001-5605-5543, Microbiology Department, Edo State University Uzairue, KM 7 Auchi-Abuja Road, Iyamho, Edo State, Nigeria
** ORCID: 0000-0002-6819-4724, Microbiology Department, Edo State University Uzairue, KM 7 Auchi-Abuja Road, Iyamho, Edo State, Nigeria
° Corresponding Author; Fred. Coolborn AKHARAIYI
Phone: +234 8066982772, e-mail: akharaiyi.fred@edouniversity.edu.ng
Tedavi için bitkilerin kullanımı, temelde bir gelenekten diğerine farklı olmakla birlikte mevcut geleneksel yöntemlere dayanmaktadır. Karaciğer, insan sağlığını koruyan fonksiyonlarda görev alır, ancak bazı yiyeceklerde, içeceklerde ve ilaçlarda bulunan çeşitli kimyasal maddelere karşı karaciğerde hasar oluşabilir. Spathodea campanulata yapraklarının etanol ekstresinin hematoloji ve hepatoprotektif aktivitesi üzerindeki etkisi hayvan modeli kullanılarak incelenmiştir.
Grup I fareler pozitif kontrol, grup II fareler negatif kontrol olarak ve grup III - XII fareler uydu grupları olarak kullanılmış, Salmonella typhi enfeksiyonu ve parasetamol indüksiyonundan sonra 200, 400, 800, 1000 ve 2000 mg/kg dozda ekstre ile uygulama yapılmıştır. Parasetamolün aşırı dozu, farelerin fizyolojik durumunda değişikliklere neden olmuştur. Farelerin hematoloji parametreleri incelendiğinde, ortalama kırmızı kan hücresi sayısı negatif kontrolde (7,6 ± 70,92 milyon/mm3) pozitif kontrolden (4,36 ± 0,12 milyon/ mm3) daha yüksek ve ortalama beyaz kan hücresi sayısı negatif kontrolde (3,50 ± 0,18 bin/mm3) pozitif kontrole göre (9,62 ± 0,39 bin/mm3) daha düşük gözlenmiştir. Ancak biyokimyasal değerlendirmede albümin (2,21 ± 0,60 mg/dL) ve bilirubin (2,11 ± 0,63 mg/dL) negatif kontrole göre sırasıyla 4,90 ± 0,11 ve 1,08 ± 0,10 mg/dL değerlerinde daha yüksek bulunmuştur. Farelerdeki fizyolojik değişikliklerdeki bu anormallikler, beş gün süreyle 200-2000 mg/mL konsantrasyonlarda ekstre uygulaması ile tersine çevrilmiştir. S. campanulata yapraklarının etanollü ekstresi, karaciğer hastalıklarının tedavisi için geleneksel ilaç olarak kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Karaciğer fonksiyonu, Spathodea campanulata, parasetamol, Salmonella typhi.
Bağımlılık Yapan Maddelerin Gebelik Döneminde Kullanımının Değerlendirilmesi
Ayçe ÇELİKER*º , Damla BOLAT**
* ORCID NO: 0000-0001-6753-6844, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100
** ORCID NO: 0000-0003-3824-3393, Department of Pharmaceutical Technology-Cosmetology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100
º Corresponding Author: Ayçe ÇELİKER
Tel: 0312-305 21 33, Fax: 0312-305 20 39, e-mail: aycelike@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Madde bağımlılığı dünyanın her yerinde giderek artan önemli bir problemdir. Alkol ve sigara bağımlılığı yanında uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımında da çok ciddi artışlar görülmektedir. Bu
maddeleri kullanan bireyler kendilerine ve çevrelerine ciddi zararlar vermektedir. Gebelikte bu tür maddelerin kullanımı anne sağlığını ve fetüsün gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Madde bağımlısı kadınlar gebelik sırasında kontrollerini yeterince yaptırmamaktadır ve madde bağımlısı oldukları son aşamada ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle sağlık personelinin başta ilaç ve başka maddelerin kötüye kullanımını engelleyici çalışmalar olmak üzere, madde kullanan gebe kadınları erken dönemde belirlemesi, yönlendirmesi ve eğitimi, böylece kullanılan maddenin/maddelerin gebe, fetüs ve yenidoğan üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi yönünde etkinlik göstermesi gerekir. Bu çalışmada Türkiye’de sıklıkla kullanılan yasa dışı maddelerin ve yasa dışı olmayıp suistimal edilen madde ve ilaçların yapıları, genel etkileri, metabolizmaları ve gebelikte kullanıldığında anne ve fetüse olan etkileri derlenmiş olup madde bağımlılığının önlenmesi ve tedavisinde eczacıların rolü vurgulanmıştır.
Anahtar kelimeler: Yasa dışı madde, bağımlılık, suistimal, kötüye kullanım, keyif verici, gebelik, teratojenite.
Laktasyon Döneminde Bitkisel Ürün Kullanımı
Ayperi PAYAS* , Ayçe ÇELİKER**º
* ORCID NO: 0000-0002-6625-7947, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara,
** ORCID NO: 0000-0001-6753-6844, Department of Clinical Pharmacy, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara,
º Corresponding Author: Ayçe ÇELİKER
Phone: 0312-305 21 33, Fax: 0312-305 20 39, e-mail: aycelike@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Son yıllarda, çeşitli endikasyonlarda bitki ve bitkisel ürün kullanımı son derece popüler hale gelmiştir. Bunun nedeni muhtemelen, doğal olan her şeyin zararsız olduğu şeklindeki yaygın inanıştır. Bu düşünce ile emziren anneler de süt üretimini artırmak (galaktagog) veya doğum sonrası dönemde karşılaşılan rahatsızlıkları tedavi etmek amacıyla yaygın olarak bitkisel ürünleri kullanmaktadır. Ancak bitkisel ürünlerin etkinlikleri, toksisiteleri ve bebekler üzerindeki etkileri ile ilgili yeterli çalışma yapılmamış olması, içeriklerinde pek çok biyoaktif bileşen bulunması ve kontrollerinin yetersiz olması hem anne hem de bebek için tehdit oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, başta hastaların en yakın sağlık danışmanı olan eczacılar olmak üzere, hekimler, hemşireler gibi diğer sağlık hizmeti sunucularına emziren annelerde kullanımı yaygın olan popüler bitkisel ürünlerin güvenliliği ve bebekler üzerindeki etkileri hakkında bir rehber oluşturmak ve
istenmeyen etkilerin önüne geçmek için, “doğal” kelimesinin “güvenli” ile eş anlamlı olmadığı konusunda farkındalıklarını artırarak bitkisel ürünlerin dikkatli kullanılmasını sağlamaktır.
Anahtar kelimeler: Bitki, bitkisel ürün, emzirme, laktasyon, galaktagog, güvenlilik.
Varfarin ve Bitkisel Ürünlerle Etkileşimi: Vaka raporları, Preklinik ve Klinik Çalışmalar
İçim GÖKKAYA* , Tuğba SUBAŞ** , Gülin RENDA***° , Ufuk ÖZGEN****
* ORCID: 0000-0003-0803-2886, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
** ORCID: 0000-0002-0956-6567, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
*** ORCID: 0000-0001-6323-0338, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
**** ORCID: 0000-0001-9839-6717, Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Trabzon, TÜRKİYE
º Corresponding Author: Gülin RENDA
Phone: 04623778830 – 05323331133; e-mail: gulingurhan@yahoo.com
ÖZ
Bitkiler çok eski dönemlerden beri hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bitkisel ürünlerin popülaritesi ve bilinçsiz kullanımına bağlı olarak sağlık sorunlarının ortaya çıkma
riski de gün geçtikçe artmaktadır. Bitkisel ürünler ve özellikle dar terapötik indekse sahip olan ilaçların eş zamanlı kullanılması çok ciddi toksik etkilerin meydana gelmesine yol açabilir. Atriyal fibrilasyon, venöz tromboemboli, derin ven trombozu, pulmoner emboli, protez kalp kapakçığı ve miyokard enfarktüsünü tedavi etmek veya önlemek için kullanılan varfarin, epoksit redüktaz enzimini bloke edip vitamin K ve vitamin K epoksit dönüşümünü engelleyerek antikoagülan etki gösterir. Varfarin, gastrointestinal sistemden hızla emilir, yüksek biyoyararlanıma sahiptir, oral yoldan 90 dakika sonra kan plazmasında maksimum konsantrasyona ulaşır ve bu nedenle klinikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Varfarinin birçok ilaç, bitkisel ürün ve gıda ile etkileşim potansiyeli bulunmaktadır ve yapılan çalışmalar sonucunda en sık bitki-ilaç etkileşimine neden olan ilaç olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, literatürde bulunan varfarin-bitki etkileşmesine ait vaka raporları ele alınmış ve hasta tarafından kullanılan bitki/bitkisel ürün, hastanın varfarin dışında kullandığı ilaçlar ve etkileşimle ilgili ortaya çıkan klinik belirtiler derlenmiştir. Buna ek olarak, vaka raporlarında etkileşime girdiği bildirilen bitkilerle ilgili yapılmış in vivo, in vitro ve klinik çalışmalar araştırılarak bitkisel ürün, dozu, kullanım süresi, çalışma tipi, varfarin dozu ve etkileşim mekanizmasıyla ilgili elde edilen sonuçlar sunulmuştur. Bitkisel ürünler varfarin metabolizmasında rol oynayan CYP2C9, CYP3A4 ve CYP1A2 enzim aktivitelerini ve P-glikoproteini indükleyerek veya inhibe ederek etkileşime neden olmaktadır. Olası advers ilaç reaksiyonlarının ve toksik etkilerin önlenebilmesi ve akılcı ilaç kullanımının sağlanabilmesinde sağlık personelinin sorumluluğu ve bitkisel ürünlerin sağlık personeli danışmanlığında kullanıma sunulmasının önemi ortaya çıkmaktadır.
Anahtar kelimeler: Varfarin, ilaç-bitki etkileşimleri, ilaç-besin etkileşimleri, P-glikoprotein, akılcı ilaç kullanımı, bitkisel ürün.
Tirozin Kinaz İnhibitörü Bileşiklerin Tasarımı ve Antikanser Etki Mekanizmaları
Süreyya ÖLGENº* , Ahmet Mesut ŞENTÜRK**
* ORCID: 0000-0002-0725-8413, Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Kimya Anabilim Dalı, 10. Yıl Cad. No:45 Topkapı/ İSTANBUL
** ORCID: 0000-0001-6818-6161, Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Kimya Anabilim Dalı, 10. Yıl Cad. No:45 Topkapı/ İSTANBUL
º Corresponding Author: Süreyya Ölgen
Tel: 444 8 276, Fax: 90 212 416 46 46, e-mail: solgen@biruni.edu.tr
ÖZ
Kanser, hücrelerin kontrolsüz bölünmesi ve çoğalması ile ortaya çıkan, genetik ve çevresel koşulların etkisi altında olan kompleks bir hastalıktır. Bilinen 100’den fazla kanser türü mevcuttur ve bu
kanserler için belli tedaviler geliştirilmiştir. Dünya üzerindeki hiçbir insanın DNA’sı birbirine benzemediği için hastalar benzer tedavilere farklı cevaplar vermektedir. Tirozin Kinazlar (TK’lar) insan hücresinde sinyal iletimine dahil olan bir enzim ailesidir. TK’lar, normal fizyoloji için gerekli olup, fonksiyonunun bozulması sonucu anormal hücre aktivitesine ve kanser başta olmak üzere immünolojik, nörolojik, metabolik ve enfeksiyon hastalıklarına neden olmaktır. Kinazlar arasında, Abelson Lösemi (Abl), sarkoma (Src), epidermal büyüme faktörü reseptörü ve vasküler endotelyal büyüme faktörü reseptörü seçici inhibisyon için birincil moleküler hedeflerdir ve tirozin kinaz inhibitörlerinin en başarılı hedeflenmiş tedavisi olarak kabul edilirler. Günümüzde kanser tedavisinde sıkça kullanılan Tirozin Kinaz inhibitörlerinden (TKI’leri) Amerikan Gıda ve ilaç Dairesi tarafından onaylanmış birçok ilaç mevcuttur. Bu derlemede TKI olarak tasarlanan bileşiklerin tasarım stratejileri, yapı-protein etkileşim ilişkileri, inhibitör tasarımında hedef alınan kinazların fonksiyonel rolü, kinaz inhibitörlerinin bağlanma modlarının yapısal analizi, terapötik kullanımları mevcut gelişmeler hakkında bilgi verilmiştir.
Anahtar kelimeler: Kanser, inhibitör tasarımı, TKI’leri, yapısal analiz, selektivite.
Hidroksiklorokin: SARS-CoV-2’ye Karşı Kemoprofilaksi İçin Potansiyel Aday Bileşiklerin Tanımlanması Yönünde Benzerlik Araştırması ve Yapı Tabanlı Sanal Tarama
Shravan Kumar PASWAN°*† , Virendra NATH***† , Pritt VERMA** , Arun Pratap SIKARWAR**** , Sudhir K. VERMA*****
* ORCID: 0000-0002-2729-6257, CSIR-National Botanical Research Institute, Lucknow, Uttar Pradesh, India
** ORCID: 0000-0003-1433-2623, CSIR-National Botanical Research Institute, Lucknow, Uttar Pradesh, India
*** ORCID: 0000-0003-1367-7144, Central University of Rajasthan, Ajmer, India
**** ORCID: 0000-0001-5322-3951, Department of Zoology, Dayalbagh Educational Institute, Agra, Uttar Pradesh, India
***** ORCID: 0000-0002-7713-2250, Department of Chemistry, Dayalbagh Educational Institute, Agra, Uttar Pradesh, India
† Equally contributed authors
° Corresponding Author; Shravan Kumar PASWAN
e-mail: paswanshravan@gmail.com
ÖZ
Yeni şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü 2’nin (SARSCoV-2) mevcut pandemisi korkunç bir sağlık trajedisidir. Bu virülan hastalıkta, hesaplamalı yaklaşım, enfekte popülasyonun tedavisi için etkili bir iyileştirici tıbbi ajan oluşturmak için en umut verici seçenek olarak görünmektedir. Mevcut araştırma, yeni koronavirüsle (COVID-19) mücadelede farmakoinformatik çalışması kullanarak, hidroksiklorokine benzer ilaç olma özelliği gösteren bileşikleri analiz etme eğilimindedir. Moleküler yerleştirme (docking) esaslı sanal tarama Glide kullanılarak gerçekleştirilmiş ve ardından Absorbsiyon Dağılım Metabolizma Eliminasyon (ADME) tahmini yapılmıştır. Hidroksiklorokin, semptom hafifletici etki potansiyeli gösterdiği için
karşılaştırma kriteri olarak kullanılmıştır. Hedefe dayalı sanal tarama çalışması, 10695 pubChem bileşiğinden bağlanma enerjilerine ve docking skorlarına göre en üst sırada yer alan 28 bileşiği ortaya çıkarmıştır. İlave ayıklama işleminde, 7 bileşik, hidroksiklorokine benzer etkileşimleri, karşılaştırılabilir bağlanma enerjisi ve 6LU7 bağlanma cebinin şekil tamamlayıcılığı temelinde seçilmiştir. Üç boyutlu bağlanma pozu ve taranan 7 aday bileşiğin kimyasal olarak gerekli özellikleri, referans bileşik ile başarılı bir şekilde eşleştirilmiştir. Bu adaylar, SARS-CoV-2’nin (PDB ID 6LU7) aktif bölgesinin amino asit kalıntıları ile potansiyel etkileşimler göstermiştir. Bu nedenle, COVID-19’a karşı öncü bileşik(ler) olma kapasitesine sahip olabilirler.
Anahtar Kelimeler: Bağlanma enerjisi, COVID-19, Moleküler yerleştirme (Docking), Hidroksiklorokin, SARS-CoV-2, Sanal Tarama
Bariatrik Cerrahi Olmuş Obezite Hastalarında GSTM1 ve GSTT1 Polimorfizmlerinin Araştırılması
Abdulkadir Ünsal* , Hakan Buluş** , Onur Dirican*** , Serpil Oğuztüzün**** , Doğan Öztürk***** , Mehmethan Cihan****** , Ahmet Oğuz Ada******* , Mümtaz İşcan********
* ORC ID: 0000-0002-7989-4232, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
** ORC ID: 0000-0001-7439-8099, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
*** ORC ID: 0000-0003-0511-6611, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology; Kırıkkale/Turkey
**** ORC ID: 0000-0002-5892-3735, Kırıkkale University Faculty of Science; Department of Biology; Kırıkkale/Turkey
***** ORC ID: 0000-0003-1754-9246, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
****** ORC ID: 0000-0001-8701-754X, University of Health Sciences; Keçiören Training and Research Hospital; General Surgery Department; Ankara/Turkey
******* ORC ID: 0000-0001-9987-0572, Ankara University Faculty of Pharmacy Department of Toxicology; Ankara/Turkey.
******** ORC ID: 0000-0001-5839-4987, Cyprus International University, Faculty of Pharmacy, Lefkoşe, Turkish Republic of Northern Cyprus.
° Corresponding Author; Hakan BULUŞ
Tel.: +90-312 356 90 00 / 1158, e-mail : hakan_bulus6@hotmail.com
ÖZ
Obezite, alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan, tüm dünyada prevalansı endişe verici şekilde artan kronik bir hastalıktır. Obezite, oksidatif strese neden olan faktörlerden biridir ve oksidatif stres, reaktif oksijen türleri (ROT) ile hücrenin antioksidan savunma sistemi arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Obezitede artış gösteren ROT hipotalamik nöronlar üzerinde etkili olarak, açlık ve tokluğun kontrolünde ve buna bağlı olarak vücut ağırlığının kontrolünde etkili olurlar. ROT arttığında, DNA, protein ve lipitlerin oksidasyonu yoluyla hücre zedelenmesi, nekroz ve apopitoz oluşur. Adipoz dokuda oksidatif stresin artışı obez kişilerde metabolik sendrom gelişmesine neden olur. Diğer yandan kalori kısıtlaması veya egzersiz nedeniyle kilo kaybı oksidatif stresi azaltır. Mitokondri ROT oluşumunun en önemli kaynağıdır. Elektron transfer sisteminde, oksidatif fosforilasyon tepkimeleri sonucu oluşan ROT’lar, hücre sinyal mekanizması, hücre çoğalması ve farklılaşması gibi çeşitli fizyolojik olaylarda rol alırlar. Glutatyon S transferaz M1 ve T1 genleri, oksidan süpürücü aktivitelere sahip enzimleri kodlar.
Bu genlerdeki delesyon polimorfizmleri, karşılık gelen enzimlerinin olmamasına neden olur. Bu çalışmada, Türk toplumunda obezite tanısı almış 152 hastada vücut kitle indeksi (VKİ), TSH, glikoz, tokluk kan şekeri, trigliserit ve kolesterol düzeyleri gibi obezite ile ilişki parametreler ile GSTM1 ve GSTT1 polimorfizmleri arasındaki ilişki araştırılmıştır. Obezite hastalarında çalışılan parametreler ile GSTM1 ve GSTT1 polimorfizmleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır. GSTM1 ve GSTT1 polimorfizimlerinin obezite ile ilişkisinin aydınlatılması açısından daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: Obezite, GSTM1, GSTT1, Oksidatif stres, Polimorfizm, Multipleks PCR.
Pirinç Kepeği Takviyesi, Karbon Tetraklorürle İndüklenen Sıçanların Testis ve Karaciğerinde GSH Seviyelerini Artırır
Dwirini Retno Gunarti* , Dewi Sukmawati** ° , Mochammad Kamal Nasser*** , Teuku Abdi Zil Ikram**** , Rizqi Nanda Pribawa***** , Dwi Anita Suryandari******
* ORCID ID: 0000-0002-1990-0098, Department of Biochemistry and Molecular Biology, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
** ORCID ID: 0000-0003-3777-8118, Department of Histology, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
*** ORCID ID: 0000-0002-9895-8019, Undergraduate student, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
**** ORCID ID: 0000-0003-1109-4893, Undergraduate student, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
***** ORCID ID: 0000-0002-0984-925X, Undergraduate student, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
****** ORCID ID: 0000-0003-2711-8335,Department of Medical Biology, Faculty of Medicine, Universitas Indonesia, Jakarta, Indonesia
° Corresponding Author; Dewi Sukmawati, MD., Ph.D.
Phone: +62 21 3146129, e-mail: ds_histoui@outlook.com; dewi.sukmawati@ui.ac.id
ÖZ
Bu çalışmada pirinç kepeğinin antioksidan olarak etkisi incelenmiştir. Pirinç kepeği, pirinç öğütme işleminin bir yan ürünüdür, zengin bir besin olmasına rağmen, gıda uygulamasında sınırlamaları vardır. Bu çalışmada, oksidatif stres modeli olarak karbon tetraklorür indüklenmiş sıçanlar (CCl4) kullanılmış ve IPB 3S pirinç kepeği takviyesinin (PKT) testis ve karaciğer glutatyon (GSH) düzeyleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Testis ve karaciğer, reaktif oksijen türlerine (ROT) maruz kalmaya eğilimli temsili organlar olarak kullanılmıştır. 150 ve 300 mg.kg-1 vücut ağırlığı (VA) PKT kulanılmıştır. Her iki organda GSH konsantrasyonu belirlenmiştir. PKT uygulanan tüm gruplarda, hem testis hem de karaciğerde CCl4 grubuna kıyasla anlamlı derecede daha yüksek GSH düzeyleri görülmüştür. 300 mg.kg-1 VA PKT dozda testiste GSH düzeyi kontrole göre anlamlı derecede yüksek iken 150 mg.kg-1 VA PKT dozunda karaciğer dokusunda GSH düzeyi kontrol
grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Dolayısıyla, pirinç kepeği takviyesi, potansiyel olarak koruyucu etkileri olan GSH seviyelerini sıçan karaciğer ve testis dokusunda artırmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Pirinç kepeği, IPB 3S, antioksidanlar, glutatyon, CCl4, karaciğer, testis.
Ferulik Asidin Sıçanlarda İzoniazidle İndüklenen Hepatotoksisiteye Karşı Koruyucu Etkileri
Ahmad AHMADIPOUR* , Fariba SHARIFIFAR** , Hussein ANANI*** , Somayyeh KARAMI-MOHAJERI****°
* ORCID: 0000-0001-7987-3872 Pharmaceutics Research Center, Institute of Neuropharmacology, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
** ORCID: 0000-0003-1792-3760 Herbal and Traditional Medicines Research Center, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
*** ORCID: 0000-0002-4770-3008 Faculty of Allied Medical Sciences, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
**** ORCID: 0000-0001-6256-6550 Department of Pharmacology and Toxicology, School of Pharmacy, Kerman University of Medical Sciences, Kerman, Iran,
° Corresponding Author; Somayyeh KARAMI-MOHAJERI,
Tel: +98 34 31325239, Fax: +98 34 31325003, e-mail: s_karami@kmu.ac.ir
ÖZ
İzoniazid (INH), tüberkülozun önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir antibiyotiktir. INH’nin en yaygın yan etkisi, oksidatif hasarın indüksiyonu yoluyla görülen hepatotoksisitedir. Ferulik asit (FA), bitki hücre duvarlarında bol miktarda bulunan antioksidan özelliklere sahip organik bir bileşiktir. Bu çalışmanın amacı, FA’nın Wistar sıçanlarda INH’nin neden olduğu hepatotoksisiteye karşı hepatoprotektif etkilerini değerlendirmektir. Sıçanlara, 11. günden 21. güne kadar sadece INH (21 gün boyunca 100 mg / kg / gün) ya da INH ile birlikte FA (10 ve 20 mg / kg / gün) veya silimarin (100 mg / kg / gün) enjekte edilmiştir. Daha sonra hayvanlar, serum aminotransferazlar ile total bilirubinin seviyesini, karaciğer histopatolojisini ve oksidatif stres parametrelerini değerlendirmek için ötanazi edilmiştir. Biyokimya ve histoloji bulgularına göre FA’nın birlikte uygulanması INH’nin hepatotoksisitesini önlemiştir. FA, doza bağlı olarak karaciğer dokusunda lipid peroksidasyon seviyesini düşürmüştür. FA uygulanan sıçanların karaciğer dokularındaki katalaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri, FA uygulanmayan INH’ye maruz kalan sıçanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Birlikte ele alındığında sonuçlar, FA’nın INH’nin neden olduğu hepatotoksisiteyi önlemek için hepatoprotektif bir destek olarak kullanılabileceğini göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: İzoniazid, ferulik asit, hepatotoksisite, antioksidan, oksidatif stres, histopatoloji
Ukrayna Florasının Altı Hypericum Türüne ait Tanısal Özellikleri Üzerine Morfolojik Araştırmalar
Valentyna MINARCHENKO* , Oksana FUTORNA** , Vitalii PIDCHENKO***° , Iryna TYMCHENKO**** , Tetyana DVIRNA***** , Larysa MAKHYNIA******
* ORCID: 0000-0002-5049-7620, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004, Ukraine;
O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
** ORCID: 0000-0002-3713-6644, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004, Ukraine
*** ORCID: 0000-0003-0850-6666, O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
**** ORCID: 0000-0001-7505-3164, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004, Ukraine
***** ORCID: 0000-0002-9279-9766, M.G. Kholodny Institute of Botany, National Academy of Sciences of Ukraine 2 Tereshchenkivska Str., Kyiv 01004,
Ukraine; O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
****** ORCID: 0000-0002-8095-4255, O.O. Bogomolets National Medical University. 22 Pushkinska Str., Kyiv 01004, Ukraine
° Corresponding Author: Vitalii Pidchenko
Phone: +380937670224; e-mail: pidchenkovitalii@gmail.com
ÖZ
Ukrayna’daki Hypericum cinsine ait altı türün ilaç hammaddesi olarak kullanılan kısımlarının temel teşhis özelliklerinin karşılaştırmalı analiz sonuçları sunulmaktadır. H. alpigenum Kit, H. elegans Steph. ex Willd., H. hirsutum L., H. maculatum Crantz, H. montanum L. ve H. perforatum L türlerinin en önemli teşhis özellikleri salgı yapılarının yerleşimi, şekli ve rengidir. İncelenen türlerin yaprak, sepal, petal ve gövdelerinin temel morfolojik özellikleri verilmiştir. Hypericum droglarının türe özgü özelliklerinin kapsamlı bir analizi, türler arasındaki ilişkiyi açıkça belirlemeye imkan vermektedir. Ticari analiz sırasında bu özelliklerin kullanılması, belirli bir kantaron droğunun kasıtlı olarak değiştirilmesini veya yanlış teşhisini önleyebilecektir.
Anahtar Kelimeler:
Teşhis özellikleri, Hypericum, ilaç hammaddesi, yaprak, sepal, petal, gövde, salgı yapıları, Ukrayna
Cilt Penetrasyonunun Artırılması: Mikroiğnelerin Rolü
Bülent SAMANCI*º , Fatma Gülgün YENER** , İsmail Tuncer DEĞİM***
* ORCID: 0000-0002-7198-5375, Pharmaceutical Technology Department, Faculty of Pharmacy, Dicle University, Diyarbakir, Turkey,
** ORCID: 0000-0002-7234-0034, Proffesor, Pharmaceutical Technology Department, Faculty of Pharmacy, Istanbul University, Istanbul, Turkey
*** ORCID: 0000-0002-9329-4698, Proffesor, Pharmaceutical Technology Department, Faculty of Pharmacy, Biruni University, Istanbul, Turkey
º Corresponding Author: Bülent SAMANCI
Phone: +904122411000-7531; e-mail: bulent.samanci@dicle.edu.tr
ÖZ
Transdermal taşıyıcı sistemler, oral taşıyıc sistemler ve parenteral taşıyıcı sistemlere göre bazı önemli avantajlar sağladığından araştırmacıların dikkatini çekmiştir. İlacın gastrointestinal (GI) sistemde bozunmaya uğraması, ilacın GI sistem yolağında oluşturduğu tahriş ve ilacın ilk geçiş etkisine uğraması, oral uygulamanın bazı dezavantajlarındandır. İlacın parenteral uygulanması için bir tıbbi personele ihtiyaç duyulması ve parenteral uygulamada kullanılan iğnenin hastalarda korku yaratması parenteral uygulamanın dezavantajları arasındadır. Bu olumsuzlukların üstesinden gelmek için, araştırmacılar transdermal ilaç taşıyıcı sistemler geliştirdiler. Transdermal ilaç uygulamasındaki en büyük engel, derinin muazzam bariyer tabakasını oluşturan Stratum Corneum (St. Corneum) tabakasıdır. Derinin bu ciddi bariyer probleminin üstesinden gelmek için bazı teknikler geliştirilmiştir. Mikroiğneler, terapötik ajanların deriye nüfuz etmesini arttırmak için geliştirilen fiziksel yöntemlerden biridir. Mikroiğneler, ilacı dermis tabakasına iletecek kadar uzun ve sinir hücrelerine ulaşmayacak ve ağrıya neden olmayacak kadar mikron boyutlu iğne dizilerinden oluşmaktadır. Mikroiğneler, imalatta kullanılan malzemelerin özelliklerine ve terapötik maddenin salınım mekanizmalarına göre katı mikroiğneler, çözünebilen mikroiğneler, içi boş mikro iğneler, kaplı mikro iğneler ve hidrojel mikro iğneler olarak 5 farklı tipte sınıflandırılabilir. Mikroiğneler aşıların, proteinlerin, nükleotidlerin, ilaç taşıyıcı sistemlerinin, kozmetiklerin uygulanmasında ve teşhis amaçlı kullanılabilir. Son yirmi yılda ilaç taşıyıcı sistemleri, hastalık teşhisi ve kozmetik gibi birçok alanda mikroiğneler için önemli teknolojik gelişmeler yaşanmış olsa da, geliştirilmesi gereken birçok çalışma alanı vardır. Özellikle uzun süreli tedavilerde, mikroiğneleri akıllı cihaz olarak geliştirmek amacıyla araştırmalar yapılmalıdır.
Anahtar kelimeler:
İlaç taşıyıcı, intradermal Mikrofabrikasyon cihaz, Mikroiğne, Deri penetrasyonu, Transdermal.
Tedavide Kullanılan Radyofarmasötiklere Genel Bakış
Erol AKGUN*, Emre OZGENC**º , Evren GUNDOGDU***
** ORCID NO: 0000-0002-7586-8520, Department of Radiopharmacy, Faculty of Pharmacy, Ege University, Izmir, Turkey
*** ORCID NO: 0000-0003-2111-101X, Department of Radiopharmacy, Faculty of Pharmacy, Ege University, Izmir, Turkey
º Corresponding Author: Emre ÖZGENÇ
Phone: 232 311 3282; e-mail: emre.ozgenc@ege.edu.tr
ÖZ
Radyofarmasötikler, radyonüklidik ve farmasötik kısımlardan oluşan radyoaktif ilaçlardır. Son zamanlarda, radyofarmasötiklerin teşhis ve tedavideki kullanımı artmaktadır. Terapötik radyofarmasötiklerin geliştirilmesi için çeşitli yaklaşımlar kullanılmıştır. Terapötik radyofarmasötiklerin nükleer tıp uygulamalarında önemli rolleri vardır. Günümüzde radyoimmünoterapi ile; tiroid kanseri, metastatik kemik kanseri, nöroendokrin tümörler ve miyeloproliferatif gibi çeşitli hastalıklar tedavi edilebilmektedir. Bu tedaviler çeşitli şekillerde kolaylık sağlar ve diğer tedavi yöntemlerine kıyasla avantajlı olabilir. Bu derlemede, mevcut radyofarmasötikler ve çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanımları özel ayrıntılar verilerek özetlenmiştir. Ayrıca, “teranostik” tanımı özetlenmiştir. Sonuç olarak, bu derleme bu alanda çalışan bilim insanları için faydalı olabilir.
Anahtar kelimeler:
Radyofarmasötik, Tedavi, Nükleer Tıp, Radyonüklit, Radyoimmunoterapi, Teranostik.
İyonlaştırıcı Radyasyon ve Onkolitik Virüsler ile Kombine Tedavinin Etkileri
Meliha EKİNCİ* , Derya İLEM-ÖZDEMİR**º
* ORCID: 0000-0003-1319-3756, Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Radyofarmasi Anabilim Dalı, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye.
** ORCID: 0000-0002-1062-498X, Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Radyofarmasi Anabilim Dalı, 35100 Bornova, İzmir, Türkiye.
º Corresponding Author: Derya İLEM-ÖZDEMİR
Tel: 232 311 3282; e-mail: deryailem@gmail.com
ÖZ
Kanser, dünya çapında en önde gelen ölüm nedenidir. Kanserde tedavi yöntemleri, radyasyon tedavisi, cerrahi, kemoterapi, immünoterapi ve hormonal tedaviden oluşur. Kanser hücrelerini çoğalma yeteneğinden mahrum bırakan iyonlaştırıcı radyasyon tedavisi, hastalık süresince radyasyon tedavisi alan tüm kanser hastalarının yaklaşık %50’si ile kanser tedavisinin önemli bir bileşeni olmaya devam etmekte ve kanser için küratif tedavinin %40’ına katkıda bulunmaktadır. Rutinde uygulanan bu kanser tedavilerinin yan etkileri nedeniyle, yeni terapötik stratejilere duyulan ihtiyaç artmıştır. Son 20 yılda onkolitik virüslerin gelişmesiyle kanser tedavisinde viroterapi olarak adlandırılan yeni bir alan yaratılmıştır. Onkolitik virüsler, insan toksisitesinin az olduğu, geniş bir antikanser aktivitesi spektrumuna sahip yeni bir biyolojik terapötik gruptur. Yapılan çalışmalarda, kanser hücrelerinde seçici olarak enfekte olacak ve / veya çoğalacak şekilde
tasarlanabilen onkolitik virüslerin, tümör ksenograftları üzerinde iyonlaştırıcı radyasyon ile kombine halde kullanımlarının artmış antitümöral etki gösterdiği tespit edilmiştir. Bu derlemede iyonlaştırıcı radyasyon ve onkolitik virüslerle tedavi şekilleri anlatılmış ve güncel çalışmalardan örnekler sunulmuştur.
Anahtar kelimeler:
İyonlaştırıcı radyasyon, onkolitik virüs, kanser, tedavi, viroterapi, ksenograft.
Yazıcılar ve Baskı Teknolojilerinin Farmasötik Alanda Kullanımı
Ece ÇOBANOĞLU* , Cem VARAN** , Erem BİLENSOY***º
* ORCID: 0000-0002-4804-7495, Mersin Üniversitesi, Farmasötik Biyoteknoloji Anabilim Dalı, 33169 – Mersin
** ORCID: 0000-0002-9391-8691, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100 - Ankara
*** ORCID: 0000-0003-3911-6388, Hacettepe Üniversitesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 06100 - Ankara
º Corresponding Author: Erem Bilensoy
Tel: 0312 305 43 69; E-mail: eremino@hacettepe.edu.tr
ÖZ
Günümüzde kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarının önem kazanması ve 3B’li üretim tekniklerinin neredeyse tüm endüstri alanlarında yaygınlaşması, kişiselleştirilebilir, doz esnekliği sağlayan ilaç
formülasyonlarının 3B’lu yazıcılar ile hazırlanmasının önünü açmaktadır. Her geçen gün yeni bir 3B üretim tekniği gelişmekte ve ilaç endüstrisine uygulanabilirliği araştırılmaktadır. Geleceğin ilaç
üretiminde yer alacak olan bu baskı teknolojilerinin detaylı olarak irdelenmesi amacı ile bu derleme son yıllarda hayatımıza girmiş 2B ve 3B baskı tekniklerine detaylı olarak yer vermenin yanı sıra bu teknolojilerin ilaç üretiminde kullanımına dahil güncel yayınlara da değinmektedir. Derleme kapsamında 3B baskı teknikleri birbirleri ile kıyaslanmış, olası üstünlük ve sakıncaları ortaya konularak ideal bir üretim yönteminin nasıl olabileceği hakkında ön görülere yer verilmiştir.
Anahtar kelimeler:
2B yazıcı, 3B yazıcı, Baskı teknolojisi, Farmasötikler, İlaç, Baskı Teknolojisi
Coleus amboinicus Lour’in Endofitik Mantarı Arthrinium rasikravindrae’den Elde Edilen Majör Bileşiğin Biyoaktiviteleri
Puji ASTUTI°* , Dwi Koko PRATOKO** , Rollando ROLLANDO*** , Giri Wisnu NUGROHO**** , Subagus WAHYUONO***** , Triana HERTIANI****** , Arief NURROCHMAD*******
* ORCID: 0000-0003-3316-6149, Pharmaceutical Biology Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
** ORCID: 0000-0001-7262-4515, Faculty of Pharmacy, Universitas Jember, Jember, Indonesia
*** ORCID: 0000-0001-6210-6247, Program of Pharmacy, Faculty of Science and Technology, Ma Chung University, Malang, Indonesia
**** ORCID: 0000-0001-9086-3181, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
***** ORCID: 0000-0002-1374-4506, Pharmaceutical Biology Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
****** ORCID: 0000-0002-1756-2478, Pharmaceutical Biology Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia 55281
******* ORCID: 0000-0001-7597-2574, Pharmacology and Clinical Pharmacy Department, Faculty of Pharmacy, Universitas Gadjah Mada, Yogyakarta, Indonesia
°Corresponding author: Puji Astuti
Phone/Fax: +62-274-543120; e-mail: puji_astuti@ugm.ac.id
ÖZ
Birçok çalışma, endofitik mantarların terapötik değerlere sahip çeşitli biyoaktif bileşikler üretme kabiliyetini bildirmiştir. Arthrinium rasikravindrae olarak tanımlanan bir endofitik mantar Coleus
amboinicus Lour’in gövdesinden izole edilmiştir. Bu çalışmada, mantar fermantasyon suyunun etil asetat ekstresinden izole edilen ana bileşiğin sitotoksik ve antimikrobiyal aktiviteleri incelenmiştir. Sitotoksik aktivite testleri, T47D, MCF-7, WiDr, 3T3 ve Vero hücre hatlarına karşı MTT deneyi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Antimikrobiyal aktivitelerin belirlenmesinde Staphylococcus aureus ve Escherichia coli’ye karşı IC50 değerleri hesaplanmıştır. İzole edilen bileşik, HPLC kromatogramında (%98,55) tek bir pik vermiştir, WiDr hücreleri üzerinde en yüksek sitotoksik aktiviteye (IC50 35,03 ± 2,08 μg/mL) sahip olduğu belirlenmiş, S. aureus (IC50 232,10 ± 1,20 μg/mL) ve E. coli’ye (243,59 ± 1,32 μg/mL) karşı antimikrobiyal aktivite göstermiştir. Farklı reaktifler ile oluşturulan UV spektrumları ve İTK analizleri yorumlandığında bileşiğin, konjuge çift bağlara sahip N-içeren bir madde olduğu tahmin edilmektedir.
Anahtar Kelimeler:
Coleus amboinicus Lour., sitotoksisite,antimikrobiyal, Arthrinium rasikravindrae, endofit, mantar.
Piknogenol ve Sisplatin ile Kombinasyonlarının Hepatoselüler Karsinom Hücre Canlılığı Üzerine Etkileri
Merve BECİT*,° , Sevtap AYDIN DİLSİZ** , and Nurşen BAŞARAN***
* ORCİD: 0000-0002-8084-4419, Department of Pharmacology, Faculty of Pharmacy, Ataturk University, Erzurum, 25240, TURKEY
** ORCİD: 0000-0002-6368-2745, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100, TURKEY
*** ORCİD: 0000-0001-8581-8933, Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100, TURKEY
° Corresponding Author: Merve BECİT
Phone: +904422315241; Fax: +904422315201; e-mail: mervebecit@hotmail.com
ÖZ
Hepatoselüler karsinom tedavisinin yan etkiler ve ilaç direnci gibi birçok zorluğu devam etmektedir. Bu nedenle, farmasötik fonksiyonu yükseltecek ve toksisiteyi düşürecek yeni iyileştirmelere ihtiyaç vardır. Son zamanlarda, antineoplastik ilaçların piknogenol gibi doğal ürünlerle kombinasyonel tedavisinin etkinliği dikkat çekmektedir. Pycnogenol®, Pinus pinaster kabuğundan standartlaştırılmış bir ekstrakt olup fenolik bileşiklerden oluşur. Pycnogenolün, iyi tolere edilebilirliği ve yüksek güvenliği yanı sıra bazı kanserlerin tedavisinde de tamamlayıcı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, sisplatin ile piknogenol kombinasyonunun sinerjik etkilerini, bu etkilerin insan hepatosellüler karsinom (HepG2) hücre canlılığı ile nasıl bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmaktır. Tek başlarına ve kombine olarak tedavinin hücre canlılığı üzerindeki etkileri, Çin hamsteri akciğer fibroblastlarında (V79) ve HepG2 hücrelerinde MTT kullanılarak değerlendirildi. HepG2 hücrelerindeki bu kombinasyon tedavi, tek doz gruplarından daha fazla sitotoksik etki gösterdi. Piknogenol, sisplatinin sitotoksisitesini V79 hücrelerinde 24 saatlik inkübasyonda 500 μM, 48 saatlik 250-500 μM konsantrasyonda ve ayrıca HepG2 hücrelerinde 24 saat için 125-500 μM, 48 saat için 62.5-500 μM’de anlamlı artırdı (p <0.05). Çalışmamız HepG2 hücre hattında piknogenolün sisplatin ile tedavisinin kombine edildiğini gösteren ilk çalışmadır. Sonuç olarak, Pycnogenol HepG2 hücreleri üzerinde kombine tedavi ile sisplatin sitotoksisitesini indükledi ve sisplatin ile sinerjistik bir etki gösterdi. Sonuç olarak, piknogenol, hepatosellüler karsinomun kemoterapisinde rol oynayabilir; bununla birlikte, sisplatin ile etkileşimlerini doğrulamak için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler:
Piknogenol, sisplatin, MTT, kanser, hepatoselüler karsinoma, HepG2 hücresi.
Silnidipin’in Amorf Katı Dispersiyonu ile Sulu Çözünürlüğünün İyileştirilmesi, Polimer Ağ Mikropartikülleri ile İçiçe Geçerek Formülasyonu ve Box-Behnken Tasarımıyla Optimizasyonu
Amit KUHIKAR* , Shagufta KHAN**° , Komal KHARABE*** ,
Dilesh SINGHAVI**** , Girish DAHIKAR*****
* ORCID: 0000-0001-7353-9814, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
** ORCID:0000-0002-2827-7939, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
*** ORCID: 0000-0002-5237-6929, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
**** ORCID: 0000-0002-2544-7226, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
***** ORCID: 0000-0002-2284-535X, Institute of Pharmaceutical Education and Research, Borgaon (Meghe) Wardha, Maharashtra, India.
°Corresponding Author: Shagufta Khan, Professor,
Phone: (+91)7152-240284, Fax (+91)7152-241684; e-mail: shaguftakhan17@rediffmail.com
ÖZ
Bir Biopharmaceutics Classification System sınıf II ilacı olan Silnidipin (CPN), çözünme oranıyla sınırlı biyoyararlanıma ve çok kısa bir yarılanma ömrüne (20.4 dakika) sahiptir. O yüzden CPN’nin terapötik konsantrasyonunun uzun bir süre korunabilmesi için çözünürlüğün iyileştirilmesine ve ilaç salımının uzatılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, halihazırdaki araştırma, amorf katı dispersiyon (ASD) hazırlayarak CPN’nin çözünürlüğünü iyileştirmeyi ve CPN yüklü ASD’yi (CPNASD) iç içe geçen polimer ağı (IPN) mikropartiküllerine dahil ederek salımını sürdürmeyi amaçlamaktadır. ASD, Solutol HS 15 ve Gelucire ®50/13 kullanılarak hazırlanmıştır. Solutol HS 15, CPNASD’nin suda çözünürlüğünü serbest CPN’ye kıyasla 84.09 kat
artırarak daha iyi etki sağlamıştır, bu nedenle IPN mikropartiküllerinin formülasyonunda kullanılmıştır. ASD’nin diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC) ve X-ışını kırınımı (XRD) ile karakterizasyonu CPN’nin kristalliğinde azalmayı doğrulamıştır. CPNASD ile yüklenmiş IPN mikropartikülleri, farklı konsantrasyonlarda kitosan, polivinil alkol (PVA) ve kitosan TPP kütle oranıyla hazırlanmıştır: ve Box-Behnken Tasarımıyla ile optimize edilmiştir. Tasarımda cevaplar, maksimum ilaç tutma etkinliği ve 12 saatte %80’den fazla ilaç salımından daha
fazla sürekli ilaç salımı ile sınırlandırılmıştır. Yazılım tarafından öngörülen optimize edilmiş kitosan içeren IPN mikropartiküllerinin bileşimi: kitosan 50mg, PVA 74.99mg (Sulu faz hacmi; 10 ml, Organik faz hacmi; 50 ml) ve kitosan : TPP oranı 2.52’dir. Bu bileşimle IPN, yüksek % enkapsülasyon etkinliği (83.87 ± % 0.85) ve 12 saat boyunca sürekli salım (83.29 ± 0.55) sağlamıştır. Solutol HS 15, CPN’nin çözünürlüğünde büyük bir artış sağlamıştır ve CPNASD’nin IPN mikropartiküllerine yüklenmesiyle üniform bir sürekli salım sağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler:
Silnidipin, Katı dağılım, Solutol HS 15, İç içe geçen polimer ağ mikropartikülleri, Kitosan, Polivinil alkol.